Çok küçük bir başarı çok büyük bir plandan daha iyidir.
Leon Duguit
Mart 30, 2008
İstanbul
Bünyenizin size sağladığı her hisse karşılık veren şehir.
Öyle bir şehirdir ki, sizi sizden alabilir. Gün gelir yüzünüze vuran bir yağmur damlasıyla hatırınızda canlanır, gün gelir burnunuzun aldığı bir Haliç kokusuyla...
Yağmurun şehridir İstanbul. Yağmurları alıp götürür sizi, kilometrelerce yürütür bir semtten ötekine. Gözünüz göremez bir daha başka bir yağmuru, başka bir sevdaya tutulamazsınız.
En büyük sevdanızdır İstanbul, bırakamazsınız onu. İzmit'te yediğiniz pişmaniye tadı bırakır bünyenizde, günbegün... Yaşasanız da olmaz, yaşamasanız da. Kendinizden koparamadığınız yariniz gibidir, yüzünüze hiç dokundurmuşluğunuz olmayan bir kır çiçeği gibidir.
Nazlıdır İstanbul. Sevdikçe şenlenir, kırıldıkça sırtını gösterir. En büyük hüzünleriniz, en büyük sevinçleriniz onunladır, ondandır. Sizi siz yapan odur da, bilemezsiniz, söyleyemezsiniz... Sabahın ilk ışıklarıyla gözünüzde canlanır, aydınlığın coşkusuna kapılmış bünyenizi sarhoş eder.
Her gün yeni bir aşk doğurur İstanbul. Tekrar ve tekrar yaşanan bir aşktır ondaki, bitmek tükenmek bilmeyen bir çeşmedir, aşkın çeşmesidir. En güzeli ve kötüyü gösterir size, dokunduğunuz her çiçekte onu görürsünüz. Dolmabahçe'nin kapılarını, Kız Kulesi'nin ihtişamını, yedi tepenin her birini... Gözlerinizi kaparsınız, onu görürsünüz. Farkedersiniz ki herşeyiniz İstanbul, İstanbul herşeyiniz...
Bitmek tükenmek bilmeyen bir sevdanın türküsüdür İstanbul, içimizde ve dışımızda...
Teşekkürler liquid...
Kaynak: ekşisözlük
Fotoğraf: Tevfik Başer
Advertising
* I don't regard advertising as entertainment or an art form, but as a medium of information.
David Ogilvy
* The most powerful element in advertising is the truth.
William Bill Bernbach
* Advertising is the most fun you can have with your clothes on.
Jerry Della Femina
* I know half the money I spend on advertising is wasted, but I can never find out which half.
John Wanamaker
* Advertisements contain the only truths to be relied on in a newspaper.
Mark Twain
David Ogilvy
* The most powerful element in advertising is the truth.
William Bill Bernbach
* Advertising is the most fun you can have with your clothes on.
Jerry Della Femina
* I know half the money I spend on advertising is wasted, but I can never find out which half.
John Wanamaker
* Advertisements contain the only truths to be relied on in a newspaper.
Mark Twain
Mart 27, 2008
günün (s)özü 293
Hatalarınızdan ders çıkarmak akıllıca bir şeydir. Başkalarının hatalarından ders çıkarmak daha akıllıca bir şeydir.
Hillel Segal
Hillel Segal
Selam Dünyalı, Ben Türküm
Yürüyüş yaparken zıplayıp tabelalara vuranların, evde gömlek, kravat ve süveterini çıkarmayıp sadece altına pijama giyenlerin, gazetelerdeki insan fotoğraflarına türlü çeşitli bıyıklar çizenlerin hikayesi...
"Kopya kişinin kıldığı namaz geçerli midir?" diye soranların, uzaylı görünce taş atanların, işkembe-kokoreç yasaklanır diye AB'den soğuyanların, yeni dökülmüş betona imza atanların hikayesi...
Haftasonu ödevini pazar akşamına sıtıştıranların, bi arkadaşa bakıp çıkanların, duvarlarına geyikli halılar asanların, cep mesajından destan düzenlerin hikayesi...
Adaleti mafya tezgahlarında arayanların, Susurluk'tan sadece ayran çağrışımı çıkaranların, mermi manyağı yapanların/yapılanların, her şeye ülkücü ad bulanların hikayesi...
Otobüste cam kenarında oturan, akşamüstü hüzne dalan, Aziz Nesin'e rakı kadehiyle rahmet okuyanların hikayesi...
Her şeye ama her şeye alaturka bir tını verenlerin hikayesi...
Tebessümden öte bir şey var bu kitapta... Belki muzip bir kahkaha, belki de derin bir iç çekme...
Hal-i pür melalimiz işte...
Vedat Özdemiroğlu
Şakacı
Güler, gülümser bir şakacı,
Güldürür, düşündürür,
Arada-bir durur, gözleri dalar,
Neler söyler, neler susar..
Yoksa, çok acı bir şakayı
Şakadan da olsa,
Çok yalın bir karanlığa mı saklar..
