Gideceğim...
Namussuzum buralardan gideceğim.
Adam gibi yaşayacağım bir yere
Gideceğim...
Gideceğim...
Namussuzum buralardan gideceğim.
Öküzlük yapmayacağım bir yere
Gideceğim...
Gideceğim...
Namussuzum buralardan gideceğim.
Bu saman, bu çöpün olmadığı bir yere
Gideceğim...
Gideceğim buralardan namussuzum!
Gideceğim...
Aralık 28, 2006
Yeni yılı nerede ateşliyorsunuz?
Rekabet Üstü
Çağdaşlarınızdan veya sizden önce gelenlerden daha iyi olmaya çalışmayın. Kendinizden daha iyi olmaya çalışın.
William Faulkner
William Faulkner
Yeni trendler, yeni ambalajlar
Ülker, en çok satılan ürünlerinden Albeni ve Coco Star’ın ambalajlarını yeniledi. Ülker Grubu İstişare Konseyi Üyesi ve Basın Sözcüsü Metin Yurdagül, Metro, Albeni ve Coco Star’ın yeni ambalajları tasarlanırken, öncelikle trendleri belirleyen genç kuşağın beklentilerinin dikkate alındığını söyledi.
Türkiye çikolata pazarı tonaj olarak son üç yılda yüzde 27 oranında büyürken, Ülker aynı dönemde yüzde 31’lik bir büyüme gösterdi. Yurdagül, toplantıda Ülker’in bisküvi, çikolata, süt, yağ ve meşrubat gibi sektörlerde 62 yıldır faaliyet gösterdiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Ülker Grubu, 1950 yılından beri çikolata ve çikolata kaplamalı ürünler üretiyor. O tarihten beri de kaliteden asla ödün vermeden, hep ileri teknolojileri kullanarak, dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek, onları ülkemiz şartlarına uygun hale getiriyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz alanların çoğunda pazarın lideriyiz. Ana faaliyet alanlarımızdan olan çikolata ve çikolata kaplamalı ürünlerde de yüzde 57 pay ile pazarı şekillendiriyoruz. Bu alanda 2006 yılı ciromuz 680 milyon YTL’ye ulaştı.”
Rakamlarla Ülker’de çikolata üretimi
* 2006 yılında günde ortalama 17.000.000 adet çikolata ve çikolata kaplamalı ürün üretildi.
* Ülker çikolata ve çikolata kaplamalı ürünler üretimi için 2006 yılında;
- 45.000 ton toz şeker,
- 11.000 ton kakao çekirdeği,
- 15.000 ton süttozu,
- 8.000 ton kakao yağı kullandı.
* Ülker’in 6 markası toplam pazarın % 32’sini oluşturuyor.
o Halley
o Ülker Çikolata
o Ülker Çikolatalı Gofret
o Albeni
o Metro
o Coco Star
Kaynak: Marketing Türkiye
Türkiye çikolata pazarı tonaj olarak son üç yılda yüzde 27 oranında büyürken, Ülker aynı dönemde yüzde 31’lik bir büyüme gösterdi. Yurdagül, toplantıda Ülker’in bisküvi, çikolata, süt, yağ ve meşrubat gibi sektörlerde 62 yıldır faaliyet gösterdiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Ülker Grubu, 1950 yılından beri çikolata ve çikolata kaplamalı ürünler üretiyor. O tarihten beri de kaliteden asla ödün vermeden, hep ileri teknolojileri kullanarak, dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek, onları ülkemiz şartlarına uygun hale getiriyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz alanların çoğunda pazarın lideriyiz. Ana faaliyet alanlarımızdan olan çikolata ve çikolata kaplamalı ürünlerde de yüzde 57 pay ile pazarı şekillendiriyoruz. Bu alanda 2006 yılı ciromuz 680 milyon YTL’ye ulaştı.”
Rakamlarla Ülker’de çikolata üretimi
* 2006 yılında günde ortalama 17.000.000 adet çikolata ve çikolata kaplamalı ürün üretildi.
* Ülker çikolata ve çikolata kaplamalı ürünler üretimi için 2006 yılında;
- 45.000 ton toz şeker,
- 11.000 ton kakao çekirdeği,
- 15.000 ton süttozu,
- 8.000 ton kakao yağı kullandı.
* Ülker’in 6 markası toplam pazarın % 32’sini oluşturuyor.
o Halley
o Ülker Çikolata
o Ülker Çikolatalı Gofret
o Albeni
o Metro
o Coco Star
Kaynak: Marketing Türkiye
Aralık 26, 2006
İLK 5
MarketingMa blogundan tanıdığımız Alper Akcan'ın kurduğu güzel zaman geçirmeye birebir ilk5.blogspot artık wordpress'te yeni adresinde: ilk5.net
(: Geçen hafta yazdığım ilk5'lerim :)
* Şurda bi kuş varmış…
1. Bu görmüş,
2. Bu tutmuş,
3. Bu pişirmiş,
4. Bu yemiş,
5. Bu da ‘hani bana, hani bana’ demiiiş…
* Günün Menüsü
1. Ezogelin Çorba
2. Musakka
3. Pirinç Pilavı
4. Kabak Tatlısı
5. Yayık Ayran
* Doğada Bulunan 5 Büyük Element
1. Ateş
2. Su
3. Toprak
4. Hava
5. Tahta
Daha renkli ilk5'ler için sizi de bekliyoruz!
