Yolculuk niyetinde değilim.
Fakat böyle bir iş yapmaya kalksam
Doğru İstanbula giderim.
Beni bebek tramvayında görünce
Ne yaparsın acep?
Mamafih söylediğim gibi
Yolculuk niyetinde değilim.
Orhan Veli Kanık
Nisan 27, 2008
günün (s)özü 309
Liderliğin merkezi vizyondur. Vizyon, anın kaosu içinde saklı olan, ancak bir kişi, bir şirket veya bir ulus için yeni olasılıkları doğurabilecek potansiyel amacı görmektir.
William Van Dusen Wishard
William Van Dusen Wishard
Nisan 25, 2008
Sevdiğim Sloganlar - 16
Mavi Jeans
Çok güzel oluyoruz.
Radyo5
It's fresh.
Tat Ketçap
Dök dök ye.
Yapı Kredi
Tık tık tık eyi günler.
Eti Form
Form ye. Formda kal.
Çok güzel oluyoruz.
Radyo5
It's fresh.
Tat Ketçap
Dök dök ye.
Yapı Kredi
Tık tık tık eyi günler.
Eti Form
Form ye. Formda kal.
Haydarpaşa Garı
Haydarpaşa Garı, 1908'de İstanbul - Bağdat Demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak inşa edilen tren garıdır. Gar, TCDD'nin ana istasyonudur. İstanbul'un Anadolu yakasında, Kadıköy'de bulunur. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde Bağdat Demiryolu yanında İstanbul-Şam-Medine (Hicaz Demiryolu) seferleri de yapılmaya başlanmıştır.
Devrin Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit döneminde, 30 Mayıs 1906 tarihinde yapımına başlanmıştır. 1908 yılında ise hizmete girmiştir. Binanın bulunduğu sahaya III. Selim'in paşalarından Haydar Paşa'nın adı verilmiştir. Binanı inşaatı, Anadolu Bağdat adı altında bir Alman şirketi gerçekleştirmiştir. Ayrıca bir Alman'ın teşebbüsüyle garın önünde mendirek inşa edilerek Anadolu'dan gelecek veya Anadolu'ya gidecek vagonların ticari eşyasını yükleme ve boşaltma işlevi için tesisler yapılmıştr.
İki Alman mimar Otto Ritter ve Helmuth Conu tarafından hazırlanan proje yürürlüğe girmiş, garın yapımında Alman ustalarla İtalyan taş ustaları birlikte çalışmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında gar deposunda bulunan cephanelere 1917'de yapılan bir sabotajla çıkan yangın sonucu binanın büyük bir bölümü hasar görmüştür. Yeniden onarılan bina bugünkü şeklini almıştır. 1979'da Haydarpaşa'nın açıklarında Independente adlı tankerin bir gemiyle çarpışması sonu meydana gelen patlamadan ve sıcaktan dolayı binanın O Linneman adlı ustanın yaptığı kurşun vitrayları hasara uğramıştır. 1976'da aslına uygun olarak yeniden geniş çapta onarılmış ve 1983'ün sonunda dört dış cepheyle iki kulenin restorasyonu tamamlanmıştır
Kaynak: wikipedia
Devrin Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit döneminde, 30 Mayıs 1906 tarihinde yapımına başlanmıştır. 1908 yılında ise hizmete girmiştir. Binanın bulunduğu sahaya III. Selim'in paşalarından Haydar Paşa'nın adı verilmiştir. Binanı inşaatı, Anadolu Bağdat adı altında bir Alman şirketi gerçekleştirmiştir. Ayrıca bir Alman'ın teşebbüsüyle garın önünde mendirek inşa edilerek Anadolu'dan gelecek veya Anadolu'ya gidecek vagonların ticari eşyasını yükleme ve boşaltma işlevi için tesisler yapılmıştr.
İki Alman mimar Otto Ritter ve Helmuth Conu tarafından hazırlanan proje yürürlüğe girmiş, garın yapımında Alman ustalarla İtalyan taş ustaları birlikte çalışmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında gar deposunda bulunan cephanelere 1917'de yapılan bir sabotajla çıkan yangın sonucu binanın büyük bir bölümü hasar görmüştür. Yeniden onarılan bina bugünkü şeklini almıştır. 1979'da Haydarpaşa'nın açıklarında Independente adlı tankerin bir gemiyle çarpışması sonu meydana gelen patlamadan ve sıcaktan dolayı binanın O Linneman adlı ustanın yaptığı kurşun vitrayları hasara uğramıştır. 1976'da aslına uygun olarak yeniden geniş çapta onarılmış ve 1983'ün sonunda dört dış cepheyle iki kulenin restorasyonu tamamlanmıştır
Kaynak: wikipedia
Turkcell'le Bağlan Hayata
3 tane Cellocan yan yana kaç farklı şekilde dizilebilir? " şeklindeki matematik sorusunu çocuklara akılda kalıcı bir şekilde anlatmak amacıyla tasarlanmış, yaratıcı fikir!
Cevap: 3! = 6
Turkcell'le - Bağlan - Hayata
Hayata - Bağlan - Turkcell'le
Bağlan - Turkcell'le - Hayata
Hayata - Turkcell'le - Bağlan
Bağlan - Hayata - Turkcell'le
Turkcell'le - Hayata - Bağlan
şeklinde çözümlenir...
Teşekkürler HLMCK...
Kaynak: uludağ sözlük
Cevap: 3! = 6
Turkcell'le - Bağlan - Hayata
Hayata - Bağlan - Turkcell'le
Bağlan - Turkcell'le - Hayata
Hayata - Turkcell'le - Bağlan
Bağlan - Hayata - Turkcell'le
Turkcell'le - Hayata - Bağlan
şeklinde çözümlenir...
Teşekkürler HLMCK...
Kaynak: uludağ sözlük
New York Festivals Yenilikçi Reklam Ödülleri
New York Festivals, eski adıyla İnteraktif ve Yeni Medya Ödülleri, yeni adıyla Yenilikçi Reklam Ödülleri (Innovative Advertising Awards) sonuçlandı. New York Festivals'dan Michael Yang'ın bugün gelen e-postası sayesinde haberdar olduğum bu seneki yarışmanın kategorileri şöyle sıralanmış: Gerilla Marketing, advergame, viral marketing, online reklam, pop-up, mobile pazarlama, bloglar ve CD-ROM programları... 18 Nisan'da New York'taki Samsung Experience Time Warner Center'da gerkçekleştirilen ödül töreninde, Samsung'un interaktif elektronik platformununda kazanan işler sergilenmiş.
Her yarışmada ödül alan Scholz & Friends Berlin imzalı yukarıdaki kampanya New York Festivals'da 7 world medal, 2 altın, 3 gümüş ve 2 bronz almış. Goodby, Silverstein & Partners ise 'Milk Get the Glass Site' ile En İyi Mikrosite dalında altın; Lowe Brindfors of Stockholm Gerilla Pazarlama, Outdoor, Kurumsal İletişim, En İyi Bütünleşik Kampanya, En iyi Hedef Kitle Websitesi ve Stella Artois için tasarladıkları işle En İyi Tasarım dallarında altın kazanmış.
Türkiye'den ise Rabarba 'Turkcell Tarife Yumurtlayan Tavuk' ile finalist olmaya hak kazandı.
Ayrıca New York Festivalleri Uluslararası Reklam Ödülleri ise 30 Nisan’da sahiplerini bulacak.
Ayrıntılar için başlığı tıklayın...
Kaynak: elmaaltshift
Her yarışmada ödül alan Scholz & Friends Berlin imzalı yukarıdaki kampanya New York Festivals'da 7 world medal, 2 altın, 3 gümüş ve 2 bronz almış. Goodby, Silverstein & Partners ise 'Milk Get the Glass Site' ile En İyi Mikrosite dalında altın; Lowe Brindfors of Stockholm Gerilla Pazarlama, Outdoor, Kurumsal İletişim, En İyi Bütünleşik Kampanya, En iyi Hedef Kitle Websitesi ve Stella Artois için tasarladıkları işle En İyi Tasarım dallarında altın kazanmış.
Türkiye'den ise Rabarba 'Turkcell Tarife Yumurtlayan Tavuk' ile finalist olmaya hak kazandı.
Ayrıca New York Festivalleri Uluslararası Reklam Ödülleri ise 30 Nisan’da sahiplerini bulacak.
Ayrıntılar için başlığı tıklayın...
Kaynak: elmaaltshift
günün (s)özü 308
Bilgi kendini gösterme eğilimindedir, gizli tutulduğu takdirde bunun öcünü almak zorundadır.
Elias Canetti
Elias Canetti
Ara Sıra Dergisi Çıktı
Reklam Yaratıcıları Derneği tarafından hazırlanan Ara Sıra dergisinin ilk sayısı (Nisan) çıktı. Promat tarafından basılan derginin tasarımını Hatice Ekşi yaptı. Derginin her sayısı bir başka tasarımcı tarafından yapılacak. Dergi satılmayacak ve Arşiv Yayıncılık tarafından reklam ajanslarındaki reklam yaratıcılarına dağıtılacak.
Reklam sektöründeki yaratıcıları çeşitli alanlarda bilgilendirmek amacıyla çıkarılan Ara Sıra 3 ayda bir basılacak. Derginin lk sayısının içeriği oldukça geniş. RYD'den haberler, RYD tarihçesi, Yarışmalarla ilgili duyuru, Eulda, Kırmızı Ödülleri, Greenpeace reklamları, İBB logosu nasıl okunur, reklam analizleri, brif nasıl yazılır, doğrudan pazarlama metinleri nasıl yazılır, grafik sanatı, müzik, kahve, tipografide metin düzeltmeleri, trend sunumu, renk kuramı, faydalı bilgiler, reklam terimleri...
Derginin bu sayısına katkıda bulunan isimler şöyle: Ayşegül Ural Ay, Bahadır Bayrıl, Onur Yanık, Baki Kara, İlyas Başsoy, Bülent Fidan, Ebru Pala, Didem Kılıç, Sinan Muhit, Özge Ertüz, Ozan Mısırlıoğlu, Göksel Beyhan, Hatice Gökçe, Demir Karpat Polat, Mustafa Kırarslan, Erkan Tahhuşoğlu, Gökmen Maydos, Ender Merter, Mesut Koçarslan, Oğuzhan Akay, Ergin Gedik, Erkin Şahin, Necdet Kara, Elif Kavalcı, Selim Şahin, Bülent Deveci, Serdar Özyiğit, Volkan Hoşcan, Osman Özçelik, Selçuk Sepetçioğlu, İlkay Yıldız, Hüsniye Saygılı, Tamer Tayyar, Çağlar Gözüaçık, Hacı Yıldırım, Metin Karaşahin.
Ara Sıra'nın ikinci sayısının çalışmaları başladı. Derginin 2. sayısı Haziran ayında basılacak. Dergiye katkıda bulunmak isteyenler için iletişim adresi: arasira@ryd.org.tr
Kaynak: reklamarasi.net
Reklam sektöründeki yaratıcıları çeşitli alanlarda bilgilendirmek amacıyla çıkarılan Ara Sıra 3 ayda bir basılacak. Derginin lk sayısının içeriği oldukça geniş. RYD'den haberler, RYD tarihçesi, Yarışmalarla ilgili duyuru, Eulda, Kırmızı Ödülleri, Greenpeace reklamları, İBB logosu nasıl okunur, reklam analizleri, brif nasıl yazılır, doğrudan pazarlama metinleri nasıl yazılır, grafik sanatı, müzik, kahve, tipografide metin düzeltmeleri, trend sunumu, renk kuramı, faydalı bilgiler, reklam terimleri...
Derginin bu sayısına katkıda bulunan isimler şöyle: Ayşegül Ural Ay, Bahadır Bayrıl, Onur Yanık, Baki Kara, İlyas Başsoy, Bülent Fidan, Ebru Pala, Didem Kılıç, Sinan Muhit, Özge Ertüz, Ozan Mısırlıoğlu, Göksel Beyhan, Hatice Gökçe, Demir Karpat Polat, Mustafa Kırarslan, Erkan Tahhuşoğlu, Gökmen Maydos, Ender Merter, Mesut Koçarslan, Oğuzhan Akay, Ergin Gedik, Erkin Şahin, Necdet Kara, Elif Kavalcı, Selim Şahin, Bülent Deveci, Serdar Özyiğit, Volkan Hoşcan, Osman Özçelik, Selçuk Sepetçioğlu, İlkay Yıldız, Hüsniye Saygılı, Tamer Tayyar, Çağlar Gözüaçık, Hacı Yıldırım, Metin Karaşahin.
