Nisan 21, 2006

Gelin Şu Reklamları Sevdirelim!

http://www.kirmizidergi.com/ sitesinde 2. dergide
Haluk Mesci’nin yazısından esinlenerek girdim bu konuya…

Özellikle şu kısmı dikkatimi çekti ve yazma ihtiyacı hissettim.

- Hem reklam kimin için yapılıyor?

- Güya tüketiciler için değil mi? O zaman niçin tüketici bu kadar rahatsız ediliyor? Tüketiciler reklama saygı duyuyor mu? Kendisine saygı göstermeyen, reklama tüketiciler saygı gösterir mi? Bunu ortaya çıkaracak bir araştırma kim bilir ne kadar korkutucu olurdu! Böylesi bir araştırma acaba bundan ötürü mü yapılmıyor?


……………………..

Yazıyı okuduktan sonra kafamda sorular sıralandı.

- Gerçekten ürün ya da hizmet reklamları tüketicilerini rahatsız ediyor mu?
- Reklamların kendisine saygısı var mı; yoksa neden yok?
- Tüketicilerin reklamlara saygı duyması gerekiyor mu?
- Bunu ortaya çıkaracak bir araştırmanın yapılması kimleri korkuturdu?
- Herhangi bir araştırma yapılmamasının nedeni ‘gerçeklerin açığa çıkma korkusu’ mu?

Bu tarz sorularla kendimce çözüm üretmeye çalıştım. Hepsinin cevabını kendi içimde verdim. Soruları sormak, hatta cevaplamak kolay geliyordu. Çözüm üretmeye gelince kimse kollarını sıvayıp işe girişmek istemiyordu. Madem bu bir tutku, ekmek kapısı ya da olmazsa olmazınız önce bunu sevdirmenin yollarını arasak, bulsak ve uygulasak hoş olmaz mıydı..?

İçinde reklam olan her şey tüketiciye antipatik gelmeye başladı ki; en son yapılan araştırmalar Türk insanının televizyonda reklam kuşağını izlemediğini ortaya çıkardı.

- Milyon dolarlar dökülen medyada en doğru yerde ve en doğru zamanda yer almaya çalışan reklam verenlerin paraları boşa mı akıyordu?
- Tüketiciler reklam kuşağından neden kaçıyordu?
- Reklamlar Türk insanının belki de en fazla önem verdiği samimiyeti arka plana mı atıyordu?

Kısaca ‘Reklamlar yalan mı söylüyordu?’ Bu konuda;

- Reklamcılar Derneği tıpkı ‘Türkçe kullanın!’ kampanyasındaki gibi reklamları sevdirmek amaçlı, bizzat reklam filmi çekerek ve konferanslar vererek daha etkin ve daha sağlam bir kampanya hazırlayamaz mı?
- Tüketicinin kafasındaki reklam algısını değiştiremez mi?
- Reklam sevenler gibi reklama koşan-yürüyerek bile olsa insanlar yaratılamaz mı?
- Ajanslar reklamlarını zorla izlettirmeden evvel; zorla da olsa sevdiremezler mi?


Reklamların 21. yüzyılda hayatın bir gerekliliği olmadığını(vahşi kapitalizm) ancak reklamsız bir hayatın da düşünülemediğini(gerçekçi kapitalizm) düşünüyorum.

Gözünüzü kapatıp çevrenizde hiç reklam olmayan bir dünya hayal edin ve sonucu kendiniz görün. Tabir-i caizse zorlama yok, dürtü yok, marka yok, renklilik yok, heyecan yok; sadece hayatlar var. İnsanların kendince yaşadıkları deneyimleri ve bunları sonradan özgürce uygulamaları. Pazarlama yok ama satış(!) var. Zevksiz bir hal aldı benim hayalim. Gözlerimi açıyorum hemen...

Yazdıklarım kişiden kişiye değişebilir elbet; yine de çevremde reklamcısıyla, reklam vereniyle ve tabii ki tüketicisiyle ‘azıcık reklamım kaygısız başım’ mantığında çok insanın dolaştığını biliyorum. O halde azıcıktan biraz fazla(!) da olsa bu reklamları sevdirmenin bir yolu olmalı!

Gelin şu reklamları sevdirelim!
 
Clicky Web Analytics