Aralık 25, 2006
musicovery
yalnızlık
yanımda kimse olmadığından değil
yalnızlığım,
yalnız olduğumu söyleyebileceğim
kimse olmadığı için
yalnızım ben...
yalnızlığım,
yalnız olduğumu söyleyebileceğim
kimse olmadığı için
yalnızım ben...
gözler
gözlerin gözlerimi
gözlerimin gözlerini
gözlediği gibi gözleseydi
gözlerimiz göz göze gelirdi...
gözlerimin gözlerini
gözlediği gibi gözleseydi
gözlerimiz göz göze gelirdi...
Aralık 23, 2006
KonFikir Makinası
Girişmek için iyi bir fikriniz var mı..?
Bir zamanlar Apple'dan kovulan, şu an Apple CEO'su olan Steve Jobs, ünlü İngiliz atasözüne(Yıldırım iki kere çarpmaz!) karşı gelircesine pazarlamada devrim yaratmaya devam ediyor.
Macintosh 'tan sonra Ipod ile inanılmaz bir pazar başarısı yakalayan Jobs'ın hayatına göz atmakta fayda var. Çok şey kazanacağınızı umuyorum. (iCon:Steve Jobs)
Geçenlerde aklıma şu fikir geldi: Fikirleri bir gün değerlendirmek üzere bir yerde biriktirmek...
Hatta herkesin bir KonFikir Makinası olsa da orada fikirlerini biriktirse...
Eminim bir gün işe yarayacaktır, KonFikir Makinası 'nı dolduranlar bir gün meyvelerini alacaklardır.
Bakın, ben başladım bile..!
Bir zamanlar Apple'dan kovulan, şu an Apple CEO'su olan Steve Jobs, ünlü İngiliz atasözüne(Yıldırım iki kere çarpmaz!) karşı gelircesine pazarlamada devrim yaratmaya devam ediyor.
Macintosh 'tan sonra Ipod ile inanılmaz bir pazar başarısı yakalayan Jobs'ın hayatına göz atmakta fayda var. Çok şey kazanacağınızı umuyorum. (iCon:Steve Jobs)
Geçenlerde aklıma şu fikir geldi: Fikirleri bir gün değerlendirmek üzere bir yerde biriktirmek...
Hatta herkesin bir KonFikir Makinası olsa da orada fikirlerini biriktirse...
Eminim bir gün işe yarayacaktır, KonFikir Makinası 'nı dolduranlar bir gün meyvelerini alacaklardır.
Bakın, ben başladım bile..!
Aralık 22, 2006
günün (s)özü 14
Emretmek daha zordur itaat etmekten. Her emir bir tecrübe ve bir riziko gibi göründü bana; ve canlı, bir emir verdiğinde, daima tehlikeye atar kendini.
Friedrich Nietzsche
Böyle Buyurdu Zerdüşt
Friedrich Nietzsche
Böyle Buyurdu Zerdüşt
Perspective
Galatasaray Üniversitesi İİBF İşletme Kulübü yayını olan Perspective dergisinde yer alan yazıları okumak ve GSU İşletme Kulübü'nün faaliyetlerini yakından takip etmek ister misiniz?
O halde... Tıklaması bedavaaaaaaaaaaa!!!
NoT: Reklam arası başlığı altında reklam ve pazarlama ile ilgili yazılarımı siteden okuyabilirsiniz.
Aralık 20, 2006
İçinizdeki Tyler
Aralık 19, 2006
adidas by Stella McCartney
Paul Mccartney 'in küçük kızı, Gucci'nin cazip teklifini deri giysiler üretmek istemediği için geri çeviren hayvan hakları savunucusu, yaratıcı bir kadın modacı...
2000 yılında Madonna'nın gelinliğini tasarlayan Stella McCartney, şimdilik erkekler için kafasını yormuyor. Adidas için hazırladığı fall/winter 2006 collection ve spring/summer 2007 collection görülmeye değer!
Dahi modacı Stella; kadınlara şık, elit ve trendy olma yollarının kapılarını açıyor...
Sonbahar/Kış 2006 ve İlkbahar/Yaz 2007 koleksiyonları için go! go! go!
http://www.press.adidas.com/stellamccartney/
günün (s)özü 13
'Her zaman kazanmazsınız. 1994 Oyunlarında dördüncü oldum. Ama hayatımın en hızlı yarışını koştum o gün.. Kendimce o gün kazanmıştım. Çünkü daha evvel hiç yapmadığım bir şeyi yapmayı başarmıştım.'
