Taksim’den Ortaköy’ e gidecek olan otobüsün (40 T Sarıyer) şoförüne kapının ne zaman açılacağını sorduktan sonra; kapı ağzında beklerken adamın biri gelir yanıma…
- Ne diyo?
- Hariciyeciymiş. Amirliğe uğraması gerekiyormuş...
- Haklı adamcağız. Onun da hakkı. 5-10 dakka bekleyecek, dinlenecek adam. Nefes aldırmıyolar ki... Ben de diyodum önceden ‘niye bu kadar bekletiyolar?’ diye; ama yarım saat değil ki... 10 dakka dinlensin, gün boyunca çalışıyo adam, ona da yazık! De mi ama..?
- Doğru söylüyorsun abi...
- Bak bu 40 T! Sarıyer’ e sahilden gider. Bak şu da 25 T! Maslak’ tan gider. Mesela, sahilden giden Emirgan’ dan geçer. Bu geçmez. Ben nerden biliyorum tüm bunları. Her yere gittim çünkü. Bak bu 40 T sahilden, bu da 25 T Maslak’ tan gider. İstanbul’ u öğren! Öğrenci adamsın. Her yere gittim ben İstanbul’ da... Haa, nereye gitmedim. Bi Akmerkez’ e gitmedim. Nasıl gidiliyo oraya?
- Etiler’ de o abi, şurdan...
- Ha, niye gitmedim Akmerkez’ e..? Sosyete değilim çünkü ben. Oraya sosyeteler gider. Haa diyelim ki gittim; olur ya geçerken kazara elin kolun çarpar, kırarsın camını, ödeyemezsin sonra. Neme lazım? Olur yaa, belli olmaz!
- Olur olur...
- De mi..? Olur ya ayağın çarpar giderken; kırılır camı, çerçevesi... Ödeyemezsin o kadar parayı. Ben nerden buluyum o kadar parayı..? Sosyete miyim ben..?
(kapı açılır...)
- Aha! Kapı açıldı.
- İyi günler abi!
(ses yok!)
Dumur halde ilerliyorum, İkarus otobüste kendime bir yer seçip yazmaya koyuluyorum...