Oynadığı oyunsa,
Yaşamda oynadığı
Oyununu mu yaşar..
Oyunda yaşadığı,
Yaşamını mı oynar..
Yaşarcasına, oynarcasına.
Öyküler anlatır olmuşçasına,
Sonunu mutlu bağlar,
Gider evinde ağlar...
Özdemir Asaf
Güldürür, düşündürür,
Arada-bir durur, gözleri dalar,
Neler söyler, neler susar..
Yoksa, çok acı bir şakayı
Şakadan da olsa,
Çok yalın bir karanlığa mı saklar..
Oynadığı oyunsa,
Yaşamda oynadığı
Oyununu mu yaşar..
Oyunda yaşadığı,
Yaşamını mı oynar..
Yaşarcasına, oynarcasına.
Öyküler anlatır olmuşçasına,
Sonunu mutlu bağlar,
Gider evinde ağlar...
Özdemir Asaf
Mart 26, 2008
Formamı Geri Ver
Alametifarika’dan Uğurcan Ataoğlu ve Cem Akar’ın Temmuz 2007’de başlattığı bir Alametifarika ve Rabarba hareketi olan “Formamı Geri Ver” kampanyası yaklaşık 150 bin imzaya ulaştı. Türkiye futbol milli takımının beyaz zeminli ve göğsünde ayyıldızlı kırmızı bant bulunan klasik formasına geri dönülmesi için başlatılan kampanyayla, Türkiye Futbol Federasyonu ve sponsorların harekete geçirilmesi amaçlanmıştı.
Kampanya devam ederken TFF’nin bundan sonra milli takımın yurt dışındaki maçlarında yeni turkuaz formayla, yurt içindeki maçlarında ise kampanyaya katılanların istediği klasik formayla oynayacağını açıklaması, kampanyaya katılanları sevindirdi.
Eğer siz de destek vermek isterseniz; kampanya sitesine girin ve boş olan bir kutuyu işaretledikten sonra adınızı-soyadınızı yazın. Kampanyanın detayları için başlığa tıklayın.
Kaynak: MediaCat Online
günün (s)özü 292
Tembel insan yoktur. Sadece kendisine esin kaynağı oluşturacak kadar güçlü amaçları olmayan insanlar vardır.
Anthony Robbins
Anthony Robbins
Jean of Arc
I know this now.
Every man gives his life to what he believes.
Every woman gives her life for what she believes.
Sometimes people believe in the little or nothing,
and so they give their lives to little or nothing...
Jeanne d'Arc
Every man gives his life to what he believes.
Every woman gives her life for what she believes.
Sometimes people believe in the little or nothing,
and so they give their lives to little or nothing...
Jeanne d'Arc
Postmodern Kelimeler Sözlüğü
Hakan Yaman; son kitabı 'Postmodern Kelimeler Sözlüğü'nün çıkışını göremeden 24 Ocak 2006'da aramızdan ayrıldı.
Daha önceki baskısında, 'Kelimenü' adlı kitabında yer alan bazı kelimeleri şu adreste bulabilirsiniz:
http://www.tulumba.com/storeItem.asp?ic=zBK333339JG812
Resimde gördüğünüz baskısı da Hakan Yaman'ın Alametifarika'nın katkısıyla çıkan son kitabı...
Kelimelerle oyunlar oynayan ve onlara yeni anlamlar yükleyen yazar kitabın arkasında son paragrafta şöyle demiş:
Peki, kelimeler bu kadar eziyete değerler mi? Neden elimizdekilerle yetinmiyoruz? Yetinmeyiz, yetinebilemeyiz. Boş verin kelimeleri. Söyleyin, siz en son ne zaman herhangi bir şey uydurdunuz? Sonra da karşısına geçip hayran hayran seyrettiniz, dinlediniz, dokundunuz?
Bu kadar eziyete değmiş, iyi ki elimizdeki kelimelerle yetinmemiş. 'Sözlerin Özü-Terimlerin Sessizliği' başlıklı önsözünde ise şu satırlar dikkatimi çekti:
Topluluk karşısında yazı yazma beceriniz mi yok? Şu üzüldüğünüze bakın. Varsın olmasın! Hem yazı, kelime dediğiniz nedir ki; yazarın elinin kiri. Yaratıcılık, yazı yazmak, resim yapmak, beste düzmek veye şarkı söylemekle sınırlı değildir. Yaratıcılık bir işin, şirketin, pozisyonun veya çalışanın tipinin tekelinde hiç değildir. Birisi satışta başarılıysa, diğeri sporda, bir diğeri de insan ilişkilerinde iyi olabilir. Herkesin kendisiyle övüneceği bir 'numarası', bir yeteneği, yaratıcı eseri veya fikri vardır...
Dakika beklemeyin. Her uğraşta sabah bülbülleri gibi döktürmeye gerek yok, çatra patra da işimizi görür... Hedef, ne AIDS'e çare bulmak, ne de Mars'a adam kondurmak. Hedef, yaratıcı hücrelere daha çok kan gitmesini sağlamak.