Bonnie Blair
Dört Olimpiyatta 5 Altın kazanan Şampiyon/ Hız Pateni
Bonnie Blair
Dört Olimpiyatta 5 Altın kazanan Şampiyon/ Hız Pateni
Aralık 18, 2006
Bir Reklamcının İtirafları
"As a private person, i have a passion for landscape, and i have never seen one improved by a billboard. Where every prospect pleases, man is at his vilest when he erects a billboard. When i retire from Madision Avenue, i am going to start a secret society of masked vigilantes who will travel around the world on silent motor bicycles, chopping down posters at the dark of the moon. How many juries will convict us when we are caught in these acts of beneficent citizenship?"
David Ogilvy
Founder of the Ogilvy & Mather Advertising Agency,
In Confessions of an Advertising Man, 1963
Dilenci ve Reklamcı
Reklam nedir sizce? Gerçeği bir başka türde süslemek ve hayâl ettirmek mi? Gerçeği iyimser bir açıdan dile getirmek mi yoksa?
Gelin şu kısa hikayeye göz atalım ve ne olduğunu anlamak için biraz yol katedelim...
Brooklyn köprüsünde, bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine bir tabela koymuş. Üzerinde "DOĞUŞTAN KÖR" yazılı imiş.
Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş. Bir reklamcı bunu görmüş. Tabelayı almış, arkasına bir şeyler yazmış, olduğu yere tekrar bırakmış.
Ne olduysa olmuş. Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes, başlamış dilencinin önündeki şapkaya, habire para atmaya....
Bir cümle yetmiş, onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar parayla dolup taşmasına...
Ne mi yazıyormuş?
"GÜZEL BİR BAHAR GÜNÜ... AMA BEN BAHARI GÖRMÜYORUM."
Mesnevi
Cömert Warren Buffet
'Çocuklarıma bırakacağım mirasın miktarı onların bu hayatta bir şeyler yapabilecekleri kadar çok olacak, ama hiçbir şey yapamayacakları kadar fazla değil.'
Bu sözler, dünyanın en zengin ikinci adamı, ünlü yatırımcı Warren Buffet'e ait. 46 milyar dolarlık servetinin önemli bir kısmını uzun zaman önce bağışlayacağını söyleyen Buffet, önümüzdeki birkaç yıl içinde Berkshire Hathaway'daki 31 milyar dolar civarındaki hisse senedini, arkadaşı Bill Gates ve Gates'in eşi Melinda tarafından yönetilen vakfa bırakacağını belirtti.
76 yaşındaki Buffet, böyle bir kararı almasının nedenini şöyle açıklıyor:
'Gates'lerin bu parayı benden daha iyi dağıtabileceğine inanıyorum.'
Buffet'in çeşitli vakıfları yöneten üç çocuğuna verdiği meblağ ise 3 milyar dolar civarındaymış.
Siz olsanız ne yapardınız?
içten
yağmur içinde yağmur,
kar içinde kar olmak isterdim...
iç-dış meselesi değil benim meselem...
her ikisi de kabulümdür,
yeter ki içten olsun!
dışına tavrım içindendir,
içi dışı bir olsun yeter ki!
kar içinde kar olmak isterdim...
iç-dış meselesi değil benim meselem...
her ikisi de kabulümdür,
yeter ki içten olsun!
dışına tavrım içindendir,
içi dışı bir olsun yeter ki!
Aralık 16, 2006
Mizahın İyileştirici G:)c:)
Geçenlerde bir yerde okumuştum: 'Karamsar deneyimli iyimserdir.'
Ne derece doğru bilemiyorum ama ben iyimser olmaya devam ediyorum şimdilik. Bu söz geçerli ise karamsar olana dek sürdüreceğim bu tutumumu.
Bu konuyla ilgili, mizahla yakından ilgilendiğim senelerde okuduğum ve etkilendiğim bir kitap hakkında bilgi vermek istiyorum.
Allen Klein ‘Mizahın İyileştirici Gücü’ adlı kitabında bir yandan kahkanın ve eğlencenin psikolojik ve fizyolojik değerini gösteriyor, bir yandan da zamanlamanın önemini açıklayarak mizahın bazen yersiz olduğunu dile getiriyor. En yıpratıcı olayların bile üstesinden gelmemiz için çeşitli yollar öneriyor.
Kısaca; mizahın, eğlencenin, komedinin hayatımızdaki rolünü ve önemini inceliyor diyebiliriz. Kitabın bazı konu başlıklarıyla ilgili sözler derledim. Umarım işinize yarar, cebinizde bulunsun...
* Çifte Kazanç
Mutlu olduğum zaman içimden ağlamak geliyor. Ama mutsuzken gülmek istemiyorum. Sanırım mutlu olmak daha iyi. Çünkü o zaman birinin bedelini ödeyerek iki duyguyu birden yaşıyorsunuz.
Edith Ann adıyla Lily Tomlin
* Gülünce Neler Kazanırsınız
Kahkahanın gücü karşısında, hiçbir şey ayakta duramaz.
Mark Twain
* Mizah Başarmamıza Yardım Eder
Tatsız düşünceleri yok etmenin en iyi yolu güzel düşüncelere yoğunlaşmaktır.
Hans Selye
Stres Araştırmacısı
* Mizah Dengemizi Korur
Mizah duygusundan yoksun bir insan, yoldaki her çakıl taşında sarsılan, yayları olmayan bir vagona benzer.