Ara Sıra'nın ikinci sayısının çalışmaları başladı. Derginin 2. sayısı Haziran ayında basılacak. Dergiye katkıda bulunmak isteyenler için iletişim adresi: arasira@ryd.org.tr
Kaynak: reklamarasi.net
Nisan 23, 2008
eNSTaNTaNeLeR 43
* Bugün 23 Nisan, neşe boşalıyor insan!
* Şimdi okurlu olduk, kafeleri doldurduk.
* Yine yeşillendi marketing dalları
* Yeşil tasarlama
* Çarıklı felek
* Eşcinsel kelime
* Rahmetli de sol açıktı...
* Gamsız girilmez!
* Şimdi okurlu olduk, kafeleri doldurduk.
* Yine yeşillendi marketing dalları
* Yeşil tasarlama
* Çarıklı felek
* Eşcinsel kelime
* Rahmetli de sol açıktı...
* Gamsız girilmez!
günün (s)özü 307
Bilgi, tek başına ekonomik bir kaynak değildir. Bilgi alınıp satılamaz, sadece bilgiyle yaratılanlar alınıp satılabilir.
Peter Drucker
Peter Drucker
Hedef kitle
Yaratıcı ve ses getiren çalışmalarıyla tanınan Alametifarika'nın sanat yönetmenlerinden Özgür Atamer "Dünyada ve özellikle Türkiye'de olan biten her şeyi izlemek, gündemi iyi takip etmek ve bu konularda devamlı beslenmek çok önemli. Bunları yapmadan yaratıcı işler yapmak gözler kapalı araba kullanmak gibidir." diyor.
Başarının sırrının dışardaki insanın gözünden bakmaktan ve hedef kitleyi iyi tanımaktan geçtiğini söyleyen Özgür Atamer şöyle açıklıyor:
'Başarının en önemli sırrı, Türk insanını yani hedef kitleyi iyi tanımak, iyi gözlemlemek. Hatta dünyada ve özellikle Türkiye'de olan biten her şeyi, gündemi iyi takip etmek ve bu konuda devamlı beslenmek çok önemli. Bu konuda doymadan yaratıcı işler yapmak gözler kapalı araba kullanmak gibidir. Gözlerimiz kapalı araba kullanmaya kalkarsak mutlaka bir yere çarparız ve doğru yolda ilerleyemeyiz. Tabi takip ettiğiniz gündemi doğru değerlendirebilmek ve iyi etüt etmek gerekiyor. Kısacası farklı insanların, her yöreden yerel insanların gözünden bakmalısınız.'
Reklam dergisindeki röportajın tamamı için başlığı tıklayın...
Başarının sırrının dışardaki insanın gözünden bakmaktan ve hedef kitleyi iyi tanımaktan geçtiğini söyleyen Özgür Atamer şöyle açıklıyor:
'Başarının en önemli sırrı, Türk insanını yani hedef kitleyi iyi tanımak, iyi gözlemlemek. Hatta dünyada ve özellikle Türkiye'de olan biten her şeyi, gündemi iyi takip etmek ve bu konuda devamlı beslenmek çok önemli. Bu konuda doymadan yaratıcı işler yapmak gözler kapalı araba kullanmak gibidir. Gözlerimiz kapalı araba kullanmaya kalkarsak mutlaka bir yere çarparız ve doğru yolda ilerleyemeyiz. Tabi takip ettiğiniz gündemi doğru değerlendirebilmek ve iyi etüt etmek gerekiyor. Kısacası farklı insanların, her yöreden yerel insanların gözünden bakmalısınız.'
Reklam dergisindeki röportajın tamamı için başlığı tıklayın...
Dönemeç
Bir gündü, hava ılık
Ve cadde kalabalık...
Bir kadın sapıverdi önümden dönemece;
Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince.
Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,
Çarpıldım sendeledim.
Bir gündü mevsim bayat
Ve esnemekte hayat....
Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam;
Yalnız bir âhenk sezdim, çerçevede bir endam.
Ve tabutta, incecik, o kadın var, anladım;
Bir köşede ağladım...
Necip Fazıl Kısakürek
Ve cadde kalabalık...
Bir kadın sapıverdi önümden dönemece;
Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince.
Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,
Çarpıldım sendeledim.
Bir gündü mevsim bayat
Ve esnemekte hayat....
Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam;
Yalnız bir âhenk sezdim, çerçevede bir endam.
Ve tabutta, incecik, o kadın var, anladım;
Bir köşede ağladım...
Necip Fazıl Kısakürek
Nisan 22, 2008
Londra Köprüsü
Londra Köprüsü(London Bridge) İngiltere'nin başkenti Londra'da Thames Nehri üzerinde bulunan bir köprüdür. Şehir merkezi ile Southwark semti arasında yer alır. 1750 yılına kadar Thames'in üzerindeki tek köprü olmuştur. Köprünün kuzey bitiminde Büyük Londra Yangını'nın anısına dikilmiş The Monument bulunmaktadır.
Köprünün bugün bulunduğu yerde yaklaşık 2000 yıl önce Romalaılar tarafından da bir köprü inşa edilmiştir. M.S. 60'larda tahtadan bir köprü ile Thames Nehri'nin iki yakası ilk kez birleştirilmiştir.
Birçok kez yıkılıp, yeniden inşa edilen köprünün taştan yapılmaya başlanmasının ardından, köprünün üzeri 1000'li yıllardab başlayarak ev yapmak için kulanılmıştır. Köprüden geçen yolun üzerine kurulan evler soyluları yaşadığı gösterişli evler olmuştur. 1212 yılında köprünün her iki ucunda da aynı anda başlayan iki farklı yangında 3000 kişi yaşamını yitirmiştir. 1666 Londra Yangını'nda bu evler zarar görmemişse de 1750'li yılardan sonra köprü üzerindeki evler yıkıllarak köprü yalınlaştırılmıştır.
Köprünün bugünkü biçimi ise 1967'den 1972'ye kadar süren bir inşaat çalışması ile bitirilmiş ve Kraliçe II. Elizabeth tarafından 17 Mart 1973 tarihinde açılmıştır. 283metre uzunluğunda, gösterişten oldukça uzak bir köprüdür.
Fotoğraf: Mahmut Yılmaz
Kaynak: wikipedia
Köprünün bugün bulunduğu yerde yaklaşık 2000 yıl önce Romalaılar tarafından da bir köprü inşa edilmiştir. M.S. 60'larda tahtadan bir köprü ile Thames Nehri'nin iki yakası ilk kez birleştirilmiştir.
Birçok kez yıkılıp, yeniden inşa edilen köprünün taştan yapılmaya başlanmasının ardından, köprünün üzeri 1000'li yıllardab başlayarak ev yapmak için kulanılmıştır. Köprüden geçen yolun üzerine kurulan evler soyluları yaşadığı gösterişli evler olmuştur. 1212 yılında köprünün her iki ucunda da aynı anda başlayan iki farklı yangında 3000 kişi yaşamını yitirmiştir. 1666 Londra Yangını'nda bu evler zarar görmemişse de 1750'li yılardan sonra köprü üzerindeki evler yıkıllarak köprü yalınlaştırılmıştır.
Köprünün bugünkü biçimi ise 1967'den 1972'ye kadar süren bir inşaat çalışması ile bitirilmiş ve Kraliçe II. Elizabeth tarafından 17 Mart 1973 tarihinde açılmıştır. 283metre uzunluğunda, gösterişten oldukça uzak bir köprüdür.
Fotoğraf: Mahmut Yılmaz
Kaynak: wikipedia
günün (s)özü 306
Arapça bir dildir. Farsça yemeğin sonunda yenen tatlı. Türkçe ise sanat...
İran Atasözü
İran Atasözü
Sevdiğin bloga oy ver!
Blog ödüllerinde oylama sürecine geçildi. 5 Mayıs 2008 günü sonuna kadar sevdiğiniz bloglara oy verebilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken tek şey üye olup giriş yapmak. Üye olduktan sonra hemen oy vermeye başlayabilirsiniz ancak verdiğiniz e-posta adresine gönderilen doğrulama bağlatısına tıklayıp üyeliğiniz aktive etmediğiniz sürece oylarınız sayılmayacaktır. Her kategoride yalnızca bir oy verme hakkınız var, bu yüzden listeleri iyice gözden geçirmeyi unutmayın.
Kişisel blog kategorisinde ben de yarışıyorum, iyi olan kazansın! (:
Kişisel blog kategorisinde ben de yarışıyorum, iyi olan kazansın! (:
RYD'den Türkçe Bilgisi
Reklam Yaratıcıları Derneği, kuruluşundan itibaren sürdürdüğü Türkçe çalışmalarını turkcebilgisi.blogspot.com adresinde bir araya getirmeye başladı. turkcebilgisi.blogspot.com adresinde Türkçe üzerine pek çok bilgi, RYD Türkçe kampanyaları yanı sıra Türkçeye önem verenlerin göndereceği iletiler de yer alacak. Ayrıca, RYD Türkçe Çalışma Kurulu çalışmalarını bu blog üzerinden duyuracak.
Kaynak: Marketing Türkiye
Kaynak: Marketing Türkiye
Nisan 18, 2008
İnsana Mahsus Yaratıcılık
Yaratıcılık, ‘yeti anlamında meleke’ yoksunluğu meselesi değildir. Yaratıcı olup olmamak; çalışıp çalışmamak, öğrenip öğrenmemek, düşünüp düşünmemek, çabalayıp çabalamamak kadar basit ikilemlerin içinden zor olanlarını seçmeye, sürdürmeye bakar ki ‘tekrar edilerek kazanılan alışkanlık anlamında meleke’ haline geldiğinde zorla kolay yer değiştirecektir zaten.
John Updike’ın sözüyle, “Yapan doğrusunu veya daha iyisini yapma kaygısı duyduğunda her etkinlik yaratıcı hale gelir.”
Yaratıcılık, kurallara uymak değildir, kendi kural haline gelebilmek için uğraşmaktır ki mezara da gidebilir kişiyle; farkedilmek nihai hedefiyle varılabilecek bir yol hiç değildir çünkü. Doğal olmayan, içten gelmeyen yaratıcılık zannı, kendini galibi asla olmayacak bir yarışa sokmaktır. Yapay ve geçici olmayan farkediliş farkedene bırakıldığınca gerçektir.
Eski köye yeni adet getirmektir. ‘İcat’ çıkarmaktır. Delilik diye de adlandırılır bazen; belki çılgınlık. Çılgınlık, farkında olunmayan yılgınlıktan yeğ tutulmalıdır.
George Bernard Shaw, bunu “Akıllı kişi kendini dünyaya uyarlar; akıllı olmayan ise dünyayı kendine uyarlamakta direnir. Dolayısıyla bütün gelişme akıllı olmayana bağlıdır.” şeklinde ifade etmiştir; ‘akıldan’ umudu keserek.
Aslında ‘ortak’ akla dokunabilme yeteneği, ittirildiği derinlikle göreceli olsa da her insana sunulmuş bir lütuftur ama kolaycılık görülebilene sığınmayı gerektirdiğinden böyle yapanlara yanaşıp bundan uzaklaşanları doğrudan başka görmek tercih edilir. Ayrışma böyle başlar insanın akıllısıyla delisi arasında. Anlamadığını anlamaya çalışmak yerine reddetmekle.
Safları terkedip bir adım öne çıkanlar yalnız hissetmelidir kendilerini, akılları başlarına gelmelidir saflarından memnun akıllıların akıllarınca ama düşünürken başvurdukları kalıplar, bir adım öne çıkabilmişlerin yalnızlığın kendisini bile değerleştirebilecekleri sonucuna varabilmelerine izin vermez. Böyle düşünüldüğünde kimsenin kimsenin umurunda olmadığı bir toplum düzeyine ulaşmış olmak kimseyi şaşırtmamalıdır.