Umutmayın, rüzgâr yoksa, el altında her zaman küreklerimiz var!...
Hakan Yaman
Aralık 2005, Beşiktaş, İstanbul
Ayrıca; kitapla ilgili görüş ve önerilerinizi şu adresten iletebilirsiniz:
hakanyamanpostmodern@yahoo.com
Daha önceki baskısında, 'Kelimenü' adlı kitabında yer alan bazı kelimeleri şu adreste bulabilirsiniz:
http://www.tulumba.com/storeItem.asp?ic=zBK333339JG812
Resimde gördüğünüz baskısı da Hakan Yaman'ın Alametifarika'nın katkısıyla çıkan son kitabı...
Kelimelerle oyunlar oynayan ve onlara yeni anlamlar yükleyen yazar kitabın arkasında son paragrafta şöyle demiş:
Peki, kelimeler bu kadar eziyete değerler mi? Neden elimizdekilerle yetinmiyoruz? Yetinmeyiz, yetinebilemeyiz. Boş verin kelimeleri. Söyleyin, siz en son ne zaman herhangi bir şey uydurdunuz? Sonra da karşısına geçip hayran hayran seyrettiniz, dinlediniz, dokundunuz?
Bu kadar eziyete değmiş, iyi ki elimizdeki kelimelerle yetinmemiş. 'Sözlerin Özü-Terimlerin Sessizliği' başlıklı önsözünde ise şu satırlar dikkatimi çekti:
Topluluk karşısında yazı yazma beceriniz mi yok? Şu üzüldüğünüze bakın. Varsın olmasın! Hem yazı, kelime dediğiniz nedir ki; yazarın elinin kiri. Yaratıcılık, yazı yazmak, resim yapmak, beste düzmek veye şarkı söylemekle sınırlı değildir. Yaratıcılık bir işin, şirketin, pozisyonun veya çalışanın tipinin tekelinde hiç değildir. Birisi satışta başarılıysa, diğeri sporda, bir diğeri de insan ilişkilerinde iyi olabilir. Herkesin kendisiyle övüneceği bir 'numarası', bir yeteneği, yaratıcı eseri veya fikri vardır...
Dakika beklemeyin. Her uğraşta sabah bülbülleri gibi döktürmeye gerek yok, çatra patra da işimizi görür... Hedef, ne AIDS'e çare bulmak, ne de Mars'a adam kondurmak. Hedef, yaratıcı hücrelere daha çok kan gitmesini sağlamak.
Umutmayın, rüzgâr yoksa, el altında her zaman küreklerimiz var!...
Hakan Yaman
Aralık 2005, Beşiktaş, İstanbul
Ayrıca; kitapla ilgili görüş ve önerilerinizi şu adresten iletebilirsiniz:
hakanyamanpostmodern@yahoo.com
Mart 24, 2008
günün (s)özü 291
Enerji yaşamın ta kendisidir ve onun ruhudur; ve asıl neden enerjinin sınırı, ya da dış çemberidir, enerji sonsuz ölümdür.
William Blake
William Blake
Korku
Korkuyorum anne, al beni içine
Alışamadım anne, al beni yine
Büyüdüm anne, evler büyüdü
Büyüdü pabuçlar, yollar büyüdü
Orduya istiyorlar,
Savaş çıkar diyorlar
Silah veriyorlar anne
Bana öldür diyorlar.
Yat diyorlar anne
Kalk diyorlar.
Beynimi yiyorlar anne,
Beynimi yiyorlar
Kapat televizyonu anne
Seni de kandırıyorlar.
Oyunu verme anne,
Oyuna gelme anne.
Yaşar Kurt
Alışamadım anne, al beni yine
Büyüdüm anne, evler büyüdü
Büyüdü pabuçlar, yollar büyüdü
Orduya istiyorlar,
Savaş çıkar diyorlar
Silah veriyorlar anne
Bana öldür diyorlar.
Yat diyorlar anne
Kalk diyorlar.
Beynimi yiyorlar anne,
Beynimi yiyorlar
Kapat televizyonu anne
Seni de kandırıyorlar.
Oyunu verme anne,
Oyuna gelme anne.
Yaşar Kurt
Mart 21, 2008
Marketing Masculin
- T'es dans une soirée, tu vois une nana qui te plaît, tu t'approches et tu lui dis « J'suis une bête sexuelle, j'suis super bon au plumard, et en plus je tiens toute la nuit ». Ça c'est de la publicité mensongère, et c'est puni par la loi.
- T'es dans une soirée, tu vois une nana qui te plaît, tu la mates avec des potes, tu fais des réflexions très fines, tu te bourres la gueule, tu ne fais rien du tout et tu rentres bredouille. Ça c'est la réalité du marché.