Henry Ward Beecher
* Gülme/Ağlama İlişkisi
Kahkaha ve gözyaşı... Hayal kırıklığı ve bıkkınlığa verilebilecek iki tepki. Ben şahsen gülmeyi tercih ederim, çünkü arkada toparlanacak daha az şey kalıyor.
Kurt Vonnegut
* Yaşanmış Olaylara Bakış
İpin sonuna geldiğinde, bir düğüm at ve asıl. Veee sallanmaya başla!
Leo Buscaglia
* Bir Tutum: Neşeyle Islık Çalmak
Tutum her şey demektir. Mae West seksenli yaşlarınıyirmi yaşında olduğuna inanarak yaşadı, ve matematiğinin kötü olduğu hiç aklına gelmedi.
Soundings dergisi
* Gülümsemeniz Şemsiyeniz Olsun
Bir gülümseme, her şeyi düzleştiren bir eğridir.
Phyllis Diller
* İlk Gülen Olmak
Apallıklarımızı gizlemek yerine kabullenirsek, bunlara gülmeye başlarız. Bütün dünya da bizimle birlikte güler.
Jimmy Durante
(Old Boy filminde de buna benzer bir söz hatırlıyorum:
'Gülersen tüm dünya da seninle birlikte güler, ağlarsan tek başına ağlarsın.' )
* Dünya Gülme Laboratuvarınız Olsun
Eğer çevrenize şöyle bir göz atarsanız, yaşamın gerçekten komedilerle dolu olduğunu görürsünüz.
Mel Brooks
Son olarak bir Çin yazıtıyla bitiriyor kitabını yazar...
Yaşam risklerle doludur.
Hepimiz ip üstünde yürümeye çalışan birer akrobatız.
Bir ip cambazı
İp üstünde, kendini evinde gibi hisseder.
Bedenini hafif tutan
Düşüncelerinin yalın kalmasını sağlayan insanlar
Tehlikede gibi görünsedeler de
Asıl güvende olan onlardır.
Uzun lafın kısası: Hayata G:)l:)mseyin
Ne derece doğru bilemiyorum ama ben iyimser olmaya devam ediyorum şimdilik. Bu söz geçerli ise karamsar olana dek sürdüreceğim bu tutumumu.
Bu konuyla ilgili, mizahla yakından ilgilendiğim senelerde okuduğum ve etkilendiğim bir kitap hakkında bilgi vermek istiyorum.
Allen Klein ‘Mizahın İyileştirici Gücü’ adlı kitabında bir yandan kahkanın ve eğlencenin psikolojik ve fizyolojik değerini gösteriyor, bir yandan da zamanlamanın önemini açıklayarak mizahın bazen yersiz olduğunu dile getiriyor. En yıpratıcı olayların bile üstesinden gelmemiz için çeşitli yollar öneriyor.
Kısaca; mizahın, eğlencenin, komedinin hayatımızdaki rolünü ve önemini inceliyor diyebiliriz. Kitabın bazı konu başlıklarıyla ilgili sözler derledim. Umarım işinize yarar, cebinizde bulunsun...
* Çifte Kazanç
Mutlu olduğum zaman içimden ağlamak geliyor. Ama mutsuzken gülmek istemiyorum. Sanırım mutlu olmak daha iyi. Çünkü o zaman birinin bedelini ödeyerek iki duyguyu birden yaşıyorsunuz.
Edith Ann adıyla Lily Tomlin
* Gülünce Neler Kazanırsınız
Kahkahanın gücü karşısında, hiçbir şey ayakta duramaz.
Mark Twain
* Mizah Başarmamıza Yardım Eder
Tatsız düşünceleri yok etmenin en iyi yolu güzel düşüncelere yoğunlaşmaktır.
Hans Selye
Stres Araştırmacısı
* Mizah Dengemizi Korur
Mizah duygusundan yoksun bir insan, yoldaki her çakıl taşında sarsılan, yayları olmayan bir vagona benzer.
Henry Ward Beecher
* Gülme/Ağlama İlişkisi
Kahkaha ve gözyaşı... Hayal kırıklığı ve bıkkınlığa verilebilecek iki tepki. Ben şahsen gülmeyi tercih ederim, çünkü arkada toparlanacak daha az şey kalıyor.
Kurt Vonnegut
* Yaşanmış Olaylara Bakış
İpin sonuna geldiğinde, bir düğüm at ve asıl. Veee sallanmaya başla!
Leo Buscaglia
* Bir Tutum: Neşeyle Islık Çalmak
Tutum her şey demektir. Mae West seksenli yaşlarınıyirmi yaşında olduğuna inanarak yaşadı, ve matematiğinin kötü olduğu hiç aklına gelmedi.
Soundings dergisi
* Gülümsemeniz Şemsiyeniz Olsun
Bir gülümseme, her şeyi düzleştiren bir eğridir.
Phyllis Diller
* İlk Gülen Olmak
Apallıklarımızı gizlemek yerine kabullenirsek, bunlara gülmeye başlarız. Bütün dünya da bizimle birlikte güler.