Safları hizada tutabilmek için, sırada kalmak için birbirlerini ittirip kaktıranlar ve o saflardan uzakta olan ve aralarındaki boşluğu sınırsız hareket alanı olarak kullanabilenlerden oluşan uçlu insan düzeyi bir ucu gelişmeye ayak direyen. Gidip gelmeler başlar, tutup bırakmalar ara sıra ve evrensel aklın örümcek ağlarını ağırlığıyla göreli olarak çekebildiği hızda, gidilebilen yere kadar gidilecektir, ne saflar saflıklarından geçer ne saf dışı kalmışlar yer çekmeyen boşluklarından.
Her insan yaratıcıdır çünkü ta kendisidir, tam da iç içedir. Yaratılanın yaradandan gelen ateşin altını harlı tutmasıdır yaratıcılık.
Sözün bizi getirdiği yer, —hoş o ‘yanmak’ fiilini başka anlamda kullanmış olsa da— kelime hoşluklarının anlam boşluklarını doldurmasına bağışlanası bir pişkinlikle, Nazım Hikmet’in şu sözünü de aklımıza düşürmüyor değil:
Sen yanmazsan, ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...
Ali Rıza Esin
27 Mart 2008, exlibrary.com
John Updike’ın sözüyle, “Yapan doğrusunu veya daha iyisini yapma kaygısı duyduğunda her etkinlik yaratıcı hale gelir.”
Yaratıcılık, kurallara uymak değildir, kendi kural haline gelebilmek için uğraşmaktır ki mezara da gidebilir kişiyle; farkedilmek nihai hedefiyle varılabilecek bir yol hiç değildir çünkü. Doğal olmayan, içten gelmeyen yaratıcılık zannı, kendini galibi asla olmayacak bir yarışa sokmaktır. Yapay ve geçici olmayan farkediliş farkedene bırakıldığınca gerçektir.
Eski köye yeni adet getirmektir. ‘İcat’ çıkarmaktır. Delilik diye de adlandırılır bazen; belki çılgınlık. Çılgınlık, farkında olunmayan yılgınlıktan yeğ tutulmalıdır.
George Bernard Shaw, bunu “Akıllı kişi kendini dünyaya uyarlar; akıllı olmayan ise dünyayı kendine uyarlamakta direnir. Dolayısıyla bütün gelişme akıllı olmayana bağlıdır.” şeklinde ifade etmiştir; ‘akıldan’ umudu keserek.
Aslında ‘ortak’ akla dokunabilme yeteneği, ittirildiği derinlikle göreceli olsa da her insana sunulmuş bir lütuftur ama kolaycılık görülebilene sığınmayı gerektirdiğinden böyle yapanlara yanaşıp bundan uzaklaşanları doğrudan başka görmek tercih edilir. Ayrışma böyle başlar insanın akıllısıyla delisi arasında. Anlamadığını anlamaya çalışmak yerine reddetmekle.
Safları terkedip bir adım öne çıkanlar yalnız hissetmelidir kendilerini, akılları başlarına gelmelidir saflarından memnun akıllıların akıllarınca ama düşünürken başvurdukları kalıplar, bir adım öne çıkabilmişlerin yalnızlığın kendisini bile değerleştirebilecekleri sonucuna varabilmelerine izin vermez. Böyle düşünüldüğünde kimsenin kimsenin umurunda olmadığı bir toplum düzeyine ulaşmış olmak kimseyi şaşırtmamalıdır.
Safları hizada tutabilmek için, sırada kalmak için birbirlerini ittirip kaktıranlar ve o saflardan uzakta olan ve aralarındaki boşluğu sınırsız hareket alanı olarak kullanabilenlerden oluşan uçlu insan düzeyi bir ucu gelişmeye ayak direyen. Gidip gelmeler başlar, tutup bırakmalar ara sıra ve evrensel aklın örümcek ağlarını ağırlığıyla göreli olarak çekebildiği hızda, gidilebilen yere kadar gidilecektir, ne saflar saflıklarından geçer ne saf dışı kalmışlar yer çekmeyen boşluklarından.
Her insan yaratıcıdır çünkü ta kendisidir, tam da iç içedir. Yaratılanın yaradandan gelen ateşin altını harlı tutmasıdır yaratıcılık.
Sözün bizi getirdiği yer, —hoş o ‘yanmak’ fiilini başka anlamda kullanmış olsa da— kelime hoşluklarının anlam boşluklarını doldurmasına bağışlanası bir pişkinlikle, Nazım Hikmet’in şu sözünü de aklımıza düşürmüyor değil:
Sen yanmazsan, ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...
Ali Rıza Esin
27 Mart 2008, exlibrary.com
Nisan 17, 2008
Fransızlardan İngilizce parça
İngilizcenin yaygınlaşmasına karşı mücadelesiyle tanınan Fransa, bu sene Eurovision Şarkı Yarışması'na ilk kez İngilizce bir şarkıyla katılıyor.
Elektronik müzik sanatçısı Sebastien Tellier, 24 Mayıs'ta Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da yapılacak Eurovision'da Fransa'yı "Divine" isimli İngilizce bir şarkıyla temsil edecek. 1956'dan bu yana düzenlenen Eurovision yarışmasında Fransa'nın ilk kez sözleri İngilizce yazılmış bir şarkıyla katılması ülkede tartışmalara yol açtı. Şarkının İngilizce olmasına tepki gösteren siyasetçiler, Fransa'nın direnmeye çalıştığı Anglo-Sakson kültürü karşısında yenilginin kabul edilmesi anlamına geldiğini savunuyor. İktidardaki Halk Hareketi Birliği Partisi'nin bazı üyeleri konunun meclisite tartışılması için yazılı önerge verdi. Milletvekilleri, şarkının sözlerinin yarışmaya katılmadan önce Fransızcaya çevrilmesini istiyor. Eleştirileri cevaplayan Fransız Kültür Bakanı Christine Albanel ise Sebastien Tellier'in arkasında durulması gerektiğini belirtirken; şarkının Fransızca olmamasının kendisini de hayal kırıklığına uğrattığını sözlerine ekledi. Şarkıcı Tellier ise, "Bunların hepsi bayatlamış tartışmalar. 2008'deyiz. Eurovision yarışmasında söylenecek 3 dakikalık bir şarkıyla, Fransız kültürünün mağlup olacağını düşünmek çağ dışı bir yaklaşım." ifadelerini kullandı.
Fransız kültürü ile Anglo-Sakson kültürü arasındaki tarihî rekabet nedeniyle, Fransızlar İngiliz dili ve kültürünün kendi ülkelerinde yaygınlaşmasına tepkililer. Aralık 2007'de ünlü Amerikan Time dergisinin "Fransız kültürü öldü" başlığıyla verdiği kapak haberi Fransa'da büyük tepkiye yol açmıştı.
Kaynak: Zaman
Elektronik müzik sanatçısı Sebastien Tellier, 24 Mayıs'ta Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da yapılacak Eurovision'da Fransa'yı "Divine" isimli İngilizce bir şarkıyla temsil edecek. 1956'dan bu yana düzenlenen Eurovision yarışmasında Fransa'nın ilk kez sözleri İngilizce yazılmış bir şarkıyla katılması ülkede tartışmalara yol açtı. Şarkının İngilizce olmasına tepki gösteren siyasetçiler, Fransa'nın direnmeye çalıştığı Anglo-Sakson kültürü karşısında yenilginin kabul edilmesi anlamına geldiğini savunuyor. İktidardaki Halk Hareketi Birliği Partisi'nin bazı üyeleri konunun meclisite tartışılması için yazılı önerge verdi. Milletvekilleri, şarkının sözlerinin yarışmaya katılmadan önce Fransızcaya çevrilmesini istiyor. Eleştirileri cevaplayan Fransız Kültür Bakanı Christine Albanel ise Sebastien Tellier'in arkasında durulması gerektiğini belirtirken; şarkının Fransızca olmamasının kendisini de hayal kırıklığına uğrattığını sözlerine ekledi. Şarkıcı Tellier ise, "Bunların hepsi bayatlamış tartışmalar. 2008'deyiz. Eurovision yarışmasında söylenecek 3 dakikalık bir şarkıyla, Fransız kültürünün mağlup olacağını düşünmek çağ dışı bir yaklaşım." ifadelerini kullandı.
Fransız kültürü ile Anglo-Sakson kültürü arasındaki tarihî rekabet nedeniyle, Fransızlar İngiliz dili ve kültürünün kendi ülkelerinde yaygınlaşmasına tepkililer. Aralık 2007'de ünlü Amerikan Time dergisinin "Fransız kültürü öldü" başlığıyla verdiği kapak haberi Fransa'da büyük tepkiye yol açmıştı.
Kaynak: Zaman
günün (s)özü 304
Hızlı deneyin, hızlı başarısızlığa uğrayın ve hızlı bir şekilde kendinizi yenileyin.
Tom Peters
Tom Peters
Nisan 16, 2008
Karmakarışık
Bir okla yaralı kalbim,
Boyacının sandığında;
Güvercinim kâğıt helvasında;
Sevgilim kayığın burnunda;
Yarısı balık,
Yarısı insan;
İn miyim?
Cin miyim?
Ben neyim?
Orhan Veli Kanık
Boyacının sandığında;
Güvercinim kâğıt helvasında;
Sevgilim kayığın burnunda;
Yarısı balık,
Yarısı insan;
İn miyim?
Cin miyim?
Ben neyim?
Orhan Veli Kanık
Nisan 15, 2008
günün (s)özü 302
Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.
Whoopi Goldberg
Whoopi Goldberg
Nisan 14, 2008
Kız Kulesi Efsaneleri
Kız Kulesi ile ilgili rivayetlerin en eskilerinden biri, İstanbul’un, ya da o zamanki adıyla Byzantium’un Atina’nın hükümranlığı altında olduğu döneme dayanıyor. Bu rivayete göre, Makedonya Kralı Filip’in İstanbul’a saldırma ihtimaline karşı, Atina krallığı, İstanbul’u korumak üzere Amiral Hares komutasında 40 pare gemi gönderiyor. Hares’in çok sevdiği eşi Damalys öldüğünde, amiral, eşini buradaki kayalıkların içine oydurduğu bir mezara defnediyor.
Bir başka efsaneye göre ise, Leandra adlı bir genç burada bir genç kıza aşık oluyor. Her gece, sevgilisiyle buluşmak için karşı kıyıdan yüzerek buraya gelen Leandra’ya yol göstermek için, sevgili Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıkların üstünde ateş yakıyor. Bir fırtınalı gecede genç kızın yaktığı ateş sönüyor. Leandra, kayalıkları bulamıyor ve yolunu kaybediyor. Boğazın serin ve karanlık sularında boğulup gidiyor. Leandra’nın ölümüne dayanamayan sevgilisi de intihar ediyor.
Bizans dönemiyle ilgili efsane de, eski Yunan hikayesindeki gibi ‘acı son’la bitiyor. Falcılar, Bizans kralına, ‘Sevgili kızın, yılan sokmasından ölecek’ diye, kötü bir haber veriyor. Kral, kızını yılan sokmasın diye, Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıklara bir ev yaptırıp, kızını buraya yerleştiriyor. Ancak genç bir subay, kralın kızına aşık oluyor. Günlerden bir gün, genç subay, prensese sunmak için bir demet çiçek hazırlıyor. Çiçek demetinin içinde gizlenen bir yılan, talihsiz prensesi sokup öldürüyor.
Selçuklu dönemiyle irtibatlandırabileceğimiz Battal Gazi efsanesinde ise ‘mutlu son’ var. Battal Gazi, Üsküdar Tekfuru’nun kızına aşık olunca, Tekfur, kızını burada yaptırdığı kuleye hapsediyor. Bunu öğrenen Battal Gazi, kuleyi basarak Tekfur’un kızını kaçırıyor.
Evliya Çelebi’nin hikayesi ise Osmanlı döneminde geçiyor. Çelebi, Sultan Bayezid-i Veli zamanında, Kız Kulesi’nde yaşayan bir velinin, her gün cübbesinin eteklerini toplayıp denizin üstüne oturarak Sarayburnu’na gittiğini ve Sarayda Padişah’a ders verdiğini anlatıyor.
Bir başka efsaneye göre ise, Leandra adlı bir genç burada bir genç kıza aşık oluyor. Her gece, sevgilisiyle buluşmak için karşı kıyıdan yüzerek buraya gelen Leandra’ya yol göstermek için, sevgili Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıkların üstünde ateş yakıyor. Bir fırtınalı gecede genç kızın yaktığı ateş sönüyor. Leandra, kayalıkları bulamıyor ve yolunu kaybediyor. Boğazın serin ve karanlık sularında boğulup gidiyor. Leandra’nın ölümüne dayanamayan sevgilisi de intihar ediyor.
