Nisan 30, 2007

Ömer Hayyam Şiirleri

Gençlik bir kitaptı okuduk

Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;
Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?


Arkadaş dünya için

Arkadaş dünya için boş yere üzülme,
Şu hurda dünya için gereksiz yere üzülme,
Var olan zaten geçti yok da ortada yok;
Şen ol da var için yok için üzülme.


Geçmiş olan dün

Geçmiş olan dünden hiç yad etme,
Yarın da gelmemişken feryad etme,
Düşünme geleceği de geçmişi de;
Şimdi şen ol da yaşamı berbad etme.

2. Tespit

Erkan Mumcu & Necati Şaşmaz



Paradoks VIII

Russell Paradoksu

Elimizde bir a kümesi var. Diyelim ki a kümesi kendi kendini içinde barındırmayan kümeler kümesi olsun.

Bu durumda a kümesi kendi kendini içinde barındırırsa, kendi kendini içinde barındırmayan kümeler kümesi olamaz.

Eğer a kümesi kendini barındırmazsa, bu durumda a kümesi eksiktir. Çünkü kendi kendini içinde barındırmayan tüm kümeleri kapsamamaktadır.


Bertrand Russell
Nobel edebiyat ödüllü İngiliz filozof, yazar ve bilim adamı

GSU32

Reklâmdaki Yaratıcı Fikirler Nerede?

Son 50 yılda modern reklâmcılığın kalitesini gösteren yaratıcı fikir, hiçbirimize fark ettirmeden yok mu oluyor? Reklâmdaki 'yaratıcılık devrimi'nin özünü fikir oluşturuyordu. Sanat yönetmeni, metin yazarı, yaratıcı ekip ve güncel kültüre göndermeler, David Ogilvy’nin, 'Tüketici aptal değil; o sizin karınızdır' sözünden doğmuştu. Yaratıcı fikir; bir ürünü, tüketicinin ilgi alanına girecek zeki, duygusal, kültüre uygun, birbiriyle uyumlu kelimeler ve fotoğraflardan oluşan bir paket içinde sunmaya çalışmaktaydı.

Bugün reklâmcılık yaratıcı fikirlerden yoksun. Pazarlamacılar, 30 saniyelik reklâm filmlerinin etkisinin sona erdiğini düşünüyor. Bugün onlar, yaratıcılığın konuşabileceği yeni ufuklar aramak, anlamlı içerik, form, mekân ve amaç yerine teselliyi formatlarda arıyorlar.

Ünlüleri sözcü yapmak, sponsorluklar ve etkinlik pazarlaması gibi reklâmcılık kadar eski konseptler, sanki çok yeni icatmış gibi bir soluk arayan sektöre sunuluyor.

Bugün yaratıcılık olarak tanımladığımız şeyler neler? The Italian Job başlıklı filmde Charlise Theron’ın Mini Cooper kullanması diğer otomotiv firmalarının ağzını sulandırıyor. James Bond, yıllarca Austin Martin arabayla hatırlanırken son dönemlerde BMW’nin son model arabalarıyla hız yapıyor. Türkiye’den örnek düşünürsek; Hülya Avşar vakti zamanında klibinde kocaman bir Hummer ile sahilleri turlamıyor muydu? Hatta en son moda; sosyetemizin magazin sayfalarından düşmeyen ünlüleri... Otomotiv şirketleri bu ünlülere araba veriyorlar, onlar da arkadaşlarını bu arabayı satın almaya ikna ediyorlar ve dolayısıyla arabayı tanıtıyorlar.

Reklâmlardaki ünlülerden örnek versek... Yabancı kozmetik firmaları, reklâmlarında Hollywood dünyasının ünlülerine rağbet ederken, Türkiye’de dizi oycuncuları, mankenler veya komedyenler, şirketlerin sözcüsü oluyor. En güzel saç boyası veya en kullanışlı mutfak robotları konusunda bize tavsiyelerde bulunuyorlar...

Son günlerdeki Azra Akın 'fenomenini' ele alalım, Azra, Türkiye’nin yeni yüzü; Hollanda Kraliyeti adına altın para bastırıyor; evi Arçelik robotlar ve fırınlarla süslü; Pantene şampuan kullanıyor ve Mustafa Sandal’ın klibinde yer alıyor. Şimdi bu güzel sözcü hangi markayı veya ülkeyi tam anlamıyla temsil ediyor veya onu her gördüğünüzde hangi markayı hatırlıyorsunuz?

Yaratıcı fikirleri oluşturanlar 'benzersiz satış önerileri'nin değerini bilirlerdi, buna ek olarak bu yolla anlatılan şeylerin sonsuza dek tüketicilerin kalplerinde ve akıllarında yaşamasını sağlarlardı. Geçmişten günümüze akıllarımızda yer etmiş kampanyaların başarısı halen kullanılmakta… Dove hâlâ 'nemlendiricili sabun' ve moda hâlâ 'Vakko’dur'.

Neden yaratıcı fikir öldü? Pazarlama hizmeti sunan şirketler, “Bizimki en büyük ilgiyi görecek ürün olsun” mantığındaki müşteriler tarafından baskı görmekte. Çoğu kez, müşterinin fikirleri hatalı da olsa, reklam ajansları onlara ters düşmemek taraftarı. Peki, bunun sonucu ne oluyor?

O kadar yaratıcı fikirle doluyuz ki 2 kurye şirketinin de milyonlarca liraya hazırlanan reklamları, evdeki ailesini özleyen askerleri anlatıyor ya da terliklerin birini Seda Sayan diğerini Sibel Can tanıtıyor. Reklâmcılık dünyasındaki komedyen istilasına hiç değinmesem mi? Arçelik’i uzaydan dünyaya düşmüş bir robot ve Erzincanlı komedyen temsil ederken, Vestel’i uzaylılar tarafından kaçırılmış bir komedyen ve onun 'klonlanmış' robotu temsil ediyor. Ya da bir komedyen cips tanıtırken diğer komedyen sucuk, diğer bir komedyen içecek, diğer bir komedyen kredi kartı tanıtıyor... Sanırım, bu devirde futbolcu evlat yetiştirmektense, komedyen evladın geleceği daha garantili oluyor.


Zeynep Ongun
(Randall Rothenberg, Advertising Idea is Dead,
Replaced by Product Placements,
Celebrity Endorsement and Event Marketing)


Kaynak: www.marjinal.com.tr

günün (s)özü 103

İnsanlara yapılacak en büyük iyilik, onlara akıllarını kullanmayı öğretmektir.

Moliere

Yorumsuz XIII

ELEMAN ARANIYOR!

Üniversitenin işletme-ekonomi bölümlerinden
mezun, benzer pozisyonda en az 5 yıl deneyimli,
askerliğini yapmış, iyi derecede İngilizce bilen,
35 yaşını aşmamış, B sınıfı ehliyetli, liderlik
vasıflarına sahip, takım çalışmasına yatkın,
MS Office programlarına hakim, seyahat engeli
bulunmayan, girişken ve analitik düşünce yeteneğine
sahip, hızlı ve disiplinli çalışabilen, yaratıcı
olduğu kadar yırtıcı, takip yönü kuvvetli,
satış ve pazarlama tecrübesi olan, İstanbul’un
Anadolu yakasında ikamet eden, şirketi temsil
yeteneği kuvvetli, esnek çalışma saatlerine uyabilen,
tek düzen hesap planı ve mevcut hakimiyeti olan,
buğday tenli, bazen sarışın, işine gelirse sempatik,
kimi zaman mesafeli, sektöründe uzman olan bir
ELEMAN ARANIYOR!