Jimmy Durante
(Old Boy filminde de buna benzer bir söz hatırlıyorum:
'Gülersen tüm dünya da seninle birlikte güler, ağlarsan tek başına ağlarsın.' )
* Dünya Gülme Laboratuvarınız Olsun
Eğer çevrenize şöyle bir göz atarsanız, yaşamın gerçekten komedilerle dolu olduğunu görürsünüz.
Mel Brooks
Son olarak bir Çin yazıtıyla bitiriyor kitabını yazar...
Yaşam risklerle doludur.
Hepimiz ip üstünde yürümeye çalışan birer akrobatız.
Bir ip cambazı
İp üstünde, kendini evinde gibi hisseder.
Bedenini hafif tutan
Düşüncelerinin yalın kalmasını sağlayan insanlar
Tehlikede gibi görünsedeler de
Asıl güvende olan onlardır.
Uzun lafın kısası: Hayata G:)l:)mseyin
Aralık 15, 2006
Sahte Lego İlanları
Daha önce Telefonica şirketinin ilanıyla ilgili değindiğim 'Yaratıcılıkta Yasak Bölge İhtiyacı' konusunu tekrar hatırlayalım.
Yaratıcı grubun işlerini ifşa ederken sağ duyulu olmaları gerektiğini ve kişisel yaratıcılıklarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmalarının yanlış olduğunu düşünüyorum.
İnternette künyeleri gezen sahte Lego reklamlarına değinmek istiyorum. İlanların sahte olduğu, sanat yönetmeni ve reklam yazarının "yaratıcılıklarını zorlamak" adına Saatchi yönetiminden habersiz olarak bu çalışmaları yaptıkları; hatta Lego'nun Saatchi'nin müşterisi bile olmadığı yazılıyor. Tehlikeli bölgeye giren iki yırtıcı-yaratıcı reklamcı ajanslarını ve adı geçen markayı zor duruma sokabiliyor.
Bir şekilde internete sızan bu çalışmalar oldukça üzücü ve kesinlikle kimseye hitap etmiyor. Sahte de olsa, suistimal edilen acılar ve değerlerin hüküm sürdüğü, yaratıcılıkla yırtıklığın farkını ortaya koyan, herkesin kendisine vicdanen yasak ilan etmesi gereken bölgeleri gözümüze sokan bu ilanları anlamak ve onlara anlam yüklemek mümkün değil!
Konuyla ilgili diğer ilanlara, açıklama mektubuna ve yorumlara şu linklerden ulaşabilirsiniz:
http://www.bigumigu.com/bigu/haber.asp?hid=1277
http://www.adrants.com/2006/12/lego-belittles-world-disasters.php
http://adsoftheworld.com/blog/operation/apology_letters_for_lego
Son olarak Edward de Bono 'dan bir alıntıyla bitirelim:
'Değer taşıyan her yaratıcı fikir, mutlaka mantıklı olmalıdır. Yoksa, düpedüz çılgınca bir fikir olur. Yaratıcı fikir, eğer mantığı varsa, biz o mantığı görene kadar çılgınca bir fikir olarak kalır. Mantığı yoksa, sonsuza kadar çılgınca bir fikir olarak kalmaya mâhkumdur.'
Şenlik Kamyonu
Aralık 13, 2006
Güzel Havalar
Bu şiiri 2002 yılında mezun olduğum Kayseri Fen Lisesi'ne, hocalarına, öğrencilerine ve kendinden bir şey bulan herkese ithaf ediyorum. Orhan Veli'ye minneti borç bilirim. Bizi neler mahvetti sizce..?
Güzel Havalar
Bizi bu güzel havalar mahvetti.
Böyle havalarda kopya çektik,
Vurgan'ın dersinde...
Okula defter-kitap götürmeyi,
Kay-Fen'in bahar havasında unuttuk.
Böyle işittik sevgi dolu sözleri, Avni Hoca'dan...
Okuldan kaçma hastalığımız,
Hep böyle zamanlarda nüksetti.
Bizi bu güzel havalar mahvetti.
Günler kısaldı, mevsimlerde...
Ve yıl fen liseli bir öğrencinin okul defterinde,
Birkaç sayfa resim, öyle yarım yamalak ki;
Adnan Bey'in sayesinde...
Doğa gibi bakıyorsun yağmur yağıyor.
Sonra çiçek açıyor, çiftleşmeler başlıyor birer birer...
Elimizle bir anda dönüyoruz ilk yıla,
Çömez yıllarımıza...
Hani şu dağbaşı yalnızlığımıza,
Ahmet Abi'nin kantin semalarına,
Her şeyden habersiz, başıboş dolaştığımız dar yollara,
Adını patika koyduğumuz inek yollarına,
KFL'nin arka sokaklarına,
Işıkların yıldızların gölgesinde kaldığı sahipsiz mezralara...
Bahçe dışarda yinelesin dursun kendini,
Telepinu değiliz, ölüp dirilemeyiz ki...
Okul defterimizde bırakın bizi,
Yeter artık!
Başbaşa bırakın bizle bizi...