Bizans dönemiyle ilgili efsane de, eski Yunan hikayesindeki gibi ‘acı son’la bitiyor. Falcılar, Bizans kralına, ‘Sevgili kızın, yılan sokmasından ölecek’ diye, kötü bir haber veriyor. Kral, kızını yılan sokmasın diye, Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıklara bir ev yaptırıp, kızını buraya yerleştiriyor. Ancak genç bir subay, kralın kızına aşık oluyor. Günlerden bir gün, genç subay, prensese sunmak için bir demet çiçek hazırlıyor. Çiçek demetinin içinde gizlenen bir yılan, talihsiz prensesi sokup öldürüyor.
Selçuklu dönemiyle irtibatlandırabileceğimiz Battal Gazi efsanesinde ise ‘mutlu son’ var. Battal Gazi, Üsküdar Tekfuru’nun kızına aşık olunca, Tekfur, kızını burada yaptırdığı kuleye hapsediyor. Bunu öğrenen Battal Gazi, kuleyi basarak Tekfur’un kızını kaçırıyor.
Evliya Çelebi’nin hikayesi ise Osmanlı döneminde geçiyor. Çelebi, Sultan Bayezid-i Veli zamanında, Kız Kulesi’nde yaşayan bir velinin, her gün cübbesinin eteklerini toplayıp denizin üstüne oturarak Sarayburnu’na gittiğini ve Sarayda Padişah’a ders verdiğini anlatıyor.
En beğenilen şirketler
Capital'in 'En beğenilen şirketler' yarışmasında ödüller önceki gece bir törenle verildi.
Capital dergisinin gerçekleştirdiği 'Türkiye'nin En Beğenilen Şirketleri 2007' araştırmasında ilk 20'ye girenler ödüllerini aldı. Listenin ilk üç sırasında Turkcell, Koç Holding ve Arçelik yer aldı.
Capital dergisi tarafından yapılan 'Türkiye'nin En Beğenilen Şirketleri 2007' araştırmasıyla belirlenen şirketlere, ödülleri önceki akşam düzenlenen törenle verildi. Araştırma bin 350 üst ve orta düzey yöneticinin Türk iş dünyasındaki şirketleri ve kendi sektörlerindeki rakipleri hakkındaki görüşleri değerlendirilerek gerçekleştirildi. Araştırmaya göre Türkiye'nin en beğenilen ilk 20 şirketi sırasıyla şöyle: "Turkcell, Koç Holding, Arçelik, Vestel, Garanti Bankası, Sabancı Holding, Eczacıbaşı Holding, Coca Cola / Ülker (Coca-Cola ve Ülker 8. sırayı paylaşıyor), Procter&Gamble, Unilever, Doğuş Holding, Microsoft, Zorlu Holding, Akbank, Toyota, Borusan Holding, İş Bankası, Efes Pilsen / BSH (18. sırayı paylaşıyorlar), Pfizer, Siemens/ Vodafone (20'nci sırayı paylaşıyor).
Kaynak: Radikal
Capital dergisinin gerçekleştirdiği 'Türkiye'nin En Beğenilen Şirketleri 2007' araştırmasında ilk 20'ye girenler ödüllerini aldı. Listenin ilk üç sırasında Turkcell, Koç Holding ve Arçelik yer aldı.
Capital dergisi tarafından yapılan 'Türkiye'nin En Beğenilen Şirketleri 2007' araştırmasıyla belirlenen şirketlere, ödülleri önceki akşam düzenlenen törenle verildi. Araştırma bin 350 üst ve orta düzey yöneticinin Türk iş dünyasındaki şirketleri ve kendi sektörlerindeki rakipleri hakkındaki görüşleri değerlendirilerek gerçekleştirildi. Araştırmaya göre Türkiye'nin en beğenilen ilk 20 şirketi sırasıyla şöyle: "Turkcell, Koç Holding, Arçelik, Vestel, Garanti Bankası, Sabancı Holding, Eczacıbaşı Holding, Coca Cola / Ülker (Coca-Cola ve Ülker 8. sırayı paylaşıyor), Procter&Gamble, Unilever, Doğuş Holding, Microsoft, Zorlu Holding, Akbank, Toyota, Borusan Holding, İş Bankası, Efes Pilsen / BSH (18. sırayı paylaşıyorlar), Pfizer, Siemens/ Vodafone (20'nci sırayı paylaşıyor).
Kaynak: Radikal
Nisan 13, 2008
Yağmuru Bekleme Odası
Son yıllarda Varlık, Yasakmeyve , Kaçakyayın, Esmer, Bireylikler, Hayal, Yazılıkaya , Mavi Liman ve Yeni Yazı gibi dergilerde yayımladığı şiirleriyle dikkati çeken Yusuf Uğur Uğurel’in “2007 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü ”ne değer görülen Yağmuru Bekleme Odası kitabı Varlık Yayınları ’ndan çıktı. Yağmuru Bekleme Odası, genç şair Yusuf Uğur Uğurel’in ilk kitabı. Uğurel, şiirin başka bir şey olması mümkün olmadığı için ‘şiir’ olduğuna inanıyor.
Yağmuru Bekleme Odası’nda ‘bir’ ve ‘rüya’ imgeleri öne çıkıyor. Kitaptan tadımlık dizeler: “Dükkânlar mı pasajın içindeydi / Pasaj mı dükkânların içinde / Ya da biz nereden geçtik / Geçiyor gibi yaptık bunca sene...”
Yusuf Uğur Uğurel, Yağmuru Bekleme Odası
Varlık Yayınları , İstanbul 2007, 88 s.
Radikal gazetesinde kitap hakkında kaleme alınan 'Yağmuru özleyenin şiiri' başlıklı yazı için başığa tıklayın...
Yağmuru Bekleme Odası’nda ‘bir’ ve ‘rüya’ imgeleri öne çıkıyor. Kitaptan tadımlık dizeler: “Dükkânlar mı pasajın içindeydi / Pasaj mı dükkânların içinde / Ya da biz nereden geçtik / Geçiyor gibi yaptık bunca sene...”
Yusuf Uğur Uğurel, Yağmuru Bekleme Odası
Varlık Yayınları , İstanbul 2007, 88 s.
Radikal gazetesinde kitap hakkında kaleme alınan 'Yağmuru özleyenin şiiri' başlıklı yazı için başığa tıklayın...
Lovemark of Coca-Cola
To me Coke is not a brand. It's Beyond Brand. It’s a need. To me Coke is a need. I do drink water, tea and other beverages but in the morning, I drink Coke. I drink 3-5Coke a day. Coke is a friend to me, I celebrate with Coke when I am happy and sad... Both the times. My friends call me "Coke Nag". Whenever I meet a friend, after a gap of 6-7 months he/she asks me about Coke? Before asking about myself, they ask about my "Passion". In the line of John Lennon’s “Imagine” I can say: You may say I am a Coke Believer, but I am not the only one. I hope some day you'll join us, and the world will drink only one cola brand: Coke. This is the Coke side of my life.
Soumick, India - 28 August 2006
Lovemarks hikayeleri için başlığa tıklayın...
Nisan 10, 2008
Seksenli yıllar
Modasının geri gelmesinden en çok korkulan yıllar olup, şimdiki 20'lerini yaşayanların çocukluk yıllarına ait önemli izler taşıyan yıllardır...
"Nerde o eski günler" başlığında açıklanabilecek nice çizgi film, tv dizisi, müzik grupları, alışkanlıkları vardır. Bir de hiçbir zaman anılmak istenmeyen, anneleri o yıllarda hatırladıkça utanmaya sebep olan modası...
Teşekkürler j...
Kaynak: ekşisözlük
"Nerde o eski günler" başlığında açıklanabilecek nice çizgi film, tv dizisi, müzik grupları, alışkanlıkları vardır. Bir de hiçbir zaman anılmak istenmeyen, anneleri o yıllarda hatırladıkça utanmaya sebep olan modası...
Teşekkürler j...
Kaynak: ekşisözlük
eNSTaNTaNeLeR 42
* Bi fikir gördüm sanki!
* Copypastewriter
* Çile benden ne çilersen...
* Pizza pizza partizani!
* Yalan yazarı
* İstanbul'da inliyorum gözlerim kapalı...
* Trend. Öpsün seni girlfriend.
* Evet, evet bi fikir bu!
* Copypastewriter
* Çile benden ne çilersen...
* Pizza pizza partizani!
* Yalan yazarı
* İstanbul'da inliyorum gözlerim kapalı...
* Trend. Öpsün seni girlfriend.
* Evet, evet bi fikir bu!
Blog üzerine bir söz
Bir blogda acemice bir söz veya yalan söylerseniz, zehirli elmayı ısırmış olursunuz. Niyetiniz ne olursa olsun, tepki o kadar büyük olur ki, bir böcek gibi ezilirsiniz.
Steven Hayden
Ogilvy & Mather's, Fortune Ocak 2005
Steven Hayden
Ogilvy & Mather's, Fortune Ocak 2005
Nisan 09, 2008
günün (s)özü 299
Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir.
Oscar Wilde
Oscar Wilde
Green Marketing Konferansı
Tüm dünyada yükselen gezegene duyarlılık akımının iş dünyasına yansımalarını tüm yönleriyle ele almayı amaçlayan Green Marketing Konferansı 11 Nisan Cuma günü Hyatt Regency otelinde düzenlenecek.
Çevreye Duyarlı Bonus Card’ın desteği ile Bonus Akademi ve MediaCat Dergisi’nin düzenlediği, oturum sponsorluğunu Türk Telekom ve Arçelik’in; iletişim sponsorluğunu ise CNBC-e, NTV ve Hürriyet’in üstlendiği konferansa, Almanya Eski Dışişleri Bakanı ve Yeşiller Partisi Lideri Joschka Fischer konuşmacı olarak katılacak.
Geçtiğimiz günlerde ‘The Green Marketing Manifesto’ adlı yeni bir kitabı da yayımlanan MediaCat yazarı John Grant’in de konuşmacı olarak katılacağı Green Marketing Konferansı’nda kapanış konuşmasını ise WWF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Akın Öngör yapacak.
Konferansta moderatörlüğünü Serdar Erener’in üstleneceği bir de panel düzenlenecek. ‘Green Marketing & Business’ paneline katılacak panelistler Garanti Bankası Ürün ve Marka Grup Müdürü Selin Billi, Arçelik Ar-Ge Direktörü Gökhan Özgürel ve Türk Telekom Ürün Yaşam Döngüsü Ses Direktörü Murat Veziroğlu olacak.
Bonus Akademi’nin ana sponsorluğunu, Arçelik ve Türk Telekom’un oturum sponsorluklarını üstlendikleri Green Marketing Konferansı, Hyatt Regency otelinde düzenlenecek. Konferans hakkında ayrıntılı bilgi almak ve konferansa katılmak için www.greenmarketingtr.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Çevreye Duyarlı Bonus Card’ın desteği ile Bonus Akademi ve MediaCat Dergisi’nin düzenlediği, oturum sponsorluğunu Türk Telekom ve Arçelik’in; iletişim sponsorluğunu ise CNBC-e, NTV ve Hürriyet’in üstlendiği konferansa, Almanya Eski Dışişleri Bakanı ve Yeşiller Partisi Lideri Joschka Fischer konuşmacı olarak katılacak.
Geçtiğimiz günlerde ‘The Green Marketing Manifesto’ adlı yeni bir kitabı da yayımlanan MediaCat yazarı John Grant’in de konuşmacı olarak katılacağı Green Marketing Konferansı’nda kapanış konuşmasını ise WWF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Akın Öngör yapacak.
Konferansta moderatörlüğünü Serdar Erener’in üstleneceği bir de panel düzenlenecek. ‘Green Marketing & Business’ paneline katılacak panelistler Garanti Bankası Ürün ve Marka Grup Müdürü Selin Billi, Arçelik Ar-Ge Direktörü Gökhan Özgürel ve Türk Telekom Ürün Yaşam Döngüsü Ses Direktörü Murat Veziroğlu olacak.
