Mayıs 27, 2008

Anlam

Sen bana
Sen desen de, demesen de olur.
Ama ben sana diyeceğim.
Düşün dur.

Özdemir Asaf

Yorumsuz 68

günün (s)özü 319

Samimi olmayı vaat edebilirim; tarafsız olmayı asla.

Goethe

Reklamlarda Yapılan Türkçe Yanlışları

Reklam sektörü dendiği zaman hemen tüm gözler sadece reklam ajanslarına çevrilmektedir. Oysa reklam kavramı daha geniş bir alanı kapsamaktadır. Reklam sektörü reklam ajansları, reklamverenlerin reklam ve halkla ilişkiler bölümleri, reklamverenlerin pazarlama ve pazarlama iletişimi bölümleri, medya, matbaalar, dijital baskıcılar, serbest çalışan reklamcılar, reklam filmi yapımcıları, araştırma şirketleri gibi geniş bir alandan oluşmaktadır.

Reklam alanında kullanılan Türkçede yapılan yanlışlar sadece ajanslardan kaynaklanmamakta, yukarıda söylediğimiz geniş alanda yapılmaktadır.

Daha önceki yıllar yapılan bazı küçük ve dar kapsamlı araştırmalar göstermiştir ki, tüm mecralar incelendiği zaman en az Türkçe hatası reklam sektöründe yapılmaktadır. En çok Türkçe hatası ise medyada karşımıza çıkmaktadır. Günlük dilde halkın yaptığı Türkçe hataları ise çok yüksek boyutlardadır.

Reklam sektörünün içinde de yine en az Türkçe yanlışı reklam ajanslarından çıkan çalışmalarda görülmektedir. Bunun nedeni ise çok basittir. En çok yapılan Türkçe yanlışları sıralandığında iki madde öne çıkmaktadır. Yanlış sözcük kullanımı ve yanlış ifade kullanımı. Reklam ajanslarında sürekli olarak yazım kılavuzu, deyimler kılavuzu ve sözlük kullanıldığı için yanlışlıklar en az seviyededir. Sanıldığı ve sürekli dile getirildiği gibi reklamcılar Türkçeye zarar vermemektedir.

Türkçe yanlışı diye reklamcıların önüne konulan örneklerin başında, yabancı sözcükler gelmektedir. Özellikle de marka isimleri. Oysa marka isimleri, mağaza tabelaları, kafe isimleri gibi uygulamaların pek çoğu reklamcılar tarafından yapılmamaktadır. Bilinçli reklamverenler marka ismi oluşturacakları zaman ajanslardan konu ile ilgili çalışma isterler. Bu çalışmada da nasıl bir isim istediklerini belirtirler. Pek azı Türkçe isim istediklerini belirtirler. Genelde Türkiye’de marka sahipleri, yabancı isim isteğinde bulunurlar. Tüketicilerin kendilerini yabancı marka sanmalarını arzularlar. Bunun sorumlusu reklam ajansları değil, reklamverenlerdir. Aynı şekilde kafesinin ismini yabancı isim koyan bir kafe sahibi doğal olarak bir reklam ajansı ile çalışmıyordur. Bu tür yanlışlar için mekan sahiplerini ve reklamverenleri suçlamak daha doğru olacaktır.

Yabancı sözcük kullanımı konusunda reklamcılar sürekli suçlanan kesimdir. Oysa biz reklamcılar, iletişim amaçlı Türkçeyi kullanırken özellikle yabancı sözcük kullanmamaya özen gösteririz. Kullandığımız Türkçe sözcükler arasında Osmanlıca, İngilizce, Fransızca, Farsça, Arapça, İtalyanca kökenli sözcükler olabilir. Biz doğrudan yabancı sözcük kullanmayız. Yabancı sözcükler Türkçeye girdiği zaman TDK ya da Dil Derneği gibi kurumlar yabancı sözcüklere Türkçe kurallarına uygun sözcükler önerirler. Bu sözcükleri çeşitli kurumlar aracılığı ile halkın kullanımına sunarlar. Yaşayan Türkçe içinde önerilen Türkçe sözcükler kabul görürse herkes tarafından kullanılmaya başlanır. Kabul görmezse yabancı sözcük, Türkçe kurallarına uygun olarak Türkçeleştirilir ve Türkçeleştirilmiş olarak kullanılır. Biz reklamcıların kullandığı iddia edilen yabancı sözcükler, Türkçeleştirilmiş sözcüklerdir. Bazen de Osmanlıca kökenli sözcükleri kullanırız. İletişim süreci içinde daha etkili olan sözcükleri seçmek bizim işimizdir. Kullanımdan kalkmadığı sürece Türkçe sözlüklerde bulunan her sözcüğü, her vatandaş gibi biz reklamcıların da kullanma hakkı vardır. Bunun önümüze Türkçe yanlışı olarak getirilmesi doğru değildir.