Demin de dedim ya;
Hep böyle havalarda nüksetti.
Bizi bu güzel havalar mahvetti.
Kay-Fen sevgisi...
Üzerine;
Dostluk sergisi...
Arkasından;
Neşe ve hüzün silsilesi...
İşte bizi bu güzel havalar mahvetti.
Hepimizi bu sıcacık anılar mahvetti.
Sevgiler...
karşı
karşıyım, karşı!
çirkinim, güzele karşı;
güzelim, çirkine karşı.
nedir benimle alıp veremediğin?
hayat!
bu sabaha karşı.
çirkinim, güzele karşı;
güzelim, çirkine karşı.
nedir benimle alıp veremediğin?
hayat!
bu sabaha karşı.
Fast Car BMW
Tracy Chapman'ın 1988'in ortalarında çıkan efsane şarkısı Fast Car hayalini BMW 1 serisi süsleyen herkese gitsin...
Fast Car
You got a fast car
I want a ticket to anywhere
Maybe we make a deal
Maybe together we can get somewhere
Anyplace is better
Starting from zero got nothing to lose
Maybe we'll make something
But me myself I got nothing to prove
You got a fast car
And I got a plan to get us out of here
I been working at the convenience store
Managed to save just a little bit of money
We won't have to drive too far
Just 'cross the border and into the city
You and I can both get jobs
And finally see what it means to be living
You see my old man's got a problem
He live with the bottle that's the way it is
He says his body's too old for working
I say his body's too young to look like his
My mama went off and left him
She wanted more from life than he could give
I said somebody's got to take care of him
So I quit school and that's what I did
You got a fast car
But is it fast enough so we can fly away
We gotta make a decision
We leave tonight or live and die this way
I remember we were driving driving in your car
The speed so fast I felt like I was drunk
City lights lay out before us
And your arm felt nice wrapped 'round my shoulder
And I had a feeling that I belonged
And I had a feeling I could be someone, be someone, be someone
You got a fast car
And we go cruising to entertain ourselves
You still ain't got a job
And I work in a market as a checkout girl
I know things will get better
You'll find work and I'll get promoted
We'll move out of the shelter
Buy a big house and live in the suburbs
You got a fast car
And I got a job that pays all our bills
You stay out drinking late at the bar
See more of your friends than you do of your kids
I'd always hoped for better
Thought maybe together you and me would find it
I got no plans I ain't going nowhere
So take your fast car and keep on driving
You got a fast car
But is it fast enough so you can fly away
You gotta make a decision
You leave tonight or live and die this way
Aralık 12, 2006
dili geçmemiş zaman
ıslak bir kağıtmışım,
bir zamanlar.
yeni yeni anlıyorum da,
işe yaramamak ne acıymış...
kırık bir bibloydum,
geçenlerde.
hiç unutmuyorum o anı,
kırıp geçmişlerdi yanımdan...
yırtık bir çadırım,
şimdilerde.
yaşamak güzel ama,
içimde bir boşluk var...
bir zamanlar.
yeni yeni anlıyorum da,
işe yaramamak ne acıymış...
kırık bir bibloydum,
geçenlerde.
hiç unutmuyorum o anı,
kırıp geçmişlerdi yanımdan...
yırtık bir çadırım,
şimdilerde.
yaşamak güzel ama,
içimde bir boşluk var...
Aralık 11, 2006
Trend Show 07 Rüzgârı
Tek kelimeye sığmayan şişman aktivite sonunda çatladı ve ortaya çıktı. Trend Show'dan bahsediyorum tabii ki!
Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da gençlerin(özellikle liselilerin) sahnede görmeyi en çok istediği grupları bir araya getiren Trend Show, gösteri dünyasının ve gençlerin heyecanına ortak olarak özel aktiviteler ve fütursuzca dağıttığı hediyelerle gençlerin karşısındaydı. 7-10 Aralık tarihleri arasında tam 4 gün boyunca gençler zıpladı, Lütfi Kırdar Rumeli Salonu sallandı.
Kimler yoktu ki!
Hande Yener, Teoman, Mor ve Ötesi, Ceza, Vega, Hepsi, Redd, Hayko Cepkin, Dorian, Pinhani ve özel gösterileriyle Bubble Artistry Ana Yang, That 1 Guy, Allegria Acrobatics, BBI Extreme Show. Ayrıca; Penguen ve Kemik ekibi imza gününde tam kadro yerlerini aldılar.
Uzun lafın kısası; siz siz olun; 2008 Trend Show'u kaçırmayın, gençler ve kendini genç hissedenler...
Slogan 'güzel' olursa
Alfa Romeo
Güzellik yetmez.
Bellona
Güzel yaşamak sanattır.
Doğuş Çay
En güzel çay, doğuş çay.
Egos
Başınıza gelen en güzel şey.
Filli Boya
En güzel boya
Gümüşsuyu
güzelim halı...
Kotex
Kadın olduğunu hissetmek güzeldir.
Mavi Jeans
Çok güzel oluyoruz.
Omo
Kirlenmek güzeldir.
Pantene
Sağlıktan gelen güzellik
Güzellik yetmez.