Daha önce blogda yayınladığım bu iki yazının Türkçe'si olan 'Pazarlama nedir?' başlıklı yazı için:
http://burakargin.blogspot.com/2007/05/pazarlama-nedir.html
- T'es dans une soirée, tu vois une nana qui te plaît, tu la mates avec des potes, tu fais des réflexions très fines, tu te bourres la gueule, tu ne fais rien du tout et tu rentres bredouille. Ça c'est la réalité du marché.
Daha önce blogda yayınladığım bu iki yazının Türkçe'si olan 'Pazarlama nedir?' başlıklı yazı için:
http://burakargin.blogspot.com/2007/05/pazarlama-nedir.html
Marketing Féminin
- T'es dans une soirée, tu vois un mec qui te plaît ; tu t'approches et tu lui dis « J'suis super bonne au plumard ». Ça c'est du marketing direct.
- T'es dans une soirée, t'es avec un groupe d'amis, tu vois un mec qui te plaît, un de tes amis s'approche et il lui dit « Tu vois cette nana, elle est super bonne au plumard ». Ça c'est de la pub.
- T'es dans une soirée, tu vois un mec qui te plaît, tu t'approches, lui demandes son numéro de téléphone, le lendemain tu l'appelles, et tu lui dis « J'suis super bonne au plumard ». Ça c'est du télémarketing.
- T'es dans une soirée, tu vois un mec que tu connais, tu t'approches, tu lui
rafraîchis la mémoire, et tu lui dis « Tu te souviens comment j'suis super bonne au plumard ». Ça c'est du Customer Relationship Management.
- T'es dans une soirée, tu vois un mec qui te plaît, tu te lèves, tu t'arranges un peu les fringues, tu t'approches, tu lui sers un verre. Tu lui dis qu'il sent bon, qu'il est bien sapé, tu lui offres une clope et tu lui dis « J'suis super bonne au plumard ». Ça c'est du Public Relation.
- T'es dans une soirée, tu vois un mec qui te plaît, tu t'approches et tu lui dis « J'suis super bonne au plumard » et en plus tu lui montres les seins, ça c'est du merchandising.
- T'es dans une soirée, un mec s'approche et te dit « J'ai entendu dire que t'es super bonne au plumard ». Ça c'est du Branding « Le pouvoir de la Marque ».
- T'es dans une soirée, t'es avec un groupe d'amis, tu vois un mec qui te plaît, un de tes amis s'approche et il lui dit « Tu vois cette nana, elle est super bonne au plumard ». Ça c'est de la pub.
- T'es dans une soirée, tu vois un mec qui te plaît, tu t'approches, lui demandes son numéro de téléphone, le lendemain tu l'appelles, et tu lui dis « J'suis super bonne au plumard ». Ça c'est du télémarketing.
- T'es dans une soirée, tu vois un mec que tu connais, tu t'approches, tu lui
rafraîchis la mémoire, et tu lui dis « Tu te souviens comment j'suis super bonne au plumard ». Ça c'est du Customer Relationship Management.
- T'es dans une soirée, tu vois un mec qui te plaît, tu te lèves, tu t'arranges un peu les fringues, tu t'approches, tu lui sers un verre. Tu lui dis qu'il sent bon, qu'il est bien sapé, tu lui offres une clope et tu lui dis « J'suis super bonne au plumard ». Ça c'est du Public Relation.
- T'es dans une soirée, tu vois un mec qui te plaît, tu t'approches et tu lui dis « J'suis super bonne au plumard » et en plus tu lui montres les seins, ça c'est du merchandising.
- T'es dans une soirée, un mec s'approche et te dit « J'ai entendu dire que t'es super bonne au plumard ». Ça c'est du Branding « Le pouvoir de la Marque ».
Ajanslar Sıralaması
Bileşim Medya’nın yaptığı analize göre 16 Ocak - 15 Şubat tarih aralığında televizyonda en çok reklamı yayımlanan ajanslardan 31 reklamı 633.162 saniye yayımlanan Alametifarika, ajanslar sıralamasında birinci sırada yer aldı. 65 reklamı 627.005 saniye yayımlanan Y&R Reklamevi ikinci sırayı alırken, onu 13 reklamı 484.443 saniye yayımlanan Medina/Turgul DDB takip etti. Sıralamaya giren ilk on ajans şöyle:
Kaynak: MediaCat Online
Kaynak: MediaCat Online
Mart 20, 2008
eNSTaNTaNeLeR 41
* Tüzüklerin Efendisi
* Azap Masalları
* Enginlere sığmam yaşarım!
* Tarihi yol
* Elvis Presle, Alone Del Onu!
* Maskeli Baro
* Kanatan yara, kanayan bıçak
* Özgür link
* Azap Masalları
* Enginlere sığmam yaşarım!
* Tarihi yol
* Elvis Presle, Alone Del Onu!
* Maskeli Baro
* Kanatan yara, kanayan bıçak
* Özgür link
Green Marketing Konferansı
Bugünlerde pazarlama dünyasında internet devrimiyle kıyaslanabilecek çapta büyük ama sessiz bir devrim yaşanıyor. Al Gore’un ‘Uygunsuz Gerçek’ filmi derinden yaşanan bu devrimin tüm enerjisiyle açığa çıkmasını sağladı.
