Ocak 04, 2007
İstanbul'un Tanıtım Filmi
Öncelikle filmi beğendiğimi belirtmek isterim. Müzik çok başarılı, İstanbul'un görkemli güzelliğine yakışıyor. Görüntüler de harikulade, ne de olsa ürün İstanbul! Dini mekanları, turistik ve ticari yerleri göstermekle kalmamışlar, üzerine İstanbul'a Mevlana'nın çağrısıyla 'Ne olursan ol gel!' diyerek buyur etmişler herkesi...
http://www.youtube.com/watch?v=aL6od9BpY2A&mode=related&search
Böyle bir reklam filmini kime yapıyorsunuz? Elbette İstanbul'u kültür zenginliğiyle, boğazıyla, farklı etnik kültürlerle bezeli dokusuyla, camisiyle, kilisesiy le, havasıyla, trafiğiyle..vb bilen bir kitleye yapmıyorsunuz. İstanbul'u yaşayan her birey farklı görebilir bu şehri. Bu somut bir ürün değildir. Hizmet de değildir. İstanbul; bir kültürü, değeri, tarihi zenginliği, aşkı ve belki de kelimelerle tanımlanamayacak daha birçok şeyi içeriyor. O yüzden ne yaparsanız yapın bir şeyler eksik kalacaktır diye düşünüyorum.
Filmi izledikten sonra bir süre düşündüm.
Neler gördüm İstanbul'un tanıtım filminde?
İstanbul'u az çok bilen birisi olarak şunlar canlandı kafamda:
İstiklal, tramvay, tünel, camiler, kiliseler, Haydarpaşa Garı, Galata Kulesi, Kız Kulesi, Beylerbeyi Sarayı, Boğaziçi köprüsü, yalılar, boğaz, manzara, deniz, balıkçılar, vapurlar, martılar, köprüler, güneş, şarap, metro istasyonu, akan bir trafik :) , semazenler, Haliç, orman, kalabalık, çiçekçi, taksici, manav, din görevlileri, misafirperverlik, içtenlik, tarih...
Ne çok şey görmüşüm. Bir defa daha izlesem liste uzar gider herhalde...
İstanbul'u, daha doğrusu Türkiye'yi yeteri kadar ve doğru bir şekilde tanımıyor yabancılar. Bu durumun çok sebebi var. Önyargıları yıkacak bir sistem çıkmadı henüz. Einstein'ın dediği gibi önyargıyı yıkmak, atomu parçalamaktan daha zor. Bu algıyı değiştirmenin yolu nedir tam olarak bilmiyorum. Aklıma gelen; yurtdışına çıkanlar biraz da olsa kendini buna adayabilir. Ağızdan ağıza Türkiye'yi kendi bakış açısıyla anlatabilir. Buna pazarlamak mı dersiniz tanıtmak mı orası size kalmış. Ben denedim, yararlı oluyor. En azından şu an bir Meksikalı, bir Danimarkalı, bir İtalyan ve bir İspanyol, üç Güney Koreli, birçok Fransız eskisi gibi düşünmüyorlar Türkiye hakkında. Ve bir gün ziyaret edeceklerini söylediler. Umarım bakış açım onları yanıltmaz. Herkes her şeyi doğru bilmez ve hatalarına önem vermez. 'Yanlışı düzeltmek, doğruyu öğretmekten daha zordur.' sözüne katılıyorum. İş işten geçmeden doğruyu öğretmek icap ediyor. Kolay gelsin!
Şahsen ben İstanbul'u izledim ve sevdim. İstanbul'u ya da Türkiye'yi tanıtacak bir film yapmanın zorluklarını görmek gerekir.
2010'da Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul'u tanıtmak için giriştiğimiz bir çalışmada bunu yaşadım. Gerçekten kelimeler ve fotoğraflar kifayetsiz kalıyor; deneyimlerin yanında... Nasıl anlatsam size?