Reklamcıların işlerinde Yazım Kılavuzu kullanmalarına rağmen yine de arada bir sözcüklerin yanlış yazıldığı gözlemlenmektedir.
Reklamlarda karşımıza çıkan bu yanlışlıklar reklam yazarlarına sorulduğunda iki neden karşımıza çıkıyor. Birincisi reklam yazarının bilmeden yaptığı hata, ikincisi ise müşterinin yanlış yazım üzerine ısrar etmesi. Özellikle reklam yazarları Yazım Kılavuzu ile çalıştığı için sözcükler üzerinde önemle durmaktadır. Ancak, ticari bir disiplin olan reklamcılıkta sonuç olarak müşterinin isteği uygulanabilmektedir. Bu gibi durumlarda ajans özellikle yanlış kullanıldığı konusunda reklamvereni uyarır. Ya da yanlış, reklam yazarının yaptığı bir hata ise bu hata bazen hem ajans içinde hem de reklamveren kontrolünden kaçabilmektedir.

Reklamcılar bazı reklamlarda günlük konuşma dilini kullanmaktadırlar. Bunun nedeni ilgili hedef kitleye ulaşma çabasıdır. Durum böyle olunca günlük konuşma dilinin reklamlarda kullanılması hata gibi görülmektedir. Oysa günlük konuşma dilini düzeltecek olanlar reklamcılar değildir. Reklamcılar bu durumda bile yanlış Türkçe kullanmamaktadırlar. Sadece ilgili hedef kitlenin şivesi ve tarzı reklamlara yansıtılmaktadır. Bu da bir Türkçe yanlışı değildir.

Yine günlük konuşmalardan elde ettiğimiz yeni deyimler biz reklamcılar için önemli bir dil ve iletişim malzemesidir. Bunu da kullanmak yanlış değildir. Değişen Türkçe içinde halkın yarattığı ve kullanmaya başladığı bir deyimi kullanmak yerindedir.

Günümüzde pek çok yazım kılavuzu olması ise yanlışları tek bir kılavuzdan düzeltme konusunda zorluk çıkarmaktadır. Genelde kullanılan yazım kılavuzları şunlardır:

- Dil Derneği Yazım Kılavuzu
- Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu
- Ömer Asım Aksoy imzasını taşıyan Yazım Kılavuzu
- Ali Püsküllüoğlu imzasını taşıyan kılavuzlar ve sözlükler

Yazım kılavuzları yanı sıra ajansların çok büyük kısmı Türkçe olarak yazılmış tüm sözlükleri de barındırmaktadır. Bu nedenle reklam yazarı, düzeltmen ya da müşteri temsilcileri hem yazım kılavuzlarını hem de sözlükleri takip eder. Sözlüklerin de çokluğu yine kafa karışmasına neden olan durumlardan biridir. Hangi sözlük doğrudur, bunun bilinmemesi sorunlara neden olmaktadır.