Elemanı ölü ya da diri getireni şirketimiz ödüllendirecektir.
İlgililere duyurulur!

Nisan 29, 2007

Boğaziçi Köprüsü

Sevgi Üstüne

Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır
Kitaplara göre insan
Karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş
Gözleri, yüreği kamaşmış insandır
Aptaldır, hastadır, kahramandır
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.
İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler
Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar
Bir tek meyve veren dalı keserler
İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı
Esti mi rüzgâr bir değil milyonlar için esmeli
Bir tek meyve veren dalı kesmeli
İnsan dediğin derya misali
Üstünde milyonlarca dalga
İçinde kıyametler kopmalı
İnsan dediğin derya misali
Uçsuz bucaksız olmalı.

Gel çıkalım sevgilim gel
Gel kurtaralım birler hanesinden
Çekelim gidelim bir uçtan uca
Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar
Sevelim sevelim sevelim
Sevebileceğimiz kadar

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Ağaç


Çocukken yediğiniz meyvenin arka bahçenize attığınız tohumudur ağaç. Siz sınıfları geçerken filiz verir. İlk sevgilinizi öperken oradadır ve çiçek açıyordur. Üniversiteyi kazandığınızda meyvelerini topla topla bitiremezsiniz. İşe girdiğinizde, evlendiğinizde aşılanmıştır ağaç verimi doruğa çıkmıştır. Çocuğunuz olur, yere düşen meyvelerden. küçük filiz büyür koca ağacın gölgesinde. Yaşlı ağaç devam eder uzun süre hayatına yavrusuyla. Bir gün gelir yaşlanır, solar gidersiniz, ölürsünüz ama o ağaç hala orda büyüyordur çocuğuyla, daha da verimlileşerek.

Ağaç bir yandan hayatın ta kendisi, yaşamın evreleridir; bir yandan da ölüme karşı bir meydan okumadır. İnsan eliyle idam edilmeden olabildiğine yaşamaktır...

Özenmektir...


Teşekkürler stradicaster'e...

Kaynak: ekşisözlük

Beş adımda başarı

1. Yapılması gerekeni planlayın.
2. Yapılması gerekeni yapın.
3. Yapılması gerekeni zamanında yapın.
4. Yapılması gerekeni olması gerektiği gibi yapın.
5. Yapılması gerekeni isteseniz de istemeseniz de yapın.

günün (s)özü 102

Gravitation is not responsible for people falling in love.

Albert Einstein

Nisan 28, 2007

Innovation Tour

Youth Republic, yaratıcı beyinlerle yaratıcı şirketleri biraraya getirmek amacıyla İnnovation Tour düzenliyor.

Yaratıcı fikirlerin büyük önem taşıdığı günümüzde şirketler, yaratıcı beyinleri keşfetmek ve bünyelerine katmak için değişik yöntemler deniyor. Gençleri dinlemek gerektiğine inanan şirketler artık mezun adayların kendilerine gelmesini beklemiyor.

Youth Republic, yaratıcı beyinleri keşfetmek adına ‘İnnovation Tour’ düzenliyor. Bir ilk olacak olan bu etkinlik kapsamında yenilikçi fikirleri olan gençler ve yenilikçi şirketler biraraya geliyor.

Sponsorluğunu Akbank’ın yaptığı, 3M ve Cadbury-Kent gibi firmaların katıldığı İnnovation Tour, İstanbul, Ankara ve İzmir’de 8 üniversiteyi ziyaret edecek.



Alışıldık kariyer günlerinden farklı olarak Innovation Tour’da, katılan öğrenciler sadece sunumları dinlemiyor, yaratıcı fikirlerini ve görüşlerini de yöneticilere dinletme fırsatına sahip oluyorlar. Her marka için Internet üzerinden toplanan yaratıcı fikirler, etkinlik öncesinde jüri tarafından değerlendiriliyor ve her marka için en iyi üç fikri getiren öğrenci ya da takım, Innovation Tour sırasında sunum yapıyor.

Ayrıca Innovation Tour’a katılan öğrenciler Türkiye’nin yenilikçi şirketlerinde iş ve staj imkanları elde ediyorlar. Innovation Tour “Yaratıcı Fikir Yarışması”nda başarı gösteren öğrencilere ana sponsor Akbank’ın bir de sürprizi var. Yarışmayı kazanan kişi/takım Akbank Yöneticileri ile karşılıklı bir öğle yemeği yeme fırsatı elde ediyor.

Etkinliğe başvurmak isteyenler www.inno-tr.com adresini ziyaret edebilirler.


Kaynak: MediaCat Online

eNSTaNTaNeLeR 13

* Tümden gelirken tümevardım.

* Markanı söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.

* Şerbetimize uygun nabız aranıyor!

* Teknolojide son üç nokta...

* Bir teselli seks!

* Ben bilmem, bey(n)im bilir!

* Bir elin sesi var, iki elin alkış sesi var.

* Bulunur... Hint kumaşı da bulunur.

Dünyanın en değerli markası

Millward Brown adlı danışmanlık kuruluşunca yayınlanan Dünyanın En Değerli 100 Markası Sıralaması’na (Branz) göre, Google, 2006 yılında General Electric’i geçerek dünyanın en değerli markası haline geldi. Google’nin değerinin, 2005 yılına göre yüzde 77 artarak 66.3 milyar dolara çıktığı hesaplanıyor.

Branz listesinde General Electric, 61.8 milyar dolar ikinci olurken Microsoft 54.9 milyar dolar ile üçüncü sırada bulunuyor. Coca Cola’nın 44.1 milyar dolar değeri ile dördüncü olduğu listenin ilk 10 basamaklarına China Mobile (5.), Marlboro (6.) ve dünyanın en büyük süpermarket zinciri Wal-Mart (7.) de girdi.

Dünyanın en değerli 10 markası arasında ayrıca Citi, IBM ve Toyota da bulunuyor.

Millward Brand raporuna göre, China Mobine’ye 41.2 milyar, Marlboro’ya 39.1 milyar, Wal-Mart’a ise 36.8 milyar dolarlık değer biçiliyor.

Citi’nin marka değeri 33.7 milyar dolar iken, IBM’nin 33.5 milyar, Toyota’nın ise, 33.4 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.

Öte yandan, Avrupa’nın en değerli üç markasının, sırasıyla Nokia, BMW ve Louis Vuitton olduğu bildirildi. ABD’nin en değerli üç markası ise, Google, General Electric ve Microsoft olarak sıralandı.

Kaynak: Marketing Türkiye

günün (s)özü 101

Kadınlar, tüm aşk hikayelerini sonsuza dek sürdürmeye çabalayarak onları ziyan ederler.