Bonus Akademi’nin ana sponsorluğunu, Arçelik ve Türk Telekom’un oturum sponsorluklarını üstlendikleri Green Marketing Konferansı, Hyatt Regency otelinde düzenlenecek. Konferans hakkında ayrıntılı bilgi almak ve konferansa katılmak için www.greenmarketingtr.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Nisan 06, 2008
günün (s)özü 298
Mizahın olmadığı bir ülkede yaşamak kötüdür. Fakat çok daha kötü olan, mizahsız yaşayamayacağın bir ülkede yaşamaktır.
Bertolt Brecht
Bertolt Brecht
Turkish expressions
Tsk! – Made by squeezing the tongue in between the front end of the upper palate and front lower gums and by pulling it back fast, it is used to mean “no” with a slight nod of the head toward the back. It can also be used as a reprimand when accompanied with a slow shake of the head from left to right.
Yooo (instead of yok) – Pronounced yo'oh, it is used to replace “no” in more informal conversations.
Of ya! – “Of ya” is used to express frustration and disappointment. You can prolong the “a” at the end to accentuate the feeling.
Bu ne ya!!! – Yet another expression to convey frustration. Literally meaning, “what is this?” the expression also shows anger over injustice.
Oh be – Read “oh beh” with the second “h” silent, the expression conveys relief.
Yuh be (Read yooh beh, with the “h” silent as above) – Communicating a surprise over the sheer volume of something, it is accompanied with a throw of hands and arms into the air to accentuate the meaning.
O-ha – Along with “Çüş” (read chush, with “u” as in the “u” in “cubicle”), the words convey surprise over an unexpected condition. Can be used angrily to a careless driver. The “o” in “o-ha” can be prolonged to accentuate the meaning, where as the same can be done by accentuating and prolonging the “ş” in “çüş.”
Vay be – Read “vhy beh, with a silent “h,” it expresses surprise.
Maşallah – Used to praise qualities of something or someone. Men can use it to convey their likes for female passers-by on the streets.
İnşallah – The literary meaning of the word is “if God willing.” It is used to express hope that something will happen.
Allah Allah (thicken your “l”s) – Expresses wonder. Reprimand can be expressed if accompanied with slow shake of head from side to side or anger if used with the throw of one hand in the air toward the front.
Allah! – Use it when in danger. It is the name of God and a call upon him to save oneself from deep trouble. You will know if he does. Survivors live to tell how God helped them at the most difficult times.
Hadi ya! – Expresses disbelief. Use with arching of brows to the top and opening of the eyes wide to better get across the feeling.
İnanmıyorum! – The literal translation is: “I cannot believe it!” Used to express happiness or anger. The trick is using the correct tone of voice and gestures. Also the “u” at the end can be prolonged when conveying happiness.
Çok güzel – Everything is beautiful in life. If you ask Turks how dinner was the night before, it was “çok güzel.” The movie's “çok güzel.” When asked how something is/was, avoid complicated answers by saying “çok güzel.”
Öyle mi? – “Is it the way?” It does not convey genuine disbelief but is just a phrase to keep the conversation going.
Gerçekten mi? – Really? Yes, we really use this one very often.
Efendim! – A politer answer to a call than “ne?” (“What?”)
N'apıyorsun? – It is the short hand version of “ne yapıyorsun?” (“What are you doing?”) Do not pronounce the “r” and you will sound very Turkish. You can use it as the second sentence in a phone conversation. For example: “Alo, merhaba. N'apıyorsun?”
N'aber? – Used instead of “ne haber,” the literal translation is “what are the news?” When sending text messages, the shorthand version is “nbr?”
Ne var ne yok? – The Turkish version of “what's up?”
Nasıl gidiyor? – Literally meaning “how is it going,” you would sound very Turkish if you pronounce it as “nası gidiyo?”
Yürü be! – A fun expression to convey disbelief.
mi/mı/mu/mü: the quintessential doubter's suffix: If you ever make a statement that on second thought you shouldn't have... Or are not getting social clues that it has landed on the ears of your collocutors, just add a “mu?” at the end. This can even come after a pause, or you have well finished the sentence and a few seconds have passed. For example: Hadi gidelim... mi?
Kaynak: Turkish Daily News
Friday, September 28, 2007
Yooo (instead of yok) – Pronounced yo'oh, it is used to replace “no” in more informal conversations.
Of ya! – “Of ya” is used to express frustration and disappointment. You can prolong the “a” at the end to accentuate the feeling.
Bu ne ya!!! – Yet another expression to convey frustration. Literally meaning, “what is this?” the expression also shows anger over injustice.
Oh be – Read “oh beh” with the second “h” silent, the expression conveys relief.
Yuh be (Read yooh beh, with the “h” silent as above) – Communicating a surprise over the sheer volume of something, it is accompanied with a throw of hands and arms into the air to accentuate the meaning.
O-ha – Along with “Çüş” (read chush, with “u” as in the “u” in “cubicle”), the words convey surprise over an unexpected condition. Can be used angrily to a careless driver. The “o” in “o-ha” can be prolonged to accentuate the meaning, where as the same can be done by accentuating and prolonging the “ş” in “çüş.”
Vay be – Read “vhy beh, with a silent “h,” it expresses surprise.
Maşallah – Used to praise qualities of something or someone. Men can use it to convey their likes for female passers-by on the streets.
İnşallah – The literary meaning of the word is “if God willing.” It is used to express hope that something will happen.
Allah Allah (thicken your “l”s) – Expresses wonder. Reprimand can be expressed if accompanied with slow shake of head from side to side or anger if used with the throw of one hand in the air toward the front.
Allah! – Use it when in danger. It is the name of God and a call upon him to save oneself from deep trouble. You will know if he does. Survivors live to tell how God helped them at the most difficult times.
Hadi ya! – Expresses disbelief. Use with arching of brows to the top and opening of the eyes wide to better get across the feeling.
İnanmıyorum! – The literal translation is: “I cannot believe it!” Used to express happiness or anger. The trick is using the correct tone of voice and gestures. Also the “u” at the end can be prolonged when conveying happiness.
Çok güzel – Everything is beautiful in life. If you ask Turks how dinner was the night before, it was “çok güzel.” The movie's “çok güzel.” When asked how something is/was, avoid complicated answers by saying “çok güzel.”
Öyle mi? – “Is it the way?” It does not convey genuine disbelief but is just a phrase to keep the conversation going.
Gerçekten mi? – Really? Yes, we really use this one very often.
Efendim! – A politer answer to a call than “ne?” (“What?”)
N'apıyorsun? – It is the short hand version of “ne yapıyorsun?” (“What are you doing?”) Do not pronounce the “r” and you will sound very Turkish. You can use it as the second sentence in a phone conversation. For example: “Alo, merhaba. N'apıyorsun?”
N'aber? – Used instead of “ne haber,” the literal translation is “what are the news?” When sending text messages, the shorthand version is “nbr?”
Ne var ne yok? – The Turkish version of “what's up?”
Nasıl gidiyor? – Literally meaning “how is it going,” you would sound very Turkish if you pronounce it as “nası gidiyo?”
Yürü be! – A fun expression to convey disbelief.
mi/mı/mu/mü: the quintessential doubter's suffix: If you ever make a statement that on second thought you shouldn't have... Or are not getting social clues that it has landed on the ears of your collocutors, just add a “mu?” at the end. This can even come after a pause, or you have well finished the sentence and a few seconds have passed. For example: Hadi gidelim... mi?
Kaynak: Turkish Daily News
Friday, September 28, 2007
Nisan 05, 2008
günün (s)özü 297
Mutluluk bir yerde ve her yerde hiç bir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir.
Albert Camus
Albert Camus
Gülmenin faziletleri
'Ne gülüyon olum karı gibi?' Bizim kültürümüzde gülmek cıvıklık sayılır. Erkek dediğin ağır olmalı, ağır konuşmalı, ağır susmalıdır. Osmanlı'da da böyleydi. Yabancı gezginler, "Türk erkekleri çok mu çok ağırbaşlı," diye yazardı, "tiyatroyu, erkekli kadınlı dans etmeyi, festivalleri bilmezler. Bir şey düşse eğilip almazlar, uşaklarının gelip almasını beklerler!"
"Karı gibi gülme," dendiğine bakıp da kadınlarımızın öyle kahkahalar attığını da sanmayın. Pek çok evde kadınların gülmesi, hatta bazen gelinlerin konuşması bile yasaktır! Oysa gülmek ne büyük bir bahtiyarlıktır, hatta insan olmanın ayırıcı özelliklerinden birisidir. Başka hangi hayvan gülme yetisine sahiptir ki? Maymunların o pek garip sırıtışlarını saymazsak.
Aslında insan belki de gülmeye programlanmış olmalı. Yapılan araştırmalara göre 6 yaşındaki çocuklar günde ortalama 400 kez gülüyormuş (bunlar belli ki dayak yemeyen çocuklardır). Yetişkinlere gelince gündelik ortalama 7 ila 15 kez! Demek ki büyüdükçe gülmeyi unutuyoruz. "İnsanda gülecek hal mi bırakıyorlar!"
Birkaç ay oluyor, televizyonda program yapan bir kadının işine son verdiler. Nedeni basit: "Çok gülüyorsun," dediler, "öyle yerli yersiz gülmenin âlemi yok, bizim kanalın ciddiyetiyle bağdaşmaz bu!" Oysa kadın çok da güzel gülüyordu.
Lisedeki resim hocam bir öğrenciyi fena halde azarlamıştı. "Ben konuşurken durmadan sırıtıyordu," dedi, "benimle alay ediyor sandım, azarladım, gözünden yaşlar gelmeye başladı, ama hâlâ gülüyordu! O zaman anladım ki çocuğun yüz yapısı öyle, güleç, elinde değil gülmemek!" Çok üzülmüştü hocam.
Ertuğrul Çepni'nin Samsun'da yerel bir gazetede çıkan gülmeye ilişkin yazısından öğrendim ki çeşitli ülkelerde "gülme okulları" açılıyormuş. Çocukların yetişkin olma sırasında unuttukları gülmeyi yeniden anımsatmak üzere!
İngiltere'de açılan 'Harmony Kahkaha Okulu' Müdürü Miriam Cox, "İnsanlar sağlıklı ve başarılı olmak için her çareye baş vuruyorlar," demiş, "ama en önemli faktör olan gülmeyi unutuyorlar."
Amerikalı 'neşe uzmanı' Steve Wilson'a göre kahkahalarla gülmek bağışıklık sistemini güçlendiriyormuş. Günümüzde Amerika'da 500 tane, Hindistan'da 400 tane, Avustralya'da 30 tane gülme kulübü varmış. Türkiye'de de ilk gülme kulübü Bursa'da açılmış!
Geçenlerde metroda küçük yaştaki öğrenciler aralarında şakalaşıp gülüyordu. Gözlerinden ateşler fışkıran iri kıyım bir adam çocuklara kızgınlıkla bağırdı, "Herkes sizi mi dinleyecek! Kesin şu gürültüyü!" O kadar kızgındı ki kalkıp çocukları dövecek diye korktum. "Beyefendi, siz bir gülme kulübüne gitseniz," diyecektim, sustum oturdum. Neme lazım, bakarsın adam beni de dövmeye kalkar. Bu tür adamları gülme kulüpleri de paklamaz diye düşündüm. Allah karısına ve çocuklarına kolaylık versin.
Türker Alkan
Radikal
"Karı gibi gülme," dendiğine bakıp da kadınlarımızın öyle kahkahalar attığını da sanmayın. Pek çok evde kadınların gülmesi, hatta bazen gelinlerin konuşması bile yasaktır! Oysa gülmek ne büyük bir bahtiyarlıktır, hatta insan olmanın ayırıcı özelliklerinden birisidir. Başka hangi hayvan gülme yetisine sahiptir ki? Maymunların o pek garip sırıtışlarını saymazsak.
Aslında insan belki de gülmeye programlanmış olmalı. Yapılan araştırmalara göre 6 yaşındaki çocuklar günde ortalama 400 kez gülüyormuş (bunlar belli ki dayak yemeyen çocuklardır). Yetişkinlere gelince gündelik ortalama 7 ila 15 kez! Demek ki büyüdükçe gülmeyi unutuyoruz. "İnsanda gülecek hal mi bırakıyorlar!"