Sıradan insanlar hayatlarına giren tüm markalara ve bu markaların ardındaki şirketlere soruyor: Ürününü bana ulaştırana kadarki tüm aşamalarda gezegeni daha yaşanabilir bir yer kılmak ya da ona daha az zarar vermek için ne yaptın?
Bu büyük devrimi fark eden birçok global şirket, yeşil politikalar oluşturup bunları kamuoyuyla paylaşıyor ve bu politikaları sıkı bir şekilde takip ediyor.
Green Marketing Manifesto kitabının yazarı John Grant’e göreyse yeşil pazarlama her şeyden önce bir fırsat. Yaratıcılık için bir fırsat. Sosyal değişime öncülük edecek insanlara yönelik pazarlama yapmak için bir fırsat. Çocuklarımız için daha iyi bir kültür ve dünya yaratmak için bir fırsat.
Bu devrimin hayatımızı nasıl değiştirdiğini, değiştireceğini ve bu devrime nasıl dahil olacağımızı görmek için, bitirme ödevim olan 'Yeşil Pazarlama'yı yakından takip edebilmek için 11 Nisan 2008’de Mediacat'in düzenlediği yapılacak olan Green Marketing konferansında olacağım.
Konuşmacılar hakkında bilgi
JOSCHKA FISCHER
1998-2005 Almanya Dışişleri Bakanı, "Green Business" konusunda dünyanın en önde gelen konuşmacılarından biri.
- Alman Yeşil Partisi’nin lideri ve döneminin en popüler politikacısı oldu.
- Bakanlığı döneminde global ısınma ve iklim değişikliği konularına çok önem verdi, bu konuda yeni stratejiler geliştirilmesi gerektiğini savundu.
- Fischer; "Yeşil"i Alman politikasında gündeme getirmesiyle takdir toplamasının dışında, kişiliği ve karizmasıyla tüm dünyada saygı uyandıran bir lider ve çok aranan bir konuşmacı.
JOHN GRANT
"The Green Marketing Manifesto" kitabının yazarı, pazarlama iletişimi düşünürü, danışmanı ve MediaCat köşe yazarı.
- Yeşil pazarlamanın nasıl etkili ve sürdürülebilir şekilde yapılabilir?
- "Yeşil Pazarlama" sadece "Yeşil Yıkama" mı?
- BP, Honda, HSBC, Yahoo!, Wal-Mart gibi markalar yeşil pazarlama adına ne gibi işler yaptılar?
- %74 ilgili, %8 ilgisiz. Peki, %54 neden yeşil markaları tercih ediyor?
Katılım bilgileri için başlığı tıklayın...
Sıradan insanlar hayatlarına giren tüm markalara ve bu markaların ardındaki şirketlere soruyor: Ürününü bana ulaştırana kadarki tüm aşamalarda gezegeni daha yaşanabilir bir yer kılmak ya da ona daha az zarar vermek için ne yaptın?
Bu büyük devrimi fark eden birçok global şirket, yeşil politikalar oluşturup bunları kamuoyuyla paylaşıyor ve bu politikaları sıkı bir şekilde takip ediyor.
Green Marketing Manifesto kitabının yazarı John Grant’e göreyse yeşil pazarlama her şeyden önce bir fırsat. Yaratıcılık için bir fırsat. Sosyal değişime öncülük edecek insanlara yönelik pazarlama yapmak için bir fırsat. Çocuklarımız için daha iyi bir kültür ve dünya yaratmak için bir fırsat.
Bu devrimin hayatımızı nasıl değiştirdiğini, değiştireceğini ve bu devrime nasıl dahil olacağımızı görmek için, bitirme ödevim olan 'Yeşil Pazarlama'yı yakından takip edebilmek için 11 Nisan 2008’de Mediacat'in düzenlediği yapılacak olan Green Marketing konferansında olacağım.
Konuşmacılar hakkında bilgi
JOSCHKA FISCHER
1998-2005 Almanya Dışişleri Bakanı, "Green Business" konusunda dünyanın en önde gelen konuşmacılarından biri.
- Alman Yeşil Partisi’nin lideri ve döneminin en popüler politikacısı oldu.
- Bakanlığı döneminde global ısınma ve iklim değişikliği konularına çok önem verdi, bu konuda yeni stratejiler geliştirilmesi gerektiğini savundu.
- Fischer; "Yeşil"i Alman politikasında gündeme getirmesiyle takdir toplamasının dışında, kişiliği ve karizmasıyla tüm dünyada saygı uyandıran bir lider ve çok aranan bir konuşmacı.
JOHN GRANT
"The Green Marketing Manifesto" kitabının yazarı, pazarlama iletişimi düşünürü, danışmanı ve MediaCat köşe yazarı.