Oscar Wilde

GSU31

Havada, denizde, karada, Avea!

Avea; farklı mecraları sürekli deniyor. Karada Taksim-4 Levent metro hattında ‘gibigibiler’le süslü metroyu gördük. Her gün gördüğümüz yolcu otobüsleri de cabası. Denizde Harem-Bandırma arasında tır ve otobüs taşıyan Marmara-N isimli gemiyi gördük. Havada Avea’nın giydirdiği Pegasus’un uçağını gördük. Sırada İstiklal’deki nostalji tramvayı(Kadıköy tramvayını şu an Philips kullanıyor), Kabataş-Zeytinburnu tramvay hattı, deniz otobüsleri ve Haydarpaşa trenleri olabilir mi?..

Madem Avea, açıkhavaya bu kadar yatırım yapıyor ve reklam mesajlarını yaratıcı bir şekilde tüketiciye ulaştırıyor; bu başarıyı neden kamuoyuyla paylaşmıyor..?

Mercedes-Benz’in üçlü ambleminin anlamını bilen kişi sayısı azdır,(havada, karada ve denizde lider) ancak çok az değişime uğramıştır, çünkü çok başarılı ve akılda kalıcı bir uygulamadır. Bu durum da ona benzetilebilir. Avea; üçlemesini tüketiciye duyurup bunu iletişimin gücüne bağlayabilir. Yani ‘havada, karada, denizde, her yerde çekiyor’ mesajı verilebilir. Bir taşla iki kuş vurmanın tam zamanı!

Nisan 27, 2007

Yorumsuz XII

günün (s)özü 100

Haddini aşan herşey zıddına döner.

Necip Fazıl Kısakürek

Reklamın Gücü

“Eğer hayata yeniden başlama imkanı olsaydı, reklamcılığı bütün diğer işlere tereddütsüz tercih ederdim” diyen Amerika eski başkanlarından Franklin Roosevelt bir döneme damgasını vurmuş bu sözüyle gerçekte neyi vurgulamak istemişti? Dünyanın en güçlü insanı olarak adlandırılan Amerika başkanı, neden reklamcılığı sahip olduğu özel konum ile değişmek istedi? Acaba bunun sebebi, temel olarak ‘Bilgilendirme’ , ‘Hatırlatma’, ‘İkna etme’, ‘Değer katma’ ve ‘Örgütün diğer amaçlarına yardımcı olma’ fonksiyonları taşıyan reklamların, giderek insanların hayatlarını yönetme ve yönlendirme gücü kazanmış olması olabilir mi?

Yaklaşık yüz sene önce söylediği “Reklamlar git gide, yaşamları yönetir hale gelmektedir.” sözüyle Sir Winston Churchill, diğer insanların göremedikleri neleri görebilmişti? Bir hikaye vardır, reklamcılar iyi bilirler. Dünyaca ünlü petrol şirketi Shell’in Amerikalı yöneticileri Vatikan’da Papa ile yalnız görüşmek istemişler. Dışarıdakiler merakla odadan gelen sesleri dinliyorlarmış. “Kabul ederseniz bir milyar dolar veririz”. Papa, “Hayır kabul edemem” diyormuş. Yöneticiler ısrarla teklif bedelini arttırıyorlarmış. 2 milyar Dolar...5 milyar Dolar... 10 milyar Dolar... Papa yine de, “İmkansız, olamaz” diye diretiyormuş. Kapıda tartışmayı dinleyen kardinaller dayanamayarak odaya girip Papa’ya “Bu paraya ihtiyacımız var, niçin kabul etmiyorsunuz?” dediklerinde Papa’nın cevabı: “Amerikalı dostlarımız, bütün kiliselerde okunan dualardan sonra papazlarımızın (Amin) yerine (Shell) demelerini öneriyorlar. Nasıl kabul ederim” olmuş.

Kimilerine göre; yaratıcılığın ahlak sınırlarını zorladığı bir nokta; kimilerine göre yaratıcılığının sınırsızlığının en güzel göstergesi. Ancak açık olan, gerçekliği tartışılan bu hikayenin, aslında “Reklamın Önlenemez Yükselişini ve Gücünü” insanlara göstermesi. Geçmişe baktığımızda; reklamcılığın ilk ve orta çağlarda çok ilkel şekilde, genellikle çığırtkanlar ve tellallar aracılığıyla yapıldığını görürüz. Eski Yunan’da kasaba tellallarının esir, sığır ve mal satımında sokak sokak dolaşarak, malları ayaklı duyuru şiirleriyle övmeleri ilk sözlü reklama örnek olarak gösterilebilir. 1450 yıllarında Gütenberg’in Matbaa makinesini buluşu ile reklamcılıkta çığır açılmıştır. Ticari reklamcılık ise gerçek anlamda, gazetelerin yaygınlaşmasıyla doğmuş ve gelişmiştir. Televizyonun ve radyonun icad edilmesi, Reklamcılığı fişeklenmiş, özellikle son elli yılda, reklamcılık alanında büyük yatırımlar yapılmıştır. Gittikçe önemi artan, sanatsal özelliklerinin yanında bir bilim dalı haline gelen reklamcılık, ülke ekonomilerinin itici gücü olmuştur.

İktisadi yaşamın bir parçası olan reklamın giderek artan gücü, bir çok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. İletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla reklam, toplumsal yaşamda etkileri tartışılan bir olgu durumuna gelmiştir. İnsanları bilgilendirerek toplumsal iletişim sağladığını, ticaret yaşamını canlandırdığını, alınacak bir mal için seçenekler getirdiğini, bölgeler arasındaki kültür farklılıklarını ortadan kaldırmaya yardımcı olduğunu vb. ileri sürerek reklamın yararlarından söz edenler olduğu gibi, kişiyi, pahalı olmasına karşın belli mallara bağımlı kıldığını, özenti uyandırarak hiç gereksinimi olmayan bir malı almaya kışkırttığını, reklam masraflarının son çözümlemede alıcının cebinden çıktığını, etkililiği ve çarpıcılığı nedeniyle çocukların ve gençlerin kültürel gelişmelerini gerilettiğini ileri sürerek, reklamın zararlı yönlerinin de olduğunu vurgulayan düşünürler de bulunur.

Her ne olursa olsun, reklamın çok farklı işlevler taşıdığı açıktır. Ekonomik hızı düşen, hatta sıfıra inen bir toplumda dahi reklam, işlevini değiştirip yararlı hizmetlerde bulunabilir. Birçok tüketim ürünleri piyasadan kalksa ya da tüketicinin satın alma gücü azalsa bile reklamla daha değişik, örneğin; otomobil kullanılmasını özendirmek yerine, kitle araçlarını tercih ettirmeye yönelik, toplum açısından o an için daha geçerli, yararlı önlemler alınabilir. Trafik kurallarına ne şekilde uyulacağı, enerji tasarrufu için neler yapılabileceği, yabancı turistlere nasıl yardımcı olunacağı, bir yabancı dil öğrenmenin, bir sporla uğraşmanın yararları reklam hizmetleriyle duyurulabilir. Bu doğrultuda reklam sosyal bir sorumluluk ve görev üstlenebilir. Türkiye kasa fişi kullanımını yıllar önce devlet televizyonunda gösterilen, “Önce alışveriş, sonra fiş” reklamı ile öğrenmedi mi? İsveç’te, hükümet, trafiği soldan sağa çevirdiği yıllarda, bu değişikliğin tanıtımını, -bir yarışma sonucu- büyük bir reklam ajansına vermiştir. Ve belli bir gün, belli bir saatten sonra bu yeni düzene geçişte, başarılı reklamlar sayesinde, bir tek trafik kazası olmamış, bir tek trafik suçu işlenmemiştir.