Birkaç ay oluyor, televizyonda program yapan bir kadının işine son verdiler. Nedeni basit: "Çok gülüyorsun," dediler, "öyle yerli yersiz gülmenin âlemi yok, bizim kanalın ciddiyetiyle bağdaşmaz bu!" Oysa kadın çok da güzel gülüyordu.
Lisedeki resim hocam bir öğrenciyi fena halde azarlamıştı. "Ben konuşurken durmadan sırıtıyordu," dedi, "benimle alay ediyor sandım, azarladım, gözünden yaşlar gelmeye başladı, ama hâlâ gülüyordu! O zaman anladım ki çocuğun yüz yapısı öyle, güleç, elinde değil gülmemek!" Çok üzülmüştü hocam.
Ertuğrul Çepni'nin Samsun'da yerel bir gazetede çıkan gülmeye ilişkin yazısından öğrendim ki çeşitli ülkelerde "gülme okulları" açılıyormuş. Çocukların yetişkin olma sırasında unuttukları gülmeyi yeniden anımsatmak üzere!
İngiltere'de açılan 'Harmony Kahkaha Okulu' Müdürü Miriam Cox, "İnsanlar sağlıklı ve başarılı olmak için her çareye baş vuruyorlar," demiş, "ama en önemli faktör olan gülmeyi unutuyorlar."
Amerikalı 'neşe uzmanı' Steve Wilson'a göre kahkahalarla gülmek bağışıklık sistemini güçlendiriyormuş. Günümüzde Amerika'da 500 tane, Hindistan'da 400 tane, Avustralya'da 30 tane gülme kulübü varmış. Türkiye'de de ilk gülme kulübü Bursa'da açılmış!
Geçenlerde metroda küçük yaştaki öğrenciler aralarında şakalaşıp gülüyordu. Gözlerinden ateşler fışkıran iri kıyım bir adam çocuklara kızgınlıkla bağırdı, "Herkes sizi mi dinleyecek! Kesin şu gürültüyü!" O kadar kızgındı ki kalkıp çocukları dövecek diye korktum. "Beyefendi, siz bir gülme kulübüne gitseniz," diyecektim, sustum oturdum. Neme lazım, bakarsın adam beni de dövmeye kalkar. Bu tür adamları gülme kulüpleri de paklamaz diye düşündüm. Allah karısına ve çocuklarına kolaylık versin.
Türker Alkan
Radikal
Blogbang
Blogbang web 2.0 destekli bir reklam platformu. Blogbang yeni bir topluluk. Markalar briflerini veriyor, internet gezginleri reklamlarını yapıyor, bloggerlar seçtikleri kampanyaları değerlendiriyor. Sevdikleri markalar için ister reklam yapıyorlar, isterlerse reklamları bloglarında yayınlıyorlar. Fransızca bir avantaj, blogunuzu ve kendinizi tanıtmak için güzel bir fırsat!
Publicis Groupe'un desteklediği bu reklam inovasyonu en iyi blogçuları, en yaratıcıları ve en iyi reklamları görmek için iyi bir platform. Şu anda 3000'den fazla üyesi var, 2670 civarında blog kayıtlı ve 473 reklam yayınlanmış. Ziyaretçi sayısı da oldukça yüksek. İşe başlığa tıklayıp blog kaydınızı yaparak başlayabilirsiniz. Kolay gelsin!
Blogu: http://www.blogbang.com/blog/
Demosu: http://www.blogbang.com/demo/swf/demo.htm
Publicis Groupe'un desteklediği bu reklam inovasyonu en iyi blogçuları, en yaratıcıları ve en iyi reklamları görmek için iyi bir platform. Şu anda 3000'den fazla üyesi var, 2670 civarında blog kayıtlı ve 473 reklam yayınlanmış. Ziyaretçi sayısı da oldukça yüksek. İşe başlığa tıklayıp blog kaydınızı yaparak başlayabilirsiniz. Kolay gelsin!
Blogu: http://www.blogbang.com/blog/
Demosu: http://www.blogbang.com/demo/swf/demo.htm
Nisan 03, 2008
Reklam Cezaları
PEPSİ COLA'YA TÜRBAN CEZASI
Reklam Kurulu, Pepsi Cola’ya, kampanyasında "türbanlı fotoğrafları onaylamama"’ uygulamasının, "kişilik haklarını zedelediği ve ayrımcılığı destekleyici nitelikte olduğu" gerekçesi ile 60 bin YTL idari para ve reklamı durdurma cezası verdi. Kurul’un 11 Mart’ta yaptığı toplantıda alınan kararlara ilişkin duyurusuna göre, Pepsi Cola Servis ve Dağıtım Ltd. Şti’ye ait www.duygularinigoster.com isimli internet sitesinde tanıtımı yapılan "Duygularını Göster" adlı kampanyaya ilişkin katılım koşulları arasında "türbanlı fotoğrafların site moderasyonu tarafından
onaylanmayacağı" yönünde ifadelerin kullanıldığı belirlendi. Yapılan değerlendirmede, bu ifadelerin "kişilik haklarını zedeleyici ve ayrımcılığı destekleyici nitelikte olduğu" gerekçeleriyle Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’e uygun olmadığı kaydedildi. Firmaya, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun da dikkate alınarak, ulusal düzeyde 60 bin YTL idari para ve anılan reklamları durdurma cezaları verilmesine karar verildi.
ÜLKER'E MAMA CEZASI
Hero Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye ait "Ülker Hero Baby Lactum 3" markalı devam mamalarına ilişkin reklamlarda kullanılan "Anne sütüne bir adım daha yakın" ifası nedeniyle de; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görüşleri dikkate alınarak, "devam formüllerinin anne sütü ikamesi olarak tanıtımın yapılamayacağı" gerekçesiyle, firma hakkında ulusal düzeyde 60 bin YTL idari para ve reklamları durdurma cezaları
verildi.
Seher Gıda Pazarlama San. ve Tic. A.Ş’ye ait "Ülker İçim Büyüme Küpleri" adlı ürünlere ilişkin reklamlarda ve ürün etiketlerinde yer alan; "Bol taze sütlü, yüzde 100 Doğal, Ülker İçim Büyüme Küpleri" şeklindeki ibareler nedeniyle de, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görüşleri dikkate alınarak, firmaya, ulusal düzeyde 54 bin 913YTL idari para ve reklamları durdurma cezaları verildi. "Alizade Bitkisel Ürünler" başlıklı broşürde, gıda maddelerinin ve kozmetik ürünlerinin hastalıkları önleyici ve tedavi edici şekilde tanıtılması nedeniyle, söz konusu reklam durduruldu.
İNDİRİMLİ ŞARAP SATIŞI REKLAMI VE KAMPÜSTE SİGARA STANDI AÇMAK
Migros Türk T.A.Ş’nin, belirli tarihler arasında yaptığı "bir şarap alana ikincisi yüzde 50 indirimli" reklam uygulaması da "alkollü içki kullanımını teşvik edici ve özendirici nitelikte" ve "Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin Toptan ve Perakende Satışı İle Satış Belgelerine İlişkin Yönetmelik’e aykırı" bulundu. Firmanın reklamları durdurulurken, ayrıca 59 bin 192 YTL idari para cezası uygulandı.
JTİ’nin, geçen yıl bir üniversite kampüsünde, bir markasını tanıtmak amacıyla stand açması da Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanuna aykırı bulunarak, firmaya, 5 bin 919 YTL idari para ve reklamları durdurma cezası verildi. Ancak firmanın, mevzuata aykırı reklam uygulamaları nedeniyle daha önce de ceza almış olması nedeniyle, para cezası iki katı, 11 bin 838 YTL olarak uygulanacak. Philip Morris Sabancı Pazarlama ve Satış A.Ş’nin, İzmir Enternasyonel Fuar Alanı içinde stand açarak ürünlerini tanıtması da aynı kanun çerçevesinde değerlendirilerek, firmaya 5 bin 919 YTL idari para cezası verildi. MT Sağlık Ecza Kozmetik Ticaret A.Ş’ye ait "Smoke Patch" markalı nikotin bantlarına ilişkin reklamlar da, "reklamda yer alan ifade ve görüntülerin toplumun acıma duygularını istismar edebilecek, küçük çocukların ruh sağlığını olumsuz etkileyebilecek nitelikte olabileceği" gerekçesiyle, 3 ay tedbiren durduruldu.
BANKALARA REKLAM CEZASI
Kurul, Garanti Bankasına, "cep telefonundan onaylı kredi" reklam kampanyasındaki ifadelerle tüketicinin yanıltıldığı gerekçesiyle 54 bin 913 YTL idari para ve reklamı durdurma cezaları verdi. Bu kampanya kapsamında kredi kullanmak üzere başvuru yapan tüketiciye cep telefonundan kredi onayı verilmesine rağmen daha sonra banka şubesi tarafından kredinin onaylanmadığı tespit edilirken, söz konusu reklamlarda cep telefonuna kredi onayı gelen kişinin kredi yeterliliğine sahip olduğu izleniminin verilmesinin yanıltıcı nitelikte olduğu belirtildi.
Finansbank A.Ş’nin "Masrafsız Konut Kredisi" başlıklı reklamlarındaki ifadeler de tüketiciyi yanıltıcı nitelikte bulundu. Reklamda, "mortgagede dosya masrafı, hizmet bedeli, ekspertiz ücreti, ipotek masrafı olmadığı" belirtilmesine karşın, kredi kullanmak üzere başvuru yapan tüketiciden ekspertiz ücreti, ipotek harcı ve benzeri gibi isimler altında masraf talep edildiği belirlenirken, söz konusu reklamlarda yer
alan ifadelerin yanıltıcı nitelikte olduğuna dikkat çekildi ve bankaya 59 bin 192 YTL idari para cezası verildi.
LAZERLİ UYGULAMA YAPAN GÜZELLİK MERKEZLERİNE REKLAMI DURDURMA CEZASI
Kurul, Mart ayında yaptığı toplantıda, saç ekimi, epilasyon gibi lazerle uygulama yapan 10 güzellik merkezine de reklamlarını durdurma cezası verdi. Kurul kararında, bu merkezlerin reklamlarında yer alan ve sağlık kuruluşlarında tabip tarafından uygulanması gereken tıbbi işlemleri yaptıklarına dair ifadelerin "Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’ ile "Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik"e uygun bulunmadığı
belirtildi.
Avon Kozmetik Ürünleri San. ve Tic. A.Ş’ye, "Anew Clinical Thermafirm" ürünün reklamlarındaki ifadelerin doğruluğunu ispatlayan çalışmaların yetersiliğine karşın reklamlarda kesinlik belirtilen ifadeler kullanılması nedeniyle, 54 bin 913 YTL idari para ve reklamları durdurma cezası verildi.
MİSVAKLI DİŞ MACUNU REKLAMI
Colgate Palmolive Temizlik Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye de "Colgate Misvak" adlı ürün reklamı nedeniyle, "sunulan bilgi ve belgelerin, reklamdaki iddiaların ispatı niteliğindeki bilgi ve belgeler olmadığı, dolayısıyla söz konusu reklamlarda yer alan ifadelerin yanıltıcı nitelikte olduğu" gerekçesiyle, 59 bin 192 YTL idari para ve reklamları durdurma cezaları verildi.
L’Oreal Türkiye Kozmetik San. ve Tic. A.Ş’ye, "Vichy Sağlıklı Cilt Merkezleri" isimli reklam kampanyasına da, "Cilt Merkezi" biçiminde bir sağlık kuruluşu türünün mevcut mevzuat kapsamında tanımlanmadığı, bu tür tanımlamaların sağlık kuruluşları arasında haksız rekabete neden olabileceği gerekçesiyle, reklamları durdurma cezası verildi.
Kurul, sınavlarda başarılı olan öğrencilerinin isimlerini vererek reklam yapan 3 dershanenin reklamlarını ve panelinde program seçimini sağlayan 4 tuş olduğu halde "Tek Tuş Bulaşık Makinası" ifadesi ile reklam yapan BSH Ev Aletleri San. ve Tic. A.Ş’nin reklamlarını da durdurdu.
Daima Beach Clup için dört yıldız belgeli olduğu halde 5 yıldızlı olduğu yolunda reklam yapan EK-SA İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti’ye 59 bin 192 YTL idari para cezası verdi.