- Yeşil pazarlamanın nasıl etkili ve sürdürülebilir şekilde yapılabilir?
- "Yeşil Pazarlama" sadece "Yeşil Yıkama" mı?
- BP, Honda, HSBC, Yahoo!, Wal-Mart gibi markalar yeşil pazarlama adına ne gibi işler yaptılar?
- %74 ilgili, %8 ilgisiz. Peki, %54 neden yeşil markaları tercih ediyor?
Katılım bilgileri için başlığı tıklayın...
27. Uluslararası Film Festivali
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından AKBANK sponsorluğunda düzenlenen 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 5–20 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek.
Geçtiğimiz yıl 170.000 izleyiciyle rekor kıran Uluslararası İstanbul Film Festivali programında bu yıl, 2007 ve 2008’in en yeni, en çok konuşulan yapıtlarının yanında, unutulmaz klasik filmler ve sinema tarihinin usta yönetmenlerinin başyapıtlarından seçmeler içeren 20’yi aşkın bölümde 200 film yer alıyor. Festivalde her yıl olduğu gibi ünlü konuklar, usta sinemacıların katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri, sergiler, partiler, konserler ve birçok ilginç yan etkinlik gerçekleşecek.
27. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 4 Nisan Cuma akşamı Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılacak bir Açılış Töreni ile başlayacak.
İstanbul Film Festivali biletleri 22 Mart Cumartesi günü satışa çıkıyor. Sinemaseverler, biletlerini; Beyoğlu’nda Emek ve Atlas ile Kadıköy’de Rexx sinemalarında açılacak gişelerden ve Biletix üzerinden satın alabilecekler.
İstanbul Film Festivali izleyicilerden büyük ilgi gören hafta içi seanslarında indirimli fiyat uygulamasını bu yıl tüm bilet fiyatlarına yansıtıyor: Festival’de bilet fiyatları tam 10 YTL; öğrenci ile 65 yaş ve üstü için 7 YTL olacak. Festival’de hafta içi gündüz seansları ise yalnızca 3,50 YTL.
Festival Sponsoru Akbank’ın Axess kart sahipleri, hafta içi gündüz seansları hariç tüm festival filmlerinin biletlerini % 20 indirimle alabilecekler.
Festival kapsamında Akbank Sanat’ın çok amaçlı salonunda festival konuklarıyla atölye çalışmaları ve söyleşiler de düzenlenecek. Akbank Sanat festivale akredite olan basın mensuplarına açık olan Basın Odası’yla festivalin Basın Merkezi olarak da hizmet verecek.
Bu yıl ayrıca Akbank Sanat’ın katkılarıyla festivalin internet üzerinden yayınlanacak bir de “Festival Gazetesi” olacak. www.festivalist.com adresinden 1 Nisan günü yayına başlayacak ve festivali günlük olarak sinemaseverlere aktaracak bu e-gazetede festivale gelen konuklar ve etkinliklerle ilgili güncel haberlerin yanı sıra sinema eleştirmenlerinin festival programında yer alan filmlerle ilgili görüşleri, röportajlar ve yarışma filmleriyle ilgili günlük olarak verecekleri yıldız tablosu da yer alacak.
Uluslararası İstanbul Film Festivali tarafından her yıl verilen “Sinema Onur Ödülleri” bu yıl Türk Sineması’na imzasını atan üç büyük oyuncuya verilecek: Ekrem Bora, İzzet Günay ve Ediz Hun. 4 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda gerçekleşecek İstanbul Film Festivali Açılış Töreni’nde ödülleri takdim edilecek bu üç büyük sanatçının Festival programında birer filmi de yer alıyor.
Festivalin 18 Nisan Cuma günü gerçekleşecek Kapanış Töreni’nde ise çağdaş Rus sinemasının en önemli yönetmenlerinden, Alexander Sokurov’a “Sinema Onur Ödülü’ takdim edilecek.
Festival programı için başlığı tıklayın...
Kaynak: www.sinema.com
Geçtiğimiz yıl 170.000 izleyiciyle rekor kıran Uluslararası İstanbul Film Festivali programında bu yıl, 2007 ve 2008’in en yeni, en çok konuşulan yapıtlarının yanında, unutulmaz klasik filmler ve sinema tarihinin usta yönetmenlerinin başyapıtlarından seçmeler içeren 20’yi aşkın bölümde 200 film yer alıyor. Festivalde her yıl olduğu gibi ünlü konuklar, usta sinemacıların katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri, sergiler, partiler, konserler ve birçok ilginç yan etkinlik gerçekleşecek.
27. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 4 Nisan Cuma akşamı Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılacak bir Açılış Töreni ile başlayacak.
İstanbul Film Festivali biletleri 22 Mart Cumartesi günü satışa çıkıyor. Sinemaseverler, biletlerini; Beyoğlu’nda Emek ve Atlas ile Kadıköy’de Rexx sinemalarında açılacak gişelerden ve Biletix üzerinden satın alabilecekler.