Reklam sektörünün insan kaynağı olarak beslendiği alan üniversitelerdir. Ne yazık ki, Reklam Yaratıcıları Derneği olarak yaptığımız reklam yarışmalarında, öğrencilerimizden gelen işleri incelediğimizde en önemli sorunların yanlış Türkçe kullanımı ve Türkçe ifadede yetersizliği olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu durumun ilk, orta ve yüksek öğrenim döneminde çözülemediği açıktır. Türkçenin yanlış kullanımı sektörümüzde hem işleri olumsuz etkilemekte hem de iletişim sorununun yaşanmasına neden olmaktadır. Bu durumun eğitimciler tarafından ele alınması gerekmektedir. Reklam sektöründe halen çalışan reklamcıların çok büyük kısmı Türk Dili ve Edebiyatı ya da Türkoloji bölümlerinden mezun değildir. Çünkü, reklamcılık bir yaratıcı düşünme alanıdır. Bu kişiler toplumun her kesiminden ve herhangi bir okuldan gelebilir. Bu nedenle sektör Türkçe eğitimini kendi içinde olağan bir iş süreci olarak yapmaktadır. Ancak, belirttiğimiz üzere anadili Türkçe olan gençlerimizin, Türkçe sorunları eğitim yıllarında eğitmenler tarafından çözülmesi gereken bir durumdur.

Reklam sektöründe yine de yanlışlıklar yapılmaktadır. Bu yanlışlıklar ana başlıkları ve kısa örnekleriyle RYD tarafından derlenmektedir. Çok yakında bu blog üzerinden tüm okurlarla paylaşılacaktır. Bloga göz atmak için başlığa tıklayınız...

Reklam Yaratıcıları Derneği
Türkçe Çalışma Kurulu

Two Bytes

Mayıs 25, 2008

eNSTaNTaNeLeR 44

* Chatrefilli Facebook!

* Umrumdışı görünüyor

* Go Coni Go Go Go!

* Yerebakan Sarnıcı

* Pencere kenarı yalnızlık

* Masum(n)iyet

* Kaptanlık poşu bandı

* Olmasa facebook'un, poke'ların olmasa...

Çengelköy

İşinizde yaratıcı olmak

Son zamanlarda, kişinin yaratıcılığını ve hayal gücünü kullanabileceği meslekler pek bir moda; reklamcılık, moda ve endüstriyel tasarım, grafik tasarım gibi... Görüyorsunuz işte, tasarlayan tasarlayana! Yeter ki yeterince parlak fikirler yerini bulsun!

Anlaşılan, gençler kendilerinden önceki kuşakların sıkıcı hayatını devam ettirmek, işe sadece para kazanmak yerine gitmek ve her akşam eve bıkkın bir suratla dönmek istemiyorlar. Çok da haklılar. Ancak bütün bir sistemin moda tasarımıyla yürümesi mümkün değil; keşke olsaydı! İşte bu sebeple, ilk bakışta hiç bir yaratıcılık içermeyen başka meslekler de varlığını sürdürüyor. Fakat son yıllarda, bankacılık, şirket yöneticiliği, avukatlık gibi birçok farklı meslekte de bir yaratıcılık furyası hüküm sürüyor.

Yaptığımız iş ne olursa olsun, o işle ilgili sıra dışı fikirlerimiz, tıkanılan noktada yardıma koşacak önerilerimiz, sorunlara farklı bir açıdan bakma ve gerektiğinde akıllıca manevra yapma yeteneğimiz varsa, yaratıcıyız demektir. Ama bu, ilk bakışta göründüğü kadar kolay bir iş de değil. Doğru, bazı insanlar soyut düşünmeye doğuştan daha yatkındırlar ama bir bütün olarak yaratıcılık, farklı kaynaklardan beslendiği ve geliştirildiği sürece varlığını sürdürür, hatta artar. Uzmanlar nedense bu artma oranını 100 değil de yüzde 99 olarak belirlemişler. Şımarmayalım diye mi acaba? Neyse, bakalım yaratıcılıkta yüzde 99’a kadar çıkmak için ne gibi bir ön hazırlık yapmalıyız...

Magazini takip edin

"Eeee, bu da iş mi, ben zaten her gün gazete okuyorum" demek için acele etmeyin. Önemli olan, her gün farklı bir gazete okumak... Çoğumuz bir gazeteye bağlanır ve her gün aynı gazeteyi okuruz; ama bu bizim farklı bakış açılarından, farklı dünya görüşlerinden hatta bizimkine hiç uymayan fikirlerden mahrum kalmamıza neden olur. Bu bilgisizlik, zeka jimnastiği yapamamamıza ve iş hayatında da yaratıcılığımızın körleşmesine yol açar. Oysa çeşitli dergi ve gazeteleri okumak hem gündemi takip etmemizi, hem de değişik bakış açılarının varlığından haberdar olmamızı, dahası bunlar karşısında esnekleşmemizi sağlar.