OPET’E REKLAM CEZASI VE ÖRTÜLÜ REKLAMLAR
OPET Petrolcülük A.Ş’ye de yürüttüğü "Kazı Kazan Kartı" kampanyası sırasında, kartın bedeli konusunda tüketiciye bilgi verilmemesi nedeniyle, 59 bin 192 YTL idari para cezası verildi.
Kurul, Mart ayındaki toplantısında, NTV Radyo ve Televizyon Yayıncılığı A.Ş’ye, Yeni Dünya İletişim A.Ş bünyesindeki Kanal 7’ye, Bir Numara Radyo ve Televizyon Yayınları A.Ş. bünyesindeki Number One TV’ye (NR1) ve DTV Haber ve Görsel Yayıncılık A.Ş. bünyesindeki Kanal D’ye, çeşitli yayınlarında örtülü reklamlara yer vermeleri nedeniyle 59 bin 192’şer YTL idari para cezası verdi. Kanal D’nin para cezası, aynı fiilin daha önce de yapılması nedeniyle, iki katı, 118 bin 384 YTL olarak uygulanacak.
Kaynak: milliyet.com.tr
Reklam Kurulu, Pepsi Cola’ya, kampanyasında "türbanlı fotoğrafları onaylamama"’ uygulamasının, "kişilik haklarını zedelediği ve ayrımcılığı destekleyici nitelikte olduğu" gerekçesi ile 60 bin YTL idari para ve reklamı durdurma cezası verdi. Kurul’un 11 Mart’ta yaptığı toplantıda alınan kararlara ilişkin duyurusuna göre, Pepsi Cola Servis ve Dağıtım Ltd. Şti’ye ait www.duygularinigoster.com isimli internet sitesinde tanıtımı yapılan "Duygularını Göster" adlı kampanyaya ilişkin katılım koşulları arasında "türbanlı fotoğrafların site moderasyonu tarafından
onaylanmayacağı" yönünde ifadelerin kullanıldığı belirlendi. Yapılan değerlendirmede, bu ifadelerin "kişilik haklarını zedeleyici ve ayrımcılığı destekleyici nitelikte olduğu" gerekçeleriyle Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’e uygun olmadığı kaydedildi. Firmaya, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun da dikkate alınarak, ulusal düzeyde 60 bin YTL idari para ve anılan reklamları durdurma cezaları verilmesine karar verildi.
ÜLKER'E MAMA CEZASI
Hero Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye ait "Ülker Hero Baby Lactum 3" markalı devam mamalarına ilişkin reklamlarda kullanılan "Anne sütüne bir adım daha yakın" ifası nedeniyle de; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görüşleri dikkate alınarak, "devam formüllerinin anne sütü ikamesi olarak tanıtımın yapılamayacağı" gerekçesiyle, firma hakkında ulusal düzeyde 60 bin YTL idari para ve reklamları durdurma cezaları
verildi.
Seher Gıda Pazarlama San. ve Tic. A.Ş’ye ait "Ülker İçim Büyüme Küpleri" adlı ürünlere ilişkin reklamlarda ve ürün etiketlerinde yer alan; "Bol taze sütlü, yüzde 100 Doğal, Ülker İçim Büyüme Küpleri" şeklindeki ibareler nedeniyle de, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görüşleri dikkate alınarak, firmaya, ulusal düzeyde 54 bin 913YTL idari para ve reklamları durdurma cezaları verildi. "Alizade Bitkisel Ürünler" başlıklı broşürde, gıda maddelerinin ve kozmetik ürünlerinin hastalıkları önleyici ve tedavi edici şekilde tanıtılması nedeniyle, söz konusu reklam durduruldu.
İNDİRİMLİ ŞARAP SATIŞI REKLAMI VE KAMPÜSTE SİGARA STANDI AÇMAK
Migros Türk T.A.Ş’nin, belirli tarihler arasında yaptığı "bir şarap alana ikincisi yüzde 50 indirimli" reklam uygulaması da "alkollü içki kullanımını teşvik edici ve özendirici nitelikte" ve "Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin Toptan ve Perakende Satışı İle Satış Belgelerine İlişkin Yönetmelik’e aykırı" bulundu. Firmanın reklamları durdurulurken, ayrıca 59 bin 192 YTL idari para cezası uygulandı.
JTİ’nin, geçen yıl bir üniversite kampüsünde, bir markasını tanıtmak amacıyla stand açması da Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanuna aykırı bulunarak, firmaya, 5 bin 919 YTL idari para ve reklamları durdurma cezası verildi. Ancak firmanın, mevzuata aykırı reklam uygulamaları nedeniyle daha önce de ceza almış olması nedeniyle, para cezası iki katı, 11 bin 838 YTL olarak uygulanacak. Philip Morris Sabancı Pazarlama ve Satış A.Ş’nin, İzmir Enternasyonel Fuar Alanı içinde stand açarak ürünlerini tanıtması da aynı kanun çerçevesinde değerlendirilerek, firmaya 5 bin 919 YTL idari para cezası verildi. MT Sağlık Ecza Kozmetik Ticaret A.Ş’ye ait "Smoke Patch" markalı nikotin bantlarına ilişkin reklamlar da, "reklamda yer alan ifade ve görüntülerin toplumun acıma duygularını istismar edebilecek, küçük çocukların ruh sağlığını olumsuz etkileyebilecek nitelikte olabileceği" gerekçesiyle, 3 ay tedbiren durduruldu.
BANKALARA REKLAM CEZASI
Kurul, Garanti Bankasına, "cep telefonundan onaylı kredi" reklam kampanyasındaki ifadelerle tüketicinin yanıltıldığı gerekçesiyle 54 bin 913 YTL idari para ve reklamı durdurma cezaları verdi. Bu kampanya kapsamında kredi kullanmak üzere başvuru yapan tüketiciye cep telefonundan kredi onayı verilmesine rağmen daha sonra banka şubesi tarafından kredinin onaylanmadığı tespit edilirken, söz konusu reklamlarda cep telefonuna kredi onayı gelen kişinin kredi yeterliliğine sahip olduğu izleniminin verilmesinin yanıltıcı nitelikte olduğu belirtildi.
Finansbank A.Ş’nin "Masrafsız Konut Kredisi" başlıklı reklamlarındaki ifadeler de tüketiciyi yanıltıcı nitelikte bulundu. Reklamda, "mortgagede dosya masrafı, hizmet bedeli, ekspertiz ücreti, ipotek masrafı olmadığı" belirtilmesine karşın, kredi kullanmak üzere başvuru yapan tüketiciden ekspertiz ücreti, ipotek harcı ve benzeri gibi isimler altında masraf talep edildiği belirlenirken, söz konusu reklamlarda yer
alan ifadelerin yanıltıcı nitelikte olduğuna dikkat çekildi ve bankaya 59 bin 192 YTL idari para cezası verildi.
LAZERLİ UYGULAMA YAPAN GÜZELLİK MERKEZLERİNE REKLAMI DURDURMA CEZASI
Kurul, Mart ayında yaptığı toplantıda, saç ekimi, epilasyon gibi lazerle uygulama yapan 10 güzellik merkezine de reklamlarını durdurma cezası verdi. Kurul kararında, bu merkezlerin reklamlarında yer alan ve sağlık kuruluşlarında tabip tarafından uygulanması gereken tıbbi işlemleri yaptıklarına dair ifadelerin "Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’ ile "Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik"e uygun bulunmadığı
belirtildi.
Avon Kozmetik Ürünleri San. ve Tic. A.Ş’ye, "Anew Clinical Thermafirm" ürünün reklamlarındaki ifadelerin doğruluğunu ispatlayan çalışmaların yetersiliğine karşın reklamlarda kesinlik belirtilen ifadeler kullanılması nedeniyle, 54 bin 913 YTL idari para ve reklamları durdurma cezası verildi.
MİSVAKLI DİŞ MACUNU REKLAMI
Colgate Palmolive Temizlik Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye de "Colgate Misvak" adlı ürün reklamı nedeniyle, "sunulan bilgi ve belgelerin, reklamdaki iddiaların ispatı niteliğindeki bilgi ve belgeler olmadığı, dolayısıyla söz konusu reklamlarda yer alan ifadelerin yanıltıcı nitelikte olduğu" gerekçesiyle, 59 bin 192 YTL idari para ve reklamları durdurma cezaları verildi.
L’Oreal Türkiye Kozmetik San. ve Tic. A.Ş’ye, "Vichy Sağlıklı Cilt Merkezleri" isimli reklam kampanyasına da, "Cilt Merkezi" biçiminde bir sağlık kuruluşu türünün mevcut mevzuat kapsamında tanımlanmadığı, bu tür tanımlamaların sağlık kuruluşları arasında haksız rekabete neden olabileceği gerekçesiyle, reklamları durdurma cezası verildi.
Kurul, sınavlarda başarılı olan öğrencilerinin isimlerini vererek reklam yapan 3 dershanenin reklamlarını ve panelinde program seçimini sağlayan 4 tuş olduğu halde "Tek Tuş Bulaşık Makinası" ifadesi ile reklam yapan BSH Ev Aletleri San. ve Tic. A.Ş’nin reklamlarını da durdurdu.
Daima Beach Clup için dört yıldız belgeli olduğu halde 5 yıldızlı olduğu yolunda reklam yapan EK-SA İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti’ye 59 bin 192 YTL idari para cezası verdi.
OPET’E REKLAM CEZASI VE ÖRTÜLÜ REKLAMLAR
OPET Petrolcülük A.Ş’ye de yürüttüğü "Kazı Kazan Kartı" kampanyası sırasında, kartın bedeli konusunda tüketiciye bilgi verilmemesi nedeniyle, 59 bin 192 YTL idari para cezası verildi.
Kurul, Mart ayındaki toplantısında, NTV Radyo ve Televizyon Yayıncılığı A.Ş’ye, Yeni Dünya İletişim A.Ş bünyesindeki Kanal 7’ye, Bir Numara Radyo ve Televizyon Yayınları A.Ş. bünyesindeki Number One TV’ye (NR1) ve DTV Haber ve Görsel Yayıncılık A.Ş. bünyesindeki Kanal D’ye, çeşitli yayınlarında örtülü reklamlara yer vermeleri nedeniyle 59 bin 192’şer YTL idari para cezası verdi. Kanal D’nin para cezası, aynı fiilin daha önce de yapılması nedeniyle, iki katı, 118 bin 384 YTL olarak uygulanacak.
Kaynak: milliyet.com.tr
Nisan 02, 2008
günün (s)özü 295
İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, içleri doldukça eğilirler.
Montaigne
Montaigne
Reklamları şişeleyemezsiniz!
Sergio Zyman Coca-Cola’nın eski yöneticisi ve iş dünyası Zyman’a önem veriyor Bu nedenle de reklamcılar vakit geçirmeden Zyman’a açtılar ağızlarını yumdular gözlerini. Yanıt aynı derginin Ağustos sayısında bir finansçıdan geldi. Campbell Doyle Dye reklam ajansının yöneticilerinden Caspar Thykier’in Zymana yanıtının ana noktaları şöyle:
Zyman Bob Levenson’ın yazdığı Bill Bernbach kitabını okumuş olsa çok iyi ederdi. Zyman tek yönlü bakış açısıyla bizim meslekteki bazı tembelliklerden söz ediyor. Bill Bernbach 40 yıl önce bu tür tembelliği tanımlamış, tutkulu bir şekilde bu tembellik üzerine yazmıştı.
Reklam sektöründe iyi ve kötü uygulamaları belirleyen standartlar yıllardır değişmedi. Zyman’ın ‘yaratıcı ödül’ suçlamalarının temeli çok zayıf ve reklam sektörünün karşı karşıya olduğu gerçek konuları görmezden geliyor.
YARATICILIK SAVURGANLIK DEĞİL
Zyman yaratıcılığı ‘her şey gider’ yaklaşımıyla açıklıyor. Onun gözünde reklamda yaratıcılık farklı olmak için farklı olmak demek. Oysa reklamda yaratıcılık uygulamaya dayalı ikna sanatı demek. Reklamda uygulama savurganlık anlamına gelmez. Uygulama, reklamın yerleştirdiği medyaya ortam değeri ekler.
Bernbach reklamda uygulama özelliklerinin asla ana mesajın önüne geçmemesi gerektiğini 40 yıl önce yazdı. Uygun yaratıcılık ürünün ya da hizmetin fiziksel özelliklerine farklı bir değer ekler. Ürünü bilinirlir olmaktan istenilir hale getirir.