İstanbul Film Festivali izleyicilerden büyük ilgi gören hafta içi seanslarında indirimli fiyat uygulamasını bu yıl tüm bilet fiyatlarına yansıtıyor: Festival’de bilet fiyatları tam 10 YTL; öğrenci ile 65 yaş ve üstü için 7 YTL olacak. Festival’de hafta içi gündüz seansları ise yalnızca 3,50 YTL.
Festival Sponsoru Akbank’ın Axess kart sahipleri, hafta içi gündüz seansları hariç tüm festival filmlerinin biletlerini % 20 indirimle alabilecekler.
Festival kapsamında Akbank Sanat’ın çok amaçlı salonunda festival konuklarıyla atölye çalışmaları ve söyleşiler de düzenlenecek. Akbank Sanat festivale akredite olan basın mensuplarına açık olan Basın Odası’yla festivalin Basın Merkezi olarak da hizmet verecek.
Bu yıl ayrıca Akbank Sanat’ın katkılarıyla festivalin internet üzerinden yayınlanacak bir de “Festival Gazetesi” olacak. www.festivalist.com adresinden 1 Nisan günü yayına başlayacak ve festivali günlük olarak sinemaseverlere aktaracak bu e-gazetede festivale gelen konuklar ve etkinliklerle ilgili güncel haberlerin yanı sıra sinema eleştirmenlerinin festival programında yer alan filmlerle ilgili görüşleri, röportajlar ve yarışma filmleriyle ilgili günlük olarak verecekleri yıldız tablosu da yer alacak.
Uluslararası İstanbul Film Festivali tarafından her yıl verilen “Sinema Onur Ödülleri” bu yıl Türk Sineması’na imzasını atan üç büyük oyuncuya verilecek: Ekrem Bora, İzzet Günay ve Ediz Hun. 4 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda gerçekleşecek İstanbul Film Festivali Açılış Töreni’nde ödülleri takdim edilecek bu üç büyük sanatçının Festival programında birer filmi de yer alıyor.
Festivalin 18 Nisan Cuma günü gerçekleşecek Kapanış Töreni’nde ise çağdaş Rus sinemasının en önemli yönetmenlerinden, Alexander Sokurov’a “Sinema Onur Ödülü’ takdim edilecek.
Festival programı için başlığı tıklayın...
Kaynak: www.sinema.com
günün (s)özü 289
Dil vahşi hayvana benzer, bir kere bırakırsan bir daha yakalayamazsın.
Latin atasözü
Latin atasözü
Resfest 2008
Uluslararası RESFEST Dijital Film Festivali Mart 2008 itibariyle Türkiye’de 4. kez düzenleniyor. Bu yıl da son dönemlerin en etkileyici kısa filmleri, animasyonları, dinamik müzik videoları ve tasarım filmleri ile yönetmen söyleşileri, paneller, sunumlar ve partilerin olduğu zengin bir program var.
Bu sene ilk kez yer alan Global Resmix bölümünde dünyanın dört bir yanındaki RESFEST ekiplerinin yüzlerce başvuru arasından derledikleri kendi ülkelerinin seçkilerini içeriyor. Kore'den, Hollanda'dan, Kanada'dan, Brezilya ve Singapur'dan seçmeler bölümünde kısa, deneysel filmler, düşsel kısalar, müzik videoları, yaratıcı belgeseller, deneysel parçalar ve yenilikçi animasyonlar yer alıyor.
Festival programını etkinliklerini ve haberlerini görmek için başlığı tıklayın...
Bu sene ilk kez yer alan Global Resmix bölümünde dünyanın dört bir yanındaki RESFEST ekiplerinin yüzlerce başvuru arasından derledikleri kendi ülkelerinin seçkilerini içeriyor. Kore'den, Hollanda'dan, Kanada'dan, Brezilya ve Singapur'dan seçmeler bölümünde kısa, deneysel filmler, düşsel kısalar, müzik videoları, yaratıcı belgeseller, deneysel parçalar ve yenilikçi animasyonlar yer alıyor.
Festival programını etkinliklerini ve haberlerini görmek için başlığı tıklayın...