Meksika’da, vergi kaçakçılığının önlenmesi amacıyla, vatandaşların hükümete nasıl yardımcı olacakları, televizyonda ve basında yoğun reklam kampanyalarıyla halka gösterilmiş ve bu konuda yüksek bir başarı sağlanarak vergi kaçakçılığında azalma görülmüştür. Bu doğrultuda reklamların aynı zamanda toplumsal bir ödevi ve gücü olduğu unutulmamalıdır. Reklamcılığın temel amaçları halkın eğitilmesi, doğru bilgilendirilmesi, aradığını kolay bulmaya, kolay almaya ve fiyatını öğrenmesine yardım etmek olmalıdır. Reklamcılıkta muhatabınız bütün toplumdur. Yaptığınız bir hata geniş çapta yayınlanacağından bir çok kişiyi etkileyebilir. Bu sebeple reklam sektöründe çalışanların duyarlı ve dikkatle hareket etmeleri, toplumsal sorumluluk anlayışıyla profesyonel düşünceyi birleştirmeleri gerekir. Bir reklamın sıkça söylediği gibi; “Kontrolsüz güç, güç değildir!”.


Kaynak: www.localveri.com

Nisan 26, 2007

Bedava

Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinamaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava!

Orhan Veli Kanık

Haydarpaşa Garı

Hayranlık

Ne güzel enseyi geçmemesi saçların
Alnımızda bitmesi
Tane tane olması kirpiklerin
Tel tel olması kaşların
Ne güzel insan yüzü
Elmacık kemiği ve on parmak
Ya dünyamız bütün bu mevsimler
Bulutlar telli kavak ve İstanbul

Oktay Rıfat

GSU30

Paradoks VII

'Yaptığım açıklama yanlıştır.'

Eublides

günün (s)özü 99

Düşman isterseniz, dostlarınızı geçmeye çalışınız. Dost isterseniz, bırakın onlar sizi geçsin.

La Rochefoucauld

1. Tespit

Fatih Terim & Wolfgang Amadeus Mozart



eNSTaNTaNeLeR 12

* Telsim sana söylüyorum, Vodafone sen anla!

* www.gittigidiyoryaraliyuregim.com

* İşim-İlet-İşim

* Sayın Prof. Dr. Pimapen

* Markasız köyden mi geldin!

* Çirkin Yavaş & Güzel Hızlı

* Serin, Düğün, Çözün!

* e-alırım, e-satarım, ustam batmış ben satarım!

Nisan 25, 2007

Başlık ve Metin Bulamadık!

Dersarası'nın "2010 İstanbul Kültür Başkenti" konulu ilk yarışması için hazırladığımız ikinci ilan derece alamadı; ama yılmıyoruz, çalışmaya ve üretmeye devam ediyoruz...

günün (s)özü 98

Ders alınmış başarısızlık başarı demektir.

Malcomb S. Forbes

GSU29

Sigarayı Gülerek Bırakın!



Ülkemizde belki de önemsiz olarak algılanan sorunlardan biri de sigara... Sigara içen ve içmeyen herkes için güzel bir site hazırlanmış. Sitenin hazırlanma nedeni ise şöyle açıklanmış:

'Bu site ''SİGARAYI GÜLEREK BIRAKIN'' adlı geniş çaplı bir kampanyanın web alanıdır. Bu siteden amacımız sigaranın zararları hakkında kamuoyu oluşturmaya yardımcı olmaktır. Sigaranın zararları hakkında yapılacak olan konferanslar, bilgilendirme seminerleri, okullara ve eğitim kurumlarına yönelik çalışmalar, kitap, dergi, broşür gibi materyallerin oluşturulması, bu alanda uzman kişilerin halkı bilgilendirmesi hedeflenmektedir. Sigara içen veya içmeyen herkesi sigaranın zararları hakkında bilgilendirmeyi amaçlayan ''SİGARAYI GÜLEREK BIRAKIN'' adlı kampanyaya destek vermeye çağırıyoruz.'

Herkese sigarasız ve sağlıklı bir hayat diliyorum...

Yorumsuz XI

Nisan 24, 2007

günün (s)özü 97

Bir yalan, hangi amaç için söylenmiş olursa olsun, her zaman, en kötü gerçekten daha kötüdür.

Ernesto Che Guevara

Caddebostan Baharı

Sevdiğim Sloganlar - 6

Pimapen
Başka penle karıştırmayın lütfen

Rejoice
Yıka ve Çık!

Tat Ketçap
Dök dök ye!

Twigy
Bu terlik, tam benlik!

Vestel
Vestel’e terfi edin, rahat edin.

Google bize logo yaptı!



Google Türkiye’nin anasayfası www.google.com.tr’de ilk defa 23 Nisan’da Türkiye için özel bir “Doodle" yani özel tasarımlı logo yayınlanacak.

Google Türkiye’den yapılan açıklamaya göre, Google Türkiye anasayfası logosunun yerine, Türk çocuklarının 23 Nisan’ını ve Ulusal Egemenlik Bayramını kutlayan özel tasarımlı bir logo kullanılacak.

Doodle olarak nitelendirilen bu özel tasarımlı logolar, 1999 yılından itibaren Google’ın kurucuları Larry Page and Sergey Brin tarafından kullanıldı. İlk Doodle, Eylül 1999’da, Larry Page ve Sergey Brin tarafından Nevada’da ki “Burning Man" konferansına giderken, Google’ın anasayfasına konuldu. Yanan bir çöp adam şeklindeki Doodle’ın konulma amacı sitede bir sorun olması durumunda uzakta olduklarını belirtmek içindi.

Doodle uygulamaları, tüm dünya ülkeleri için önemli gün ve tatillere, kültürel olaylara ve tarihte yer alan önemli kişilere bu benzersiz platformda yer vererek, dikkat çekmeyi amaçlıyor. Ayrıca internet kullanıcıları, bu özel tasarımlı logonun üstüne tıklayarak, o güne, kişiye, konuya özel daha ayrıntılı bilgiye erişebiliyorlar.

Google, EMEA Bölgesi Pazarlama Müdürü Yonca Brunini, “Bu Doodle’ı google.com.tr’de yayınlamamızın sebebi Türk internet kullanıcılarını Google Doodle- özel logolarına gösterdikleri inanılmaz ve sürekli ilgidir. 23 Nisan logosu Google’ın Türkiye pazarına verdiği önemin ve bağlılığının bir göstergesidir ve umarım tüm kullanıcılarımızın beğenisini kazanır" dedi.

