sanırım artık size ne öğrendiğimi söylemenin vakti geldi. yaşadıklarımdan öğrendiğim şu ki; nefret ağır bir yüktür, taşınması hayli zor ve gereksiz olduğu gibi bir faydası da dokunmayan… hamallığını yaptığımız bu ağır yükün atılması gerek bedenden; daha doğrusu kalplerden.bir de kin vardır ki onun bedeli daha ağırdır insanoğluna. beslenir zamanla, duyguları köreltir; karamsar-kötümser eder bir anda. beyni kirletir, yorar çoğu zaman. bittiğinde de sevinmeyin, izleri kalmıştır artık bir yerlerde.
kinin ve nefretin çobanı olmayın, hele esiri olmaya hiç kalkışmayın. bağlamayın duygu yüklü yüreğinizi bu zalime. sevmek bu denli güzel ve anlamlıyken şu sevimsiz dünyada; nefret etmenin altında hangi çıkarlar yatar ki? ne beklersiniz, neyi umut edersiniz bu faydasız his pisliğinden? itiraf ediyorum… ben de büyük nefretlerimin sonunda öğrendim bu manasız yükün gereksizliğini; ama kine dönüştürmeden önce…
hayatın kendisi bir hamallıkken, taşıması bu kadar zorken, yaşamınızın kefesine bir de nefret çuvalını atmanız nedendir? doğarken o güzel, sevgi yüklü ananıza dokuz ay yük oldunuz… yaşarken haksızlıklara karşı gösterdiğiniz çabaların ağırlığı sırtınızdaydı hep… yaşama gözlerinizi yumduğunuzda da mutlaka birileri gelip sizi omuzlarında taşıyacaklar, ölü bedeninizin gömüleceği yere… ne hakkınız var sizi karşılıksız taşıyan o yardımsever insanlara kafanızda aptalca kurguladığınız nefret dolu his yığınınızı da taşıtmaya?
bencil olmayın! atın ruhunuzdan şu illeti… bağımlı kalmayın böyle pisliklere… sevin birbirinizi… koşun,toplayın sevgi yumaklarını. nefret şeytanda kalsın, siz tadını çıkarın ölesiye sevmenin… dünyanın en güzel varlığına; özenle yaratılmış insanoğluna sevgiyle yaklaşmanın lezzetine varın. sımsıkı sarılın ki bütün gizli kötü duyguları kovabilesiniz. yaşlar dökülsün; geçen nefret dolu yılları temizlemek adına… nefretinizin üzerine sevgiyi bastırarak kalbinizin dibinde ezip parçalayın onu; sonra gömün o yaratığı-o sizi benliğine gömmeden..!