yine seninleyim karanlık ve ıssız odamda. loş ışığımın altında sadece sigara dumanım ziyaretime gelip hatrımı soruyor. sigaramdan arta kalan külleri saymazsak; tanıklık eden de yok yazdıklarıma. senin vesikalık gözlerinden başka...
şu an tam karşımdasın. gözlerinin içi gülüyor. nasıl beceriyorsun merak ediyorum. her zamanki halinle, kafandaki cahile inat; hayata umutla bakar gibi, insanları ayrım yapmaksızın doyasıya sever gibi, öylesine saf, öylesine zengin ki... canlı ne varsa bağrına basar gibi... böyle bakma ne olur! kıskanıyorum seni ellerden, sana bakan gözlerden, senden bahseden dillerden, seni tanıyan herkesten... neyse ki kimse bakamıyor sana benim baktığım gibi, kimse yazamıyor seni benim anlattığım gibi... yok başka hayalinle yaşayan benden gayrı. düşlerinde seni izinsiz yaşatan da yok, yaşayan da… her gün, her saat, dakika, saniye... kalbi benimkinden daha çok çarpanını görmedim henüz. eller benim gibi büyülenemiyor güzelliğinden. kimse de farkında değil zaten eşsizliğinin. ne mutlu bana diye geçiriyorum içimden. seni bu kadar sınırsız sevebildiğim için gurur duyuyorum kendimle... ve tabiki seninle... işte diyorum dostlarıma seni göstererek; ben bu kanatsız meleği seviyorum! bakmayın siz resmine, resminden daha masumdur aslında diye ekliyorum. anlatıyorum seni bir güzel, bitiremiyorum ki... her defasında yarım kalıyorsun dilimin ucunda. kıskanıyorlar beni, karşılıksız sevgimi, seni... bu aşka dair her şeyimi kıskanıyorlar. aramayın boşuna diyorum, ummadığınız anda gelip nefesinizi keser ve sizi esir alıyor diyorum... ha, öyle mi o zaman kalsın biz almayalım deyip omuz silkiyorlar. sevinme sırası bana geçiyor tekrar. korkuyorlar bu aşktan. bir anlık korkumu teslim edip ayrılıyorum yanlarından…
kolay olmadığını biliyorum. acılarla büyümeye devam ediyorum. hayatımı ellerimde büyütmenin bedelini ödüyorum. seni sensiz yaşayarak, geçen zamanları anlatarak besliyorum kendimi. paylaştıkça artıyor saadetim, paylaştıkça hafifliyor acılarım. beni mutlu etmeyi gene başarıyorsun, yanımda olmasan da... aşk acısı mı koyarsınız adını bilmem ama; öyle derin bir acı ki benimkisi; yoktur merhemi. doktorlar reçete yazamıyor, oğluna sevdalı anam çare bulamıyor. bir sendeymiş bunun ilacı. öyle uzağa gitmeme, dağlardan şifalı bitki toplamama filan gerek yokmuş…
ne garip yaradır benimkisi... acısı da senden, merhemi de senden sevgili! tuhaf olan gerçekler listesinde, inanılmaz ama tartışılmaz karelerde yerini almasını biliyor. inanmak var olmanın gayesiyse, ben seninle varım bu dünyada sevgili! sonuna kadar inanıyorum sana. inancımı yitirmemek için ne olursa yapmaya hazırım. söz veriyorum sana sevgili! erkek sözünden öte; Mecnun’un, Ferhat’ın, Kerem’in sözleri misali...
öyle ağır geliyor ki bu duygu; buhar değil ki uçsun, buz mu ki erisin? öylesine bir hâl işte; beni hâlden hâle sokan. su misali, sevgili! tadını sorarlar anlatamazsın, rengi ne derler bilemezsin, ıslaktır; kayar gider bir yerlere durduramazsın, önüne kattığını götürür uzaklara engel olamazsın... çok uzaklarda bulduğunda kendini, hiçbir şeyi eskisi gibi tanıyamazsın… kimi zaman şeffaf, yeri geldiğinde acımasız...bazen alıngan olduğu olur; bir bakarsın öfke kusar. çakır gibidir ama... çelişkiler yakanı bırakmaz, zıtlıkları bir arada yaşarsın. kapana kısılırsın. aldırmazsın, yapamazsın; aldırırsın, bu kez de haksız çıkarsın. işte böylesine ağır bir duygu benimkisi…
inancım diyorum, sevgili! tek inancım; şu dünyada sana karşı olan, elden ayrı sevdam. yüreğime ne zaman bahşedildiğini bilemediğim, nasıl doğduğunu çözemediğim; ne zaman biteceğini ise asla bilemeyeceğim katıksız, yersiz yurtsuz bir titreme benimkisi... öyle içten sallıyor ki ruhumu, kasırgadan beter meret! kararsız olduğu kadar mantıksız. ayırt etmek bilmiyor hiçbir şeyi. sürüklüyor alabildiğine. sonunu düşünemediğim kara bir delikte, kör bir kuyudayım sanki. içime geldiği gibi... kuralları belli önceden. bir boyun eğme hikayesi benimkisi... sonradan oluşan doğal bir göl düşünün ya da tatsız tuzsuz fakat; tadına doyamayacağınız bir anne yemeği... kumarsız bir kumarhane de düşünebilirsiniz. içinde yalan olmayan; hilesiz, oyunsuz bir sevda türküsü belki de benimkisi… öyle kendince tüttürmüş ilerliyor yol boyunca... sağına soluna aldırmadan hayatı senin için seviyor, hep sana çığırıyor türküsünü...
şunu da bil ki sevgili; türküsüne kulak vereceğin günü bekliyor...