Nisan 23, 2007

GSU28

günün (s)özü 96

Hayatı seviyor musun? Öyleyse zamanı çarçur etme, çünkü hayat ondan ibarettir.

Benjamin Franklin

Uçurtma



Aldığı* en güzel hediye idi... Mavi gözlü alaman çocuk, kazık kadar üniversiteli kızın gönlünü böyle çeldi(-ğini sandı). Oysa kız, uçurtmaya vurulmuştu... Çiçekli köyündeki* uçurtma şenliklerine gittiler birlikte... Uçsuz bucaksız kırlarda uçurdular, uçtular...

Üpuzun kırmızı beyaz kuyruğun gökyüzündeki dansı büyüleyiciydi. Sonra evin başköşesindeki yerini aldı. Her gece ona bakarak dalındı uykuya.(O zamanlar uyku vardı)

Çok sevdi kız uçurtmasını. Hiç ayrılmak istemedi ama mavi gözlü alaman çocuğu bir türlü hazetmeyen hain sevgilinin kıskanç ellerinde paramparça oldu. Çocukluğunu çalan bu adamdan nefret etti kız. Çok ağladı ve ağlattı...

O günden sonra gökyüzünden alamadı gözlerini. Hep bir uçurtma görme umudu taşıdı. Ama artık ne çocuklar vardı bir uçurtmanın ucunda duran, ne de kazık kadar kızlara kendi elleriyle yaptığı uçurtmayı hediye eden aşıklar... Zaten çiçekli köyünde uçurtma şenlikleri de yapılmadı bir daha...

Ne köy kaldı ne çiçekleri.

Bir gökyüzü...
Bir de büyümeye inat çocuk yüreği*


Teşekkürler eleni...

Kaynak: ekşisözlük

23 Nisan

Bugün 23 Nisan!
Neşe doluyor insan...

Nisan 22, 2007

günün (s)özü 95

Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.

Mustafa Kemal Atatürk

eNSTaNTaNeLeR 11

* Bir pazarlama vardı canı sıkılan...

* Tren(d) gelir, hoş gelir!

* Sahibinden Sarılık

* Vefa Borcu Son Taksit

* Beyin Savcısı

* 1'DEN 1'E

* Abbas Yolcu Taşıma Bileti

* Karın Çağrısı: Gurul Gurul Gurul

İstanbul'da bir taka

Pis Elektriklerim III

* Gömleğin düğmesinin kopup elinde kalması

* Pantolonun fermuarının bozulması

* Çorabın ucunun delinmesi

* Kravatı bağladıktan sonra kafadan geçmemesi

* Şapkayı çıkardıktan sonra saçın düzelmemesi

Bahar gelme üstüme!..

Bahar, yalvarırım çek git işine!..
Salma üstüme çiçeklerini,
...aklımı çelme!..
Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek...
Yapma bunu bana bahar,
Böyle üstüme gelme...!

Zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...
Çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...
Kalbimin buzları erimiş.
Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir...
Bir de sen çıldırtma beni...
Krizdeyim ben... tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
Meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni...
Bulutların üşüşmesin başıma...
Girme kanıma benim...
...yoldan çıkarma...!

Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
afrodizyakların en etkilisi,
Sevdanın suç ortağısın.
Kıyma bana...!
Biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemi azdırıp sonra birden çekip gideceksin.
Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin...
O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
Ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin
uçuştuğu günbatımları...
Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında...
Yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak; damar damar çatlayacak ruhumuz...
Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim viraneye...
Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak.

İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
İş açma başıma...
Git işine!
Yoldan çıkarma beni!...


Can Dündar

Nisan 21, 2007

GSU27

Ne kadar güzeldin!

Bir yaz günü rastlamıştım sana.
Ne kadar güzeldin!
Sırmadan saçların vardı,
Kapanmayan gözlerin sonra...

Kelimeler büyüleniyordu
Dudaklarında...
Ben büyüleniyordum.

Ne kadar güzeldi!
Yüzmeyi öğretmek sana.
Ağız dolusu gülmek,
Adını haykırmak sonra...

Bir yaz günü rastlamıştım sana.
Ne kadar güzeldin!

Yorumsuz X

Çocuk



Kendi kaderi üzerinde söz sahibi olmayan, çaresiz yaratıklardır. Her şey onlara bakan kişilerin ve genel olarak yetişkinler dünyasının elindedir. Onlara ilgi gösterebilir, onlardan sıkılabilir, onlardan sıkıldığımızı anlamak istemedikleri için onlara kızabilir, boş vaatler verebilir, bize küçücük gelen onlar için kocaman olabilecek beklentilerini kırabilir, onları sevebilir, onlara bağırıp çağırabiliriz. Bu tutarsızlıklara rağmen yeniden sevgisini talep edebildiğimiz varlıktır çocuk. Onu size vermekten başka çaresi olmayan, şiddete uğradığında tek savunması çocuk gururunu acımadı ki diyerek kurtarmaya çalışması olan varlık.

Teşekkürler leslunettesroses...

Kaynak: ekşisözlük

günün (s)özü 94

Hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanırız.

Albert Camus

Genç Yaratıcılara Cannes Lions Daveti!

Gelirli Şiir

İstanbul'dan ayva da gelir, nar gelir,
Döndüm baktım, bir edalı yâr gelir,
Gelir desen dar gelir;
Gün aşırı alacaklılar gelir.
Anam anam,
Dayanamam,
Bu iş bana zor gelir.

Orhan Veli Kanık

Mevlâna'dan İnciler



Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

Irmak suyunu tümden içmenin imkânı yok ama;
Susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkânı yok.

Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir.
Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.

Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte
Akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol,
Tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol,
Her ne olursan ol,
Ya olduğun gibi görün, ya göründügün gibi ol.

Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu,
Dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.

Nisan 20, 2007

günün (s)özü 93

Gıdıklayarak yapılan gülmeler sağlıklı değildir.

Aziz Nesin

eNSTaNTaNeLeR 10

* www.atamdedimatilmiyorsatamdedimsatilmiyor.com

* Önüm, arkam, sağım, solum; marka!

* Tolerans Kredisi

* Reklam-cılkı

* Reklam Kumpanyası

* Tükettirici

* Okey'e dönüşüm muhteşem olacak!

* Starbuck'ın Mekânı

GSU26

15 Faydada Marka

1. Tutundurmaya yardımcı olur.
2. Talep yaratmada etkilidir.
3. Satış kaybı tehlikesini önler.
4. Marka kullanılması malı pazarlama kanallarına doğru çeker.
5. Fiyat istikrarına olumlu etki eder.
6. Aracılar marka olan malları tercih ederler.
7. Marka sahibi firmaya, aracı kuruluşların sık sık fiyat değişikliği yapmamalarını, değişik aracıların malı farklı fiyatlardan satmalarını sağlamada yardımcı olur.
8. Marka mallar daha fazla kâr payı getirebilir.
9. Malın tanınmasını sağlar.
10. Kalite açısından güven unsurudur, garanti sağlar.
11. Mal hakkında güvenli bilgi verir.
12. Tüketiciye korunma imkânı verir.
13. Alışverişi kolaylaştırır ve daha güvenli yapılmasını sağlar.
14. Pazarın daha kolay bölümlendirilmesine yardımcı olur.
15. Tescilli markalar yasalar sayesinde ürünün taklit edilmesini önler.