Bellona
Güzel yaşamak sanattır.
Doğuş Çay
En güzel çay, doğuş çay.
Egos
Başınıza gelen en güzel şey.
Filli Boya
En güzel boya
Gümüşsuyu
güzelim halı...
Kotex
Kadın olduğunu hissetmek güzeldir.
Mavi Jeans
Çok güzel oluyoruz.
Omo
Kirlenmek güzeldir.
Pantene
Sağlıktan gelen güzellik
Aralık 10, 2006
Yeni Opel Corsa ve C'MON!
Yeni Opel Corsa'nın reklam mottosu olan C'mon nedir, ne değildir, ulaşılmak istenen hedef ve reklamın Türkiye'deki algılanışı nasıldır? Bu anlaşılmaz kampanya için bunun gibi birçok soru sorabilirsiniz.
Öncelikle C'mon İngilizce argosunda 'Come On' anlamına gelmektedir. Sağda solda c'mon nidalarıyla dolaşan bez bebekler Corsa'nın peşini bırakmamaktadır. Nitekim; Opel Corsa bu reklam kampanyasıyla hedef kitlesini ailelerden daha genç kesimlere indirmek istiyor. Bunun için de bu sempatik(!) bez bebeklerden yararlanarak MTV'de 4 aydır süren under the radar adında bir program yapıyor ve 2006 MTV Europe Music Awards sponsoru olarak karşımıza çıkıyor.
Açıkçası bu sıradışı kampanyanın Türkiye'de istenilen başarıya ulaşacağını zannetmiyorum. Gençlere yönelik de olsa özellikle üniversiteden yeni mezun olan, ilk primlerini sayan kitlenin bez bebeklere kanıp da o kadar parayı bu otomobile verecekleri konusunda şüpheliyim. İşin bir başka boyutu, Corsa'nın C'mon kampanyasında birebir örtüşme göremiyorum. Yani görsellerle yazılar birbirini desteklemiyor. Bu da algıda birtakım zorluklara yol açıyor ki; gençlerin seçimlerinde karışıklık ortaya çıkıyor. Yeni Opel Corsa'nın C'monlarla bezeli afişindeki metne göz atalım:
Fantastik Yeni Opel Corsa
Köşede oturmuş sıcacık kahvenizi sakin sakin yudumluyorsunuz ve... VAAAY! Şu gözünüzü alamadığınız güzellik de nesi? Tabii ki bizim Yeni Opel Corsa... Aerodinamik tasarımıyla, pek de karizmatik... Panorama sunroof'u, AFL, FlexFix taşıyıcı sistemi ve pırıl pırıl piyano lake orta konsoluyla ağzınızı açık bırakıyor. Bu arada üstünüz başınız da sıcak kahve oluyor haliyle. Yeni Opel Corsa. C'MON!
İşin özü; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Aralık 09, 2006
Yaratıcılık mı, yırtıklık mı?
Yırtıklık, icat edilmesi gereken yeni bir kavramdı. Yırtıklık, tümüyle farklı olmak arzusundan kaynaklanan bir yaratıcılık türüdür. Yaratıcılık, her zaman için yeni ve farklıdır, bu durumda genel kanı her yeni ve farklı şeyin yaratıcı da olması zorunluluğudur. Böylece, her farklı, tuhaf ve çizgi ötesi şey ‘yaratıcı’ sıfatını hakeder.
Bu düşünceye veya bu tarz yaratıcılığa karşı herhangi bir itirazım yok. Benim tek endişem insanların ‘yırtıklık’ ile ‘yaratıcılık’ kavramlarını eşit tutarak gerçek yaratıcılığa yazık etmeleridir. Yaratıcılık kolay anlaşılır, basit, sonradan anlaşılacak bir mantığa bürünmüş olarak görünebilir. Yaratıcılık “Hey bana bakın, ne kadar da yaratıcıyım değil mi?!” diye bağırmaz.
Tuhaflık genel olarak dikkat çekmez. Elbette bir hesap vermek isteyenlerle, alışılmış adetlere olan hor görüsünü bir resmi geçit törenine çevirmek isteyenler tuhaflığın yırtıklığına başvurabilir. Üzücüdür ki, sıradışıların oluşturduğu oldukça uzun bir sıra vardır- sanki tüm hippilerin hippi üniformalarını giymeleri gerekiyormuş gibi. Farklı olma arayışı ile motive olmanın yanlış bir tarafı yoktur. Ancak bunun, sıradışı olmak adına sıradışı olmak noktasında kalması yazık olur. Yan düşünme sürecinde provokasyonun son derece önemli bir rolü vardır. “Po arabalarının kare tekerleği vardır.” tipik bir provokasyon örneğidir. Provokasyonun ana noktasında ise, porovokasyondan uzağa hareket etmek için hareket kullanılmaktadır. Öylece provokasyonun üzerinde oturup “Bu yaratıcı değil mi.?” demek yerine kare tekerlekten hareket ederek akıllı suspansiyon tasarımına ilerleniyor. Provokasyon değerli bir basamak ancak yararlı bir sonuç değil.