Reklam ajansları yaratıcı bölümlerine toplum dışı insanlar almazlar. Yaratıcı bölümler markaları daha talep edilir hale getirebilecek insanları işe alırlar.
Başarılı reklam kampanyaları yaratıcılarına da ün getirir. İyi reklam işleri yarışmalarda ödüller alır! Ne rezalet! Zyman da zamanında Time dergisi tarafından yirminci yüzyılın üç kilit yöneticisinden biri olarak aday gösterilmişti. Zyman, ödüller önemli değilse, bu adaylığı biyografisinde niye yazıyor acaba?
Biz ünlü olmak istemiyoruz biz müşterinin markasının şöhreti için çalışıyoruz. Ünlü bir günde de olunur ama şöhret kalıcıdır. İkon haline gelmiş markalar kullanıcıları için çok değerledirr. Bizler yaratıcılığımızla ikon haline gelmiş markalar yaratmaya çalışıyoruz.
REKLAM EĞLENCELİ OLMALI
Reklamlar içine yerleştirildikleri medyanın programları ve içeriği kadar iyi olmak zorunda., eğlenceli olmak zorunda. Bizler sadece reklam üretmiyoruz anlayacağınız. Hatta reklamlarımızın reklam gibi görünmesini bile istemiyoruz.
Tabii ki ödüller almak ve ünlü olmak istiyoruz. Ancak ödül almak için işlerimizi değerlendiren çalışma arkadaşlarımızın gözünde saygınlığımızın olması gerekir. Reklamın yaratıcı cemaati reklamcılığın temel ölçütlerini taşıyan reklamları ödüllendirerek mesleğimizin ilkelerini koruma sorumluluğuna sahiptir. Temel ölçütler bellidir: reklamda büyük fikir orijinal, etkili, ilgili ve markalanmış olmalıdır.
BİLİMMİŞ GİBİ YAPIYORUZ
Zyman reklamcılığın bilim olduğunu söylüyor. Yanlış! Reklamcılık ne sanattır ne de bilim. Reklamcılık bilim ve sanat kutupları arasında gidip gelen bir alandır. Son kırk yılda bilimsel bilgi büyük oranda arttı. Aynı dönemde biz reklamcılık adına ne öğrendik. Toplu iğne başı kadar yol alabildik mi? Medya çevresi değişti ama reklamın etkinlik ölçüleri ve yaratıcılığın gücü değişmedi. Şu andaki fark şu: reklamcılığa bilimmiş gibi davranıp reklamları ölçmeye, şekillendirmeye ve sonuçlarını tekrarlamaya çalışıyoruz.
Düzenli olarak formüller ve aslında olmayan aklıbaşında yollar arıyoruz. Oysa başarılı reklamın formülü yok! Markalar rasyonel değil. Reklamcılık ürünün kendisi ile markanın ruhu arasındaki köprüdür. İki benzer ürünü ayrıştıran X faktörüdür reklamcılık. Reklamcılığı şişeleyemezsiniz. Reklamların etkisini tam anlamıyla ölçemezsiniz. Çünkü insanların satın alma davranışı çok fazla değişkenden etkilenir.
İNSANLAR MONGOL DEĞİL
İnsanlar Zyman'ın söylediği gibi mongol değiller. Bir insan isterse reklamda gördüğü bir ürünü nerede bulacağını anında öğrenir!
Reklamda mizahı kullanmanın ve eğlendirmenin sakıncası ne? Reklamda mizah stand-up malzemesi olarak değil markayla insan arasında bir bağ, bir yakınlık kurmak için kullanılıyor.
İnsanın satın alma biçimleri değişse bile değimeyen bir şeyi var: satın alma güdüleri. Yüzyıllardır insanlar aynı güdülerle satın alıyorlar.
Hiçbir reklamveren milyonlarca dolarlık reklama ödül kazansın diye onay vermiyor. Reklama onay verildiğinde reklamverenin kafasında tek şey var o da çok satmak! Eğer uygun yaratıcılık bulunmuşsa reklam hem uzun dönemde hem kısa dönemde çalışır ve işletmeyi sağlıklı kılar.
Dün de belirttiğim gibi reklamcıların Zyman’a verdikleri yanıtı biraz yavan buldum. Reklamın bu çağda sanat olduğunu savunmak doğru değil. Reklamın sonuçları % 100 ölçülebilir ve reklamcılık artık tam anlamıyla bir bilim.
Son 40 yılda da reklamın nasıl çalıştığı ile çok sayıda model ortaya atıldı ve bu modeller reklamın nasıl çalıştığını anlamamıza yardımcı oldu.
Önemli olan neyi nasıl ölçeceğine bilebilmektir. Bilmiyoruz diye reklamcılık sanat yönü ağırlıklı bir şeydir deyip geçmemek lazım. Reklam tabi ki tek tip bir şişeye konamaz ama birkaç farklı şişe içine sokulamayacağını da kimse söyleyemez.
Çekirgelik
Gerçek insanlar inanana kadar gerçek değildir. İnsanlar ne söylediğinizi bilmiyorlarsa size inanmazlar. İnsanlar sizi dinlemezlerse ne söylediğinizi de bilemezler. İlginç değilseniz insanlar sizi dinlemeyeceklerdir. Ve siz yeni, ilginç, yaratıcı bir şey söylemediğiniz sürece de ilginç olamazsınız!
Bill Bernbach
Kaynak: Ali Atıf Bir/30 Ağustos 2004/Hürriyet
Zyman Bob Levenson’ın yazdığı Bill Bernbach kitabını okumuş olsa çok iyi ederdi. Zyman tek yönlü bakış açısıyla bizim meslekteki bazı tembelliklerden söz ediyor. Bill Bernbach 40 yıl önce bu tür tembelliği tanımlamış, tutkulu bir şekilde bu tembellik üzerine yazmıştı.
Reklam sektöründe iyi ve kötü uygulamaları belirleyen standartlar yıllardır değişmedi. Zyman’ın ‘yaratıcı ödül’ suçlamalarının temeli çok zayıf ve reklam sektörünün karşı karşıya olduğu gerçek konuları görmezden geliyor.
YARATICILIK SAVURGANLIK DEĞİL
Zyman yaratıcılığı ‘her şey gider’ yaklaşımıyla açıklıyor. Onun gözünde reklamda yaratıcılık farklı olmak için farklı olmak demek. Oysa reklamda yaratıcılık uygulamaya dayalı ikna sanatı demek. Reklamda uygulama savurganlık anlamına gelmez. Uygulama, reklamın yerleştirdiği medyaya ortam değeri ekler.
Bernbach reklamda uygulama özelliklerinin asla ana mesajın önüne geçmemesi gerektiğini 40 yıl önce yazdı. Uygun yaratıcılık ürünün ya da hizmetin fiziksel özelliklerine farklı bir değer ekler. Ürünü bilinirlir olmaktan istenilir hale getirir.
Reklam ajansları yaratıcı bölümlerine toplum dışı insanlar almazlar. Yaratıcı bölümler markaları daha talep edilir hale getirebilecek insanları işe alırlar.
Başarılı reklam kampanyaları yaratıcılarına da ün getirir. İyi reklam işleri yarışmalarda ödüller alır! Ne rezalet! Zyman da zamanında Time dergisi tarafından yirminci yüzyılın üç kilit yöneticisinden biri olarak aday gösterilmişti. Zyman, ödüller önemli değilse, bu adaylığı biyografisinde niye yazıyor acaba?
Biz ünlü olmak istemiyoruz biz müşterinin markasının şöhreti için çalışıyoruz. Ünlü bir günde de olunur ama şöhret kalıcıdır. İkon haline gelmiş markalar kullanıcıları için çok değerledirr. Bizler yaratıcılığımızla ikon haline gelmiş markalar yaratmaya çalışıyoruz.
REKLAM EĞLENCELİ OLMALI
Reklamlar içine yerleştirildikleri medyanın programları ve içeriği kadar iyi olmak zorunda., eğlenceli olmak zorunda. Bizler sadece reklam üretmiyoruz anlayacağınız. Hatta reklamlarımızın reklam gibi görünmesini bile istemiyoruz.
Tabii ki ödüller almak ve ünlü olmak istiyoruz. Ancak ödül almak için işlerimizi değerlendiren çalışma arkadaşlarımızın gözünde saygınlığımızın olması gerekir. Reklamın yaratıcı cemaati reklamcılığın temel ölçütlerini taşıyan reklamları ödüllendirerek mesleğimizin ilkelerini koruma sorumluluğuna sahiptir. Temel ölçütler bellidir: reklamda büyük fikir orijinal, etkili, ilgili ve markalanmış olmalıdır.
BİLİMMİŞ GİBİ YAPIYORUZ
Zyman reklamcılığın bilim olduğunu söylüyor. Yanlış! Reklamcılık ne sanattır ne de bilim. Reklamcılık bilim ve sanat kutupları arasında gidip gelen bir alandır. Son kırk yılda bilimsel bilgi büyük oranda arttı. Aynı dönemde biz reklamcılık adına ne öğrendik. Toplu iğne başı kadar yol alabildik mi? Medya çevresi değişti ama reklamın etkinlik ölçüleri ve yaratıcılığın gücü değişmedi. Şu andaki fark şu: reklamcılığa bilimmiş gibi davranıp reklamları ölçmeye, şekillendirmeye ve sonuçlarını tekrarlamaya çalışıyoruz.
Düzenli olarak formüller ve aslında olmayan aklıbaşında yollar arıyoruz. Oysa başarılı reklamın formülü yok! Markalar rasyonel değil. Reklamcılık ürünün kendisi ile markanın ruhu arasındaki köprüdür. İki benzer ürünü ayrıştıran X faktörüdür reklamcılık. Reklamcılığı şişeleyemezsiniz. Reklamların etkisini tam anlamıyla ölçemezsiniz. Çünkü insanların satın alma davranışı çok fazla değişkenden etkilenir.
İNSANLAR MONGOL DEĞİL
İnsanlar Zyman'ın söylediği gibi mongol değiller. Bir insan isterse reklamda gördüğü bir ürünü nerede bulacağını anında öğrenir!
Reklamda mizahı kullanmanın ve eğlendirmenin sakıncası ne? Reklamda mizah stand-up malzemesi olarak değil markayla insan arasında bir bağ, bir yakınlık kurmak için kullanılıyor.
İnsanın satın alma biçimleri değişse bile değimeyen bir şeyi var: satın alma güdüleri. Yüzyıllardır insanlar aynı güdülerle satın alıyorlar.
Hiçbir reklamveren milyonlarca dolarlık reklama ödül kazansın diye onay vermiyor. Reklama onay verildiğinde reklamverenin kafasında tek şey var o da çok satmak! Eğer uygun yaratıcılık bulunmuşsa reklam hem uzun dönemde hem kısa dönemde çalışır ve işletmeyi sağlıklı kılar.
Dün de belirttiğim gibi reklamcıların Zyman’a verdikleri yanıtı biraz yavan buldum. Reklamın bu çağda sanat olduğunu savunmak doğru değil. Reklamın sonuçları % 100 ölçülebilir ve reklamcılık artık tam anlamıyla bir bilim.
Son 40 yılda da reklamın nasıl çalıştığı ile çok sayıda model ortaya atıldı ve bu modeller reklamın nasıl çalıştığını anlamamıza yardımcı oldu.
Önemli olan neyi nasıl ölçeceğine bilebilmektir. Bilmiyoruz diye reklamcılık sanat yönü ağırlıklı bir şeydir deyip geçmemek lazım. Reklam tabi ki tek tip bir şişeye konamaz ama birkaç farklı şişe içine sokulamayacağını da kimse söyleyemez.
Çekirgelik
Gerçek insanlar inanana kadar gerçek değildir. İnsanlar ne söylediğinizi bilmiyorlarsa size inanmazlar. İnsanlar sizi dinlemezlerse ne söylediğinizi de bilemezler. İlginç değilseniz insanlar sizi dinlemeyeceklerdir. Ve siz yeni, ilginç, yaratıcı bir şey söylemediğiniz sürece de ilginç olamazsınız!
Bill Bernbach
Kaynak: Ali Atıf Bir/30 Ağustos 2004/Hürriyet
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)