Karikatür

Karikatür; kişi ya da olayların gülünç ve çelişkili yanlarını yakalayarak bazen yazıyla da desteklenen abartılmış çizgilerle mizaha dönüştürme sanatı olarak tanımlanmaktadır.

Karikatürize etmek; çarpıtmak demektir. Karikatür ise çarpıtılmış çizimlere denir. Yani matematik dışlanarak güzel oranlar ülküsünden(idealizm) sapmış olarak çizilmiş figürler ya da portrelere verilen isimdir.



Karikatür sözcüğü ilk kez 1646'da kullanılmış. Annibale Carraci'nin kitabı 'Arti di Bologna/Bologna Sanatları'nda önsözde ilk kez Mosini telaffuz etmiştir.

Karikatür etimolojik olarak hücum manasına gelen caricare kökünden gelmektedir. Karikatür için değişik tanımlar var.

Orhan Veli'ye göre 'anlatımı kendinde olan bir çizgi sanatı', Demirtaş Ceyhun'a göre 'çizgiyi konuşturmasını bilmek', İlhan Selçuk'a göre 'mizahın soyutlamasından, çizginin geometrisine varmak', Çetin Altan'a göre 'tılsımlı bir sanat', Cenap Şahabettin'e göre ise 'hakikatin kabak duruşu'...

Karikatür hücum etmez, iğneler. Daha doğrusu bir şeyin, bir hadisenin foyasını meydana çıkarır. Çarpıklıkları iletir. Karikatür aynı zamanda aydınlanma çağının ürünüdür. İtalya'da Rönesans ile birlikte doğmuştur.

Sonraki yıllarda hücum etmek, yerini eleştiriye bırakmıştır. Amaç sanatsal boyutlara ulaşmak, mizahi eleştiri yoluyla toplumları iyiye, doğruya yönlendirmektir. Karikatür gülmeye, güldürmeye katkısal bir unsurdur.

Karikatür sayesinde nice kahramanlar yaratılmıştır. Snoopy, Woodstock, Garfield, Marmaduke, Tintin'in köpeği Milo, Red Kid'in atı Düldül, Oğuz Aral'ın çizgi öykü kahramanı Köstebek Hüsnü'nün köpeği Abdurrahim, Patrick Mc Domell'in Mimi ile Muti'si, Salih Memecan'ın Sizinkiler'i, Uğur Durak'ın Mırmırlar'ı...



Karikatürcülerin kullandığı bazı simgeler vardır. Mesela; güvercin ve zeytin dalı barışı simgeler. Ada yalnızlığı anlatır. Labirent ise çıkış yolu bulma umudu olduğu varsayımıdır.

Kullanılan temalara örnek olarak; Rodin'in Düşünen Adam'ı, Picasso'nun Barış Güvercini, Özgürlük Anıtı, intihara teşebbüs eden insan, Truva Atı, çıplak kral, domuz şeklinde kumbara, çöldeki yalnız yolcu, dağın eteği, kayalar, Don Kişot ve yel değirmeni, labirent, kum saati, yumurtasından çıkan yavru kuş...vb verilebilir.


Kaynak: Karikatür, Önder Şenyapılı

Nisan 19, 2007

günün (s)özü 92

Gülmek için mutlu olmayı beklemeyin belki de gülmeden ölürsünüz.

Victor Hugo

Paradoks VI

Paradokslar ilgi çeker, eğlendirir, şaşırtır, düşündürür...
Tarihte bilinen ilk paradoks örneklerini Epimenides vermiştir.

Giritli olan Epimenides 'Bütün Girit'liler yalancıdır!' diyerek çelişkiler yumağının ilk adımını atmıştır.

Seni Düşünmek

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.

Nazım Hikmet

Nisan 18, 2007

Yorumsuz IX

Yaratıcılık nedir?

* Yaratıcılık denen şey, gidip toplumun henüz bulmadığı şeyleri bulmaktır.
Joseph Campbell

* Yaratıcılık yeni ve geçerli fikirlerin yaratılmasıyla sonuçlanan bir süreçtir.
Taylor

* Yaratıcılık; daha önce görülmemiş yöntemlerle, temel amaçları başarmaya neden olacak unsurları sağlayacak yeni seçenekler araştırmaktır.
Clemen

* Yaratıcılık yeni bir şeyi var etme yeteneğidir.
Stoor

* Yaratıcılık yeninin oluşturulması ve eskisinin elden geçirilmesidir.
Vance

* Yaratıcılık bilginin alınması ve yeni bir şekil olana ya da yeni bir düşünce oluşturana kadar şekil verilmesi ve yeniden düzenlenmesi sürecidir. Yaratıcılık kavram oluşturabilmek ve kavramlar arasında çok sayıda farklı ilişki kurabilmektir.
Bentley

* Yaratıcılık bağlantısız görünen şeyleri birbirine bağlayabilmektir.
Plamer

İstanbul'da Gün Batımı

günün (s)özü 91

Sahip olduğunuz tek şey bir çekiçse, herkesi çivi olarak görürsünüz.

Abraham Maslow

Nisan 17, 2007

Sevdiğim Sloganlar - 5

Lipton
İyi fikir

Motorola
Hello Moto

Apple
Think different

Nokia
Connecting People

Ona
Açık sarı Ona

GSU25

günün (s)özü 90

Kuş bakışı bakmak güzeldir; fakat kuş gibi bakmamak şartıyla.

Şeyh Sadi

Lale


Mesihi lale'yi hayırlı soya benzetir.
İzzet Molla, içerisine ayrılık ateşi dolan lalenin gül bahçesinde Kays'a döndüğünü söyler.
Hayali Bey, Ferhad'ın gözünü kırmızı lale ile, lale renkli bir kaseye benzetir.
Hayali Bey laleyi kanlı kefene sarılmış bir aşk şehidine benzetir.
Nef'i'ye göre lale, ilkbahar mevsiminde içki sunan bir sakidir.
Fuzuli, laleyi bir reng ile toprağın içerisinde barındırdığı bütün sırları keşfeden bir kaşife benzetir.
Fuzuli'ye göre lale, şerh-i tavali okuyan bir öğrencidir.
Meazki laleyi mühr-dar a benzetir.
Lale kırmızı külahı başına giymiş bir mevlevidir, İzzet Ali Paşa'ya göre.
Hızır Bey Çelebi, laleyi, gül leşkerinin haberini getiren bir haberciye benzetir.
Riyazi laleyi, cennet bağından izler taşıyan, iki yeşil kanat ile bir meleğe benzetir.
Baki'ye göre lale, bağda kurulan meclisde bir kase içerisine koyduğu çiy tanesine benzeyen yumurtaları kaybeden hokkabaza benzer.
Zati laleyi parmakları üzerinde kırmızı çanağı çevirerek dans eden oyuncuya benzetir
Nevi'ye göre lale, sultan-ı gülün hizmetkârıdır.
Şeyhülislam Es'ad, laleyi hamrayı, bağ meclisine gelip kadeh sunan kalendere benzetir.
Rahmi laleyi, sevgilinin aşkının ateşiyle göğsüne yaralar vurmuş bir abdala benzetir.
Tokatlı Kani, laleyi, deli olduğu için hastaneye yatırılan kimseye benzetir.
Ali Şir Nevai, güzellik sahrasında bulunan her laleyi misk kokulu dişi geyiğe benzetir.