Gözlemci olun

İnsanlar, ilişkiler, reklamlar, televizyon ve sanatın her dalı; bütün bunlar, bizim gözlem gücümüzü ve kendimizi beyinsel olarak geliştirme imkanımızı artıran kaynaklardır. Gözlem gücüne sahip olmak, bu gücü ofiste de kullanmak demektir. Böylece bazı olayları ya da krizleri öngörebilir, ayrıca iş arkadaşlarımızı da daha iyi tanıyabiliriz. Bu da bizim takım çalışmalarında aktif olmamızı, hatta kimi zaman Radikal önerilerle ortaya çıkmamızı, daha cesur davranmamızı kolaylaştırır.

Tartışın!

Çoğumuz saklaya saklaya sonunda fikir bulamaz hale gelir, gitgide pasifleşiriz. Unutmayalım ki, yaratıcılık gelişmedikçe yerinde saymaz, olduğu gibi kalmaz; geriler. Sonra bir gün kendimizi “Ya, ben eskiden ne kadar orjinal buluşları olan bir insandım, şimdi bu şirketteki yüzlerce sıradan elemandan biri oldum çıktım” derken bulmamız işten bile değil!

Herhangi bir konuda sizinkine tamamen zıt fikirleri olduğunu bildiğiniz insanlarla; hatta yaşı, sosyal konumu, eğitimi, dünya görüşü sizinkinden çok farklı olanlarla tartışmaktan çekinmeyin; bu sizi ilk etapta ürkütse bile! Çoğu yaratıcı fikir, kıyasıya tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Tabii meselenin kişiselleşip tatsız bir hal almaması şartıyla...

Kaynak : Elele

günün (s)özü 318

Bir eylemin etik olup olmadığı o eylemin yapıldığı zamandaki sistemin durumuna bağlıdır.

J. Fletcher

GSU 73



Fotoğraf: Gözde Küçükyılmaz

Hayat

Dün bir duvarın köşesinde şu satırları okudum:'Hayat, beklentileriniz dışında başınıza gelenlerdir.' Bir bakıma planlamadığın, kafanda hiçbir zaman tasarlamadığın beklenmedik olaylar karşısında düştüğün durumlardır hayat.

Yaşadığın olayların birbirini izlemesi ve ardından ortaya çıkan ucuz ve uzun bir film. Bu uzun metrajlı filmlerden kiminin ki nice ödüller alırken kiminin ki de ödül almaya aday bile gösterilmiyor. Bu kadar zıt yaşamların arasında bir de ortalamada kalan hayatlar var. Köşeleri yok, olsa bile sivri değil; belli belirsiz, her düzene ayak uyduruyor. Bu yolda ilerleyen tonlarca insan var ve hiçbiri bu sıradanlık duygusuyla geçen hayattan verim alamıyor.

Hüsrana uğrayan, silleyi yiyen, hayatın keskin pençelerine yenik düşen sen oluyorsun, sen sebep oluyorsun tüm bu yaşananlara... Bu durumdan kurtulman epey zaman alıyor ki; bu geçen zaman da yine hayatı çıkarıyor karşına. Kolay gelsin demekten başka çare kalmıyor.

Mayıs 22, 2008

günün (s)özü 317

Önce biz alışkanlıklarımızı oluştururuz, sonra da alışkanlıklarımız bizi oluşturur.

John Dryden

Yorumsuz 67

art / advertising

Creative without strategy is called art.
Creative with strategy is called advertising.

Jef Richards

Post it


Türk Dil Kurumu/Yabancı Kelimelere Karşılıklar

post it : İngilizce kökenli bu söz “Üstüne hatırlanması gereken notlar yazılan, kendinden yapışkanı olan küçük kâğıt.” anlamındadır. Bu söz için Türk Dil Kurumunca 'pusulacık' karşılığı önerilmiştir.

Mayıs 19, 2008

19 Mayıs

Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun!

Üçlükler

Üçlükler I

Gülümse! Gör olumsuz karşılığını bunun
İste
Lambalar, bardaklar, çiçekli güz sürahileri.