Yırtıklığın yaratıcılıkla bu kadar sık eş anlamlı kullanılmasının sebebi, yırtıklığın çok kolay olmasıdır. Böylece, farkedilmek ve yaratıcığıyla gösteriş yapmak isteyenler bu izlenmesi en kolay rotayı takip etmektedir. Bu bir seçenek ve seçimdir. Benim bakış açıma göre pek yapıcı bir seçenek değil. Sadece sıradışı olmanın ötesinde katkı yaratabilen yaratıcılığa sonsuz saygım var. Bu durumda anahtar soru “Bu yaratıcılık hangi değeri yaratır?” Cevap göz çelici olabilir ancak bir çığlık da kulağı çeler. Gerçekten de çığlıklarla dolu bir dünyada yaşamak istiyor musunuz?
*Çevirmen notu: Dr. Edward de Bono yaratıcı düşünce alanında bir fikir lideridir ve “yan düşünce” kavramını ilk kullanan kişidir. Yaratıcılık ve düşünce alanında Gerçek Yaratıcılık, Altı Düşünce Şapkası ve Yan Düşünme adlı çok satan kitapların da dahil olduğu 50’den fazla kitap yazmıştır. ACA’nın yıllık toplantılarının ikisinde anahtar konuşmacı olarak bulunmuştur.
Yaz: Dr. Edward de Bono
Çev: Damla Özlüer
Crazitivity by Dr. Edward de Bono
From FOCUS Volume 8, Number 2, March-April 1997
Crazitivity is a new word that needed inventing. Crazitivity is that sort of creativity that is solely driven by desire to be different. Creativity is always new and different so the belief is that something new and different is necessarily creative. So anything different, bizarre and off-thewall claims to be creative.
I have no objection whatever to this belief and this style of creativity. My only concern is that people sho uld equate crazitivity with creativity. This would be a pity and would be a great disservice to serious creativity. Creativity can be low key, simple, unostentatious and very logical—in hindsight. Creativity does not have to announce: "Look at me. Aren’t I creative!!"
In the advertising world something that is crazy may catch attention and may therefore have a direct value. This is seldom the case elsewhere. Since much of the impetus for deliberate creative effort came from the advertising industry(brainstorming) there is this residue of belief that bizarre is creative.
Bizarre does not attract attention in general. So those who want to make a statement or parade their disdain for normal conventions may seek the crazitivity of bizarreness. Sadly, there is a huge convention of unconventionality—just as all hippies had to wear hippie uniforms. There is nothing wrong with the motivation to seek to be different. It is a pity if it just stops at being different for the sake of being different. In lateral thinking there is an important role for provocation. "Po cars have square wheels" is a typical provocation. The point of provocation, however, is that you use movement to move forward from the provocation. You do not just sit on the provocation and say: "Isn’t tha t creative?" So you move forward from the square wheel provocation to design intelligent suspension. Provocation is a valuable step but not a useful result.
The main reason why crazitivity is so often equated with creativity is that crazitivity is so very easy. So those people who want to be noticed and want to flaunt creativity find this the easiest route to take. That is a choice and an option. In my view it is not a very constructive one. I regard highly those creative contributions which deliver more va lue than just being different. So the key
question is: "What value does this creativity deliver?" It may be eye-catching but then a shout is ear-catching. Do you really want to live in a world full of shouting?
Dr. Edward de Bono is a leading authority in the field of creative thinking and is the originator of the term "lateral thinking." He has written over 50 books in the field of creativity and thinking—including the international bestsellers, Serious Creativity, Six Thinking Hats, and Lateral Thinking. He has been a keynote speaker at two of ACA’s annual conventions.
Aralık 05, 2006
İlk 5
Aralık 04, 2006
Nevale'nin Zaferi
İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü 4. sınıf öğrencisi Metin Kaplan yılların sefertasını çok daha modern görünümlü, her katı ayrı sıcaklığa ve zamana ayarlanabilen bir araç olarak tasarlamış, ismini de nevale koymuştu. Bu projesiyle; Electrolux 'ün 4 yıldır tüm dünyadaki üniversite son sınıf öğrencileri arasında düzenlediği Electrolux Uluslararası Tasarım Yarışması 'nda 9 öğrencinin arasına girerek finale kalmıştı.
Electrolux Design Lab 2006 tasarım yarışmasında finale kalan Kayseri Fen Lisesi 2003 mezunu Metin Kaplan, 28 Kasım'da Barselona'da yapılan finalde jüri tarafından birinciliğe layık görüldü. Metin 'i tebrik ediyorum ve başarılarının son sürat devam etmesini diliyorum.
Henrik Otto, head of Electrolux design says about nevale ;
'The concept not only solves a problem, but it also promotes a healthier lifestyle.'
Yarışmanın sonuçları, jüri raporu ve jüri ile ilgili ayrıntılı bilgi için:
http://www.electrolux.com/node35.aspx?id=1056442
http://www.electrolux.com/node23.aspx?folderid=20812&page=4&q
Nevale'nin fendi, fast food'u yendi sonunda...
Aralık 03, 2006
sarı bir kelebek
Bad Hair Day
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)