Kaynak: Klasik Türk Şiirinde Lale, Ahmet Kartal

Temiz Futbol Lalesi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yürütmüş olduğu lale kampanyası devam ediyor. Taksim'de kurulan çadırları ve sergilenen lale çalışmalarını görme fırsatım oldu. İçlerinden Galatasaray Kulübü'nün 'Temiz Futbol' isimli lale çalışması görülmeye değerdi. Mesajı net: Lale kadar temiz futbol görmek istiyoruz!

Nisan 16, 2007

Üsküdar İskelesinde İki Lostracı Çocuğun Konuşmasından

Üsküdar'da bir balıkçının iç dekorundan...



Öyle bir gül atıcam ki size gelecek maçta
Âdem abim bilem tutamaz elleri yanar

Can Yücel

BJK Store öldü, Kartal Yuvası doğdu...

Türk Dil Kurumu, (TDK) Beşiktaş Jimnastik Kulübü'ne taraftar ürünlerinin satıldığı "BJK Store"ların adını "Kartal Yuvası" olarak değiştirmesi nedeniyle ödül verdi.



TDK'dan yapılan açıklamada, Kurumun, "Türkçe bilincinin yaygınlaşması kendisine ilke edinen ve bu çerçevede iş yeri tabelalarında Türkçe'nin kullanılması yönünde karar alan belediyeleri ve kuruluşları" ödüllendirdiği hatırlatıldı.



Açıklamada, BJK Yönetim Kurulu'nun, lisanslı ürünlerinin satıldığı mağazaların "BJK Store" olan ismini, Türk Patent Enstitüsüne yapılan başvuruyla "Kartal Yuvası" olarak değiştiren BJK'ye İnönü Stadyumu'nda bulunan Kartal Yuvası mağazasında 5 Nisan 2007'de yapılan törende, TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören'e, "TDK onurluğu" ödülü verdi.

BJK'yi kutluyoruz ve diğer kulüplere örnek almasını umuyoruz...

eNSTaNTaNeLeR 9

* En Küçük Prens, Bizim Prens!

* Mütemadiyen dillerini yesinler!

* Hatalı sollama!

* Her şey dahil, beleş tatil!

* Gıral Cıbıldag! Gıral Cıbıldag!

* Common in Action!

* Patlamış Çamlak-Çömlek Bulunur!

* Adam Sendeleme!

GSU24

günün (s)özü 89

İnsanoğlunun yapacakları, hayal ettikleri ile sınırlıdır.

Arthur C. Clarke

Rahat

Şu kavga bir bitse dersin,
Acıkmasam dersin,
Yorulmasam dersin;
Çişim gelmese dersin,
Uykum gelmese dersin;

Ölsem desene!

Orhan Veli Kanık
Yaprak, 1.2.1950

'gibigibiler' gibi gibi

Lassa Competus Keşif Konvoyu

Bilgi Üniversitesi İşletme Ekonomi Kulubü'nün düzenlediği bilgiArena//07 'Case Study Days' etkinlik serisinin son ayağı olan " Experiental Marketing - Deneyimsel Pazarlamayla Markayı Uçurmak" konulu çalışmalarında spy/İstanbul Kurucu ve Marka Strateji Uzmanı Murat Yurddaş 17 Nisan 2007 Salı, 19.00 'da sizlerle birlikte olacak.



Geleneksel pazarlama yöntemlerinin güçlerini kaybetmeye başladığı günümüzde, deneyimsel pazarlamanın Türkiye'deki öncüsü olan Murat Yurddaş ve "deneyimsel pazarlama butiği" olarak bilinen SPY İstanbul'un LASSA Competus Konvoyu çalışmasında nasıl bir marka bilinirliği yarattıklarını, bir "lastik" markası altında turizm acentelerinden dahi satın alınamayacak bir deneyimi tüketiciye nasıl yaşattıklarını ve bu başarılı projenin geri dönüşlerini inceleme fırsatını yakalayacaksınız...

Nisan 15, 2007

Rahatı Kaçan Ağaç

Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın

Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı

Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.

Melih Cevdet Anday

GSU23

Arko Traş Bıçağı

'Adam gibi bakım' diyen Arko'nun traş bıçağı için tuvaletlerde yaptığı çalışmayı görüyorsunuz.

günün (s)özü 88

Bir insanın değeri bayağı kesire benzer: Pay gerçek değerini gösterir, payda kendisini ne zannettiğini. Paydanın değeri arttıkça kesrin değeri azalır.

Lev Tolstoy

Güvercinler


Büyük kentlerde gittikçe çoğalmakta olan kuş türü. Sayılarının artmasının nedeni doğal düşmanlarının neredeyse hiç olmamasıdır. Büyük şehirlerde avcı, yırtıcı kuşlar barınamadıklarından ve insanlar güvercinlere toleranslı davrandığından sayıları gittikçe artıyor. Böyle oldukça güvercinler de daha rahat davranmaya başlıyor elbette. Misal ben, dün karşıdan karşıya yürüyerek geçen güvercin gördüğümde çok da şaşırmadım kıymetli Burhaniyeliler.

Güvercinlerin sayısının artmasıyla onlara karşı beslenen hisler de değişmeye başladı. İnsanlar başlangıçta, "Aaaa ne güzel kuş, cici kuş, yem verelim" derken günümüzde artık, "Lan her tarafa sıçıyor bunlar, evi bit bastı, fare gibi çoğalıyorlar, mikrop taşıyorlar" diye söylenmeye başladı.

Teşekkürler onio pitah ner...

Kaynak: ekşisözlük

Festivalin Sonu


26. Uluslararası İstanbul Film Festivali Sona Eriyor...

Festivalin Ödülleri Sahiplerini Buldu.

AKBANK sponsorluğunda düzenlenen 26. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin Kapanış Galası ve Ödül Töreni 14 Nisan Cumartesi gecesi Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirildi.

Sunuculuğunu Özge Özberk ve Halit Ergenç'in üstlendiği 26. Uluslararası İstanbul Film Festivali Kapanış Galası ve Ödül Töreni, NTV'den canlı olarak yayınlandı.

Kapanış Galası boyunca Zuhal Olcay izleyicilere sahnede renkli bir program sundu. Tören boyunca dört kez sahne alan Zuhal Olcay, "Hiçbir Yerde", "Shakespeare Kolajı" (Kötü Bilinmektense İyisi mi Kötü Ol ve Mezarcının Tutkusu), "Tango" ve"Ayrılık da Sevdaya Dahil" isimli şarkıları seslendirdi.

26. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin Kapanış Töreni'nde bu yıl, bağımsız filmlerin vazgeçilmez yönetmeni, Amerikalı fotoğrafçı, müzisyen ve yazar Gus van Sant'a Festival'in "Sinema Onur Ödülü" takdim edildi. Gus van Sant ödüllünü İstanbul Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Şakir Eczacıbaşı'nın elinden aldı.

Festival ayrıntılarına linke tıklayarak ulaşabilirsiniz...

Ben Ruhi Bey Nasılım

I

Gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda
Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi
Büyük bahçelerin küçük içinde
Saksılardan birinde
Gördüm de
Uyurken uyandırılmış gibi
Beni bir sardunya büyüttü belki.

O ben ki
Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
Yalnızca bir hayalet mi yoksa.

Ne peki
Yere dökülen bir un sessizliği mi
Göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi
İşini bitirmiş bir org tamircisinin
Tuşlardan birine dokunacakkenki
Dikkati ve tedirginliği mi.

Bekler mi beni
Her yanı, ama her yanı çocuklar gibi gülümseyen
Bir sürü yaz gününün içinde
Acaba bekler mi beni
Uykularım, o sonsuz uykularım
Yanmış bir limonluktaki
- Ve limonlar ki her gün bir yaprak ayininde
Sesini hiç eksiltmeyen -
Ama bilmez miyim ben
Bilmez miyim hiç
Böyle sığ hayallerle oyalanmak yerine
Kısacık bir zaman olmalıydı elimde
Turfanda meyva gibi bir zaman
Yollar yollar kateden tadı ve ekşiliği
Geçerek erguvanların dönemecinden
Leylakların dörtyol ağzından
Yapıştırıncaya dek beni dudaklarına
Acının dudaklarına ve geçmişin
Bir yaban gülü yaprağı gibi beni
Ama ne gezer.

Korkmuyorum artık solmaktan
Solmaktan ve solgunluktan
Gelmişim nerelerden böyle
Kurumuş bir dere yatağı gibi
Ya da pek kurumamış da
Baygın, hasta ya da cançekişen
Çırparaktan yüzgeçlerimi dip sularında
Ya da yer tahtaları, muşamba, örtük perdelerin kasvetini
Yorgun düşerek taşımaktan
Ve ne çıkar ayırmasam kendimi
Suların büyük içkilere kavuştuğu koylardan.

Koylardan
Kapsayan o sevimsiz, o küçük aşkları da
Eskiyen turunçlar gibi ilk rengini pek aratmayan
Ayırmasam kendimi
Diyorum ayırmasam
Köhnemiş bir geminin -izine pek rastlanılmayan-
İçindeki bir yolcudan da, değerli taşlarla dolu cepleri
Cepleri yüreği cepleri
Ayırmasam da ben
Kim görürdü o yolcuyu, yani kim farkederdi beni
Sıradan acılardır çünkü bütün ilgileri toplayan
Oysa sıkıntıyı buruşuk bir iç çamaşırı gibi saklayan
Bu kımıltısız gövde
Görülmemiştir ki hiç görülsün şimdi
Görülmediği gibi gündoğumundan havalanan kuşların
Ya da bir oda kapısını açtığınız zaman
O müşiş öğle sıcağında
Pencerenin önünde örgü ören birinin
- Örgü mü, bir çay bardağını başka başka tutan ellerin becerikliliği mi-
Görülmediği gibi
Ama var mıydı sanki görülmek isteyen
Var mıydı bir şeyler bekleyen yüreğimin eskittiklerinden.

.............


Edip Cansever

Nisan 13, 2007

Haluk Mesci Galatasaray'da



Galatasaray Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof.Dr. M.Yaman Öztek'in Reklam Yönetimi dersine bu hafta Haluk Mesci misafir olarak katıldı ve öğrencilere reklam sektöründeki deneyimlerini aktardı.

Yaman Hoca ünlü reklamcının hayatını kısaca anlattıktan sonra sözü alan Haluk Mesci; 'Hiçbir film fragmanından daha güzel olamaz.' diyerek sözlerine başladı.

Usta reklamcı otuz yıllık reklam hayatının birbirinden ilginç, kötü anılarla dolu olduğunu ve bunu kitap haline getirmeye çalıştığını söyledi.

Sohbet havasında geçen derste Mesci kendisine 'Tekrar hayata gelsem reklamcı olur muydum?' diye sordu. 'Olurdum ama ajans kurmazdım.' şeklinde yanıtladı.

Edip Cansever'in tiyatroya çevrilen eseri Ben Ruhi Bey Nasılım? adlı şiirindeki hayat kadınının 'Ben o gün o adamla kendim istediğim için seviştim' sözlerini hatırlattı ve reklamcılığı, kendimiz istediğimiz için yapmamız gerektiğini vurguladı.

David Ogilvy'nin ünlü sözünü hatırlattı: ‘Bir köpek sahibiysen, bırak köpek havlasın. Neden köpek yerine sen havlıyorsun?’

Katıldığı bir konferansta söylediği ‘Sakın reklamcı olmayın, marangoz olun; en azından somut, elle tutulur yararı olan şeyler üretirsiniz, kimse tartışamaz.’ sözlerini yineledi.

Bir yandan dev kampanyaların altına imza atıp bir yandan da el ilanları hazırlayan reklam yazarlarının yaptığı iş için 'çok güzel bir evde oturup, evi temizlemek gibi bir şey' benzetmesini yaptı.

Reklam yazmanın dünyada yapılabilecek en zevkli ama ağır ve pasaklı bir iş, yetişkin bir insan oyunu olduğundan bahsetti.

Kırmızı Dergi’nin son sayısındaki köşesini reklam yarışmalarına ayırdığını söyleyerek, üniversite öğrencilerine ‘Reklam yarış(tır)malarına katılmayın, reklamverenlere ve okullara da yarışmalarınızı kurmaca brifler üzerine yapın.’ mesajını verdi.

Medya planlama için ‘Matematik modele dayalı bir stratejik planlamadır.’ tanımını yaptı.

‘Bir John Ahmet defteri tutun, düşündüğünüz ve algıladığınız her şeyi ona not alın. Bir gün geriye dönüp baktığınızda değer biçemediğiniz bir dolu malzemeniz olduğunu göreceksiniz.’ diyerek noktayı koydu.

Umarız bu nokta(.) ileride iki nokta(:) olur ve Haluk Mesci’yi tekrar, bu defa kendi dersinde dinleme fırsatını yakalarız. Gözlerimiz yolda bekliyoruz...

GSU22

Marion Harper & Reklamcılık



* Biz reklamcılar bir 'iş' yapıyoruz. Hayatımızı kazanmak için reklamverenin işiyle tam anlamıyla bütünleşecek, reklamverenin hedef kitlesi ve pazarından ilham alıp bunlara göre biçimlendirip ifade edilecek fikirler bulmaya çalışmalıyız.

* Reklamverenler milyarlarca doları medyayı süslemek için harcamazlar!

* Reklamları hazırlayan insanlar yaratıcılık oyununun büyüsüne kapılıp gitmemelidir!

* Umutlarınıza inanın, korkularınıza değil!

* Farklı olmaya cüret edin!
 
Clicky Web Analytics