Üçlükler II

Günün ilk saatleri
İyi biliyorum, ilk saatlerini günün
Peki, nedir öyleyse bu sabah silintisi.

Üçlükler III

Hiçbir dilde söylenmemiş
Hiçbir dilde yazılmamış
Sözler ve şarkılar içindeyim.

Üçlükler IV

Neden aklıma geliyor istasyon büfesindeki duruşun
Hava soğudu -kasımın son günleri-
Kar yağacak, bembeyaz olacak unutulmuşluğum.

Üçlükler V

Bir gemi geçiyor, sessiz bir gemi
Oysa yolcularla dolu içi
Girince gemiye kimseler yok -dalgalardan başka-

Üçlükler VI

Bütün gün yağmur yağdı
Ya da bir gün içinde bir yıldan fazla
Günü ıslattı bu yağmur.

Üçlükler VII

Nedir mi yalnızlık -kendine sor önce-
Bir sabah, erkenden, bir kır çiçeğini üzerinde
Görünce parladığını bir çiğ tanesinin.

Üçlükler VIII

Gölgen yok senin, ayak izlerin yok
Neden mi? Acılar barınmamış ki sende
Mutluluk yok, mutsuzluk yok

Edip Cansever

Arada 1 çıkar

günün (s)özü 316

Her şeye baştan başlamak sizin için kötü değildir; tam tersine bu bir olanaktır.

George M. Adams

Moron Generation?

Mayıs 14, 2008

günün (s)özü 315

Hiç kimse uzun süre evli kalmadıkça, gerçek aşkın ne olduğunu anlayamaz.

Mark Twain

Kaz Dağları

Kaz Dağı ya da İda Dağı, Edremit Körfezi'nin kuzeyinde Çanakkale ve Balıkesir illeri arasında yer alan bir dağ sistemidir. Kaz Dağı ya da Kaz Dağları olarak iki biçimde adlandırılan dağ büyük ölçüde Biga Yarımadası'nda uzanmaktadır. 17.04.1994 tarih ve 21555 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 93/4243 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Dağın Balıkesir İli Edremit İlçesi sınırlarında kalan 21.300 hektarlık bölümü Kazdağı Millî Parkı olarak ilan edilmiştir. Dağ, Antik dönemlerde İda olarak adlandırılmış ve pek çok önemli olaya ev sahipliği yapmıştır. Bundan ötürü Yunan mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. Homeros'un İliada destanında "bin pınar ida" olarak geçmektedir.


Kaz Dağı çevresi büyük ölçüde ormanlar ile kaplıdır ve yakınında yerleşim oldukça seyrektir. Bölgedeki en önemli merkez Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu beldesidir. Yarımadadaki önemli akarsulardan Karamenderes ve Biga Çayı ile çevredeki köy ve diğer yerleşim yerlerine içme suyu sağlayan küçük ölçekli kaynaklar bu dağdan doğmaktadır.

Kaynak: vikipedi
Fotoğraf: Tuğçe Kadıoğlu

Advertising

Said a tiger to a lion as they drank beside a pool, “Tell me, why do you roar like a fool?”

“That’s not foolish,” replied the lion with a twinkle in his eyes. “They call me king of all the beasts because I advertise.”

A rabbit heard them talking and ran home like a streak. He thought he would try the lion’s plan, but his roar was a squeak. A fox came to investigate – and had his lunch in the woods.

The moral: When you advertise, be sure you’ve got the goods!

Fable

Prens & Prenses


Mayıs 12, 2008

günün (s)özü 314

En heybetli düşünceler bile çok sık duyulduğunda gülünç olurlar.

Pablo Neruda

İğrenç Espriler

Hande mi yener, Funda mı arar, hayır Seray sever.
Bu üçüne önce Nejat işler sonra da Ahmet çakar.
Bu geyik Celal'i bayar, bu geyiğe dayanamayan Ferhat göçer.
Yıllar sonra bunlar tarih olur, o tarihi de Gönül yazar, Mehmet okur.
Bu mesajı 10 kişiye gönderirsen dileklerin kabul olur.
Buna da ancak Kadir İnanır...

Daha fazla iğrenç espri için başlığa tıklayın.

GSÜ fest '08

Mayıs 10, 2008

günün (s)özü 313

İnsan ne kadar büyük ruhlu olursa, aşkı o kadar derin bir şekilde duyar.

Leonardo da Vinci

GSU 72

Ve oylama bitti!

Blog Ödülleri oylama süreci 21 Nisan'da başlanan oldukça çekişmeli geçen 14 günün ardından bu gece itibariyle sona erdi.

İnternet kullanıcılarının vermiş olduğu oylar neticesinde kazananlar belli oldu. Oylama sonuçlarını, 10 Mayıs günü Galatasaray Üniversitesi'nde saat 16:00'da başlayacak olan Blog Konferansı'nın ardından öğrenebilirsiniz.

Blog Konferansı'na ve Blog Ödülleri'ne katılmak isteyenler başlığı tıklayarak davetiye formunu doldurabilirler.

Mayıs 09, 2008

günün (s)özü 312

Bilgeler hata yapmamanın bir lütuf olduğunu düşünmezler. Onlar, insanoğlunun en büyük erdeminin kendi hatalarını düzeltebilme ve kişiliğini yenileyebilme yeteneği olduğuna inanırlar.

Wang Yang-ming

Bir Renault gördüm sanki!

GSU Açık Hava Sineması

Boğaza Karşı- Yıldızların Altında Sinema Keyfi

Galatasaray Üniversitesi İşletme Kulübü iftiharla sunar: Açık Hava Sineması

Ekim ayında düzenlediğimiz ve artık gelenekselleşeceğini umduğumuz Açık Hava Sineması'nda 9 Mayıs Cuma günü Milos Forman'ın yönettiği, Jim Carrey'nin başrolünde oynadığı Man on the Moon-Aydaki Adam filmi gösterilecektir.

Biletler GSUIK Standlarında. Bilet satışları Cuma günü de kantin önündeki standda devam edecektir.

Mayıs 06, 2008

günün (s)özü 311

Herkesin üç kişiliği vardır; ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı.

Alphonse Karr

GSU 71



Fotoğraf: Sami Özsoy

Masalların Masalı

Su başında durmuşuz
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.

Su başında durmuşuz
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, bir de kediye.

Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.

Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak,
sonra o da gidecek.

Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin,
çınar ulu,
ben şiir yazıyorum,
kedi uyukluyor,
güneş sıcak,
çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Nazım Hikmet
7 Mart 1958, Varşova - Şvider

Vizyon

Liderliğin merkezi vizyondur. Vizyon, anın kaosu içinde saklı olan, ancak bir kişi, bir şirket veya bir ulus için yeni olasılıkları doğurabilecek potansiyel amacı görmektir.

William Van Dusen Wishard

Saygı

Bilgi nedir?

Francis Bacon: Bilgi güçtür.


Alvin Toffler: Bilgi paradır.


Karl Marx: Bilgi iktidardır.

Perspective Dergisi

İşletme Kulübü yayın organı olan Perspective dergisi, üniversitemizin değerli öğretim elemanlarının yazı desteğini de alarak, iş dünyasının gündemini incelemeyi ve hep bir adım önde olmayı kendine amaç edinmiştir.

Perspective adlı dergimizin 14. ve 15. sayıları bu yıl Aralık ve Mayıs aylarında A4 sayfa boyutunda basılmıştır. Derginin sayfa sayısı 64’dür ve değişebilir niteliktedir. Tamamen renkli, 1. hamur kuşe kağıda baskıdır.

Dergimiz, GSÜ kampüsü dışında, 300’ün üzerinde şirket yetkilisine de zarf içinde ulaştırılmaktadır.

www.gsuik.org adlı web sitemizde dergimiz on-line olarak yayınlanmaktadır.

Dergiye reklam ve insert verilebilmektedir.

İletişim : perspective@gsuik.org

Perspective dergisinde yayınlanan 'Bilinçli Aptallıktan Yaratıcılığa Doğru' ve 'İşte WOMM böyle bir şey!' başlıklı yazılarımı okumak için başlığı tıklayın

Yorumsuz 66

Mayıs 05, 2008

günün (s)özü 310

İnsanların mutlulukları ya da mutsuzlukları, talihin olduğu kadar kendi karakterlerinin de eseridir.

La Rochefoucauld
 
Clicky Web Analytics