Mart 18, 2008
JWT's list of 80 Things to Watch in 2008
1. Africa (foreign investment and development in)
2. Antibiotic backlash
3. Assisted marriage
4. Beijing 2008
5. Blue replacing green as the environmental movement's color du jour
6. Brain exercises
7. British actress Keira Knightley
8. Carbon tax
9. Chinese hurdler Liu Xiang
10. Classical musician Gustavo Dudamel
11. Climate sightseeing
12. Continuation of comebacks (Indiana Jones, The Cure, etc.)
13. Cooperative consumption
14. Couch surfing
15. Country branding (Oman, Indonesia, etc.)
16. Designer Phillip Lim
17. De-teching
18. DJ Tiesto
19. DNA-based exercising
20. E-clutter (and e-clutter consultants)
21. Eco-fatigue
22. E-mail etiquette
23. Facebook suicides
24. Fashion label Vena Cava
25. Foreign government investment (e.g., China, UAE) in U.S. companies
26. French President Nicolas Sarkozy
27. Game 3.0 (gamer-generated global gaming)
28. Google's Android
29. Gossip Girl
30. Gphone
31. Green weddings
32. Higher education online
33. Hip-hop's Retro Kids
34. Humbling of the hedge fund manager (anti-excess post sub-prime)
35. Hybrid taxis
36. Indian actress Deepika Padukone
37. Intellectual luxury
38. Investigating ingredients
39. Japanese designs (Tsumori Chisato, Uniqlo, Muji, etc.)
40. Kitchen appliances as new power tools
41. Lifestyle curators
42. Lipstick trumping lip gloss
43. Manga-inspired clothes
44. Mobile technology explosion
45. Mobulimia
46. Music as awareness driver; concerts and other residuals as cash cow
47. Musicovery (music tailored to moods)
48. Myanmar
49. Nollywood (the rise of Nigerian cinema)
50. Outsourcing to Ukraine (and other Eastern European countries)
51. Pakistan's Benazir Bhutto
52. Pantone's 18-3943 (blue iris)
53. Pets in the office
54. Prius homes
55. Radical transparency
56. Radiohead repeats (name-your-own-price music)
57. Recycling into fashion (Nau, Gary Harvey, etc.)
58. Selfless as the new selfish
59. Sex and the City, the movie
60. Shiny Toy Guns (the band)
61. Skiing in novel spots (Kashmir, Japan, Greenland, Russia, Korea, etc.)
62. Single men saying no to sex
63. Skype sex
64. Smart Cars in American cities
65. SNS (social network service) brand communities
66. Spanish actor Javier Bardem
67. Staycations
68. Sturking
69. Tequila as the new wine
70. The N-11
71. Third screen (the mobile screen) rivaling the first screen (TV)
72. Trans-ertainment
73. U.S. gymnast Shawn Johnson
74. U.S. presidential election
75. Vicarious consumption
76. (Video) Gaming Olympics
77. Virtual gifting
78. Wannabe young Internet entrepreneurs (a.k.a. Mark Zuckerberg copycats)
79. Weak dollar/strong euro
80. Women juggling men
2. Antibiotic backlash
3. Assisted marriage
4. Beijing 2008
5. Blue replacing green as the environmental movement's color du jour
6. Brain exercises
7. British actress Keira Knightley
8. Carbon tax
9. Chinese hurdler Liu Xiang
10. Classical musician Gustavo Dudamel
11. Climate sightseeing
12. Continuation of comebacks (Indiana Jones, The Cure, etc.)
13. Cooperative consumption
14. Couch surfing
15. Country branding (Oman, Indonesia, etc.)
16. Designer Phillip Lim
17. De-teching
18. DJ Tiesto
19. DNA-based exercising
20. E-clutter (and e-clutter consultants)
21. Eco-fatigue
22. E-mail etiquette
23. Facebook suicides
24. Fashion label Vena Cava
25. Foreign government investment (e.g., China, UAE) in U.S. companies
26. French President Nicolas Sarkozy
27. Game 3.0 (gamer-generated global gaming)
28. Google's Android
29. Gossip Girl
30. Gphone
31. Green weddings
32. Higher education online
33. Hip-hop's Retro Kids
34. Humbling of the hedge fund manager (anti-excess post sub-prime)
35. Hybrid taxis
36. Indian actress Deepika Padukone
37. Intellectual luxury
38. Investigating ingredients
39. Japanese designs (Tsumori Chisato, Uniqlo, Muji, etc.)
40. Kitchen appliances as new power tools
41. Lifestyle curators
42. Lipstick trumping lip gloss
43. Manga-inspired clothes
44. Mobile technology explosion
45. Mobulimia
46. Music as awareness driver; concerts and other residuals as cash cow
47. Musicovery (music tailored to moods)
48. Myanmar
49. Nollywood (the rise of Nigerian cinema)
50. Outsourcing to Ukraine (and other Eastern European countries)
51. Pakistan's Benazir Bhutto
52. Pantone's 18-3943 (blue iris)
53. Pets in the office
54. Prius homes
55. Radical transparency
56. Radiohead repeats (name-your-own-price music)
57. Recycling into fashion (Nau, Gary Harvey, etc.)
58. Selfless as the new selfish
59. Sex and the City, the movie
60. Shiny Toy Guns (the band)
61. Skiing in novel spots (Kashmir, Japan, Greenland, Russia, Korea, etc.)
62. Single men saying no to sex
63. Skype sex
64. Smart Cars in American cities
65. SNS (social network service) brand communities
66. Spanish actor Javier Bardem
67. Staycations
68. Sturking
69. Tequila as the new wine
70. The N-11
71. Third screen (the mobile screen) rivaling the first screen (TV)
72. Trans-ertainment
73. U.S. gymnast Shawn Johnson
74. U.S. presidential election
75. Vicarious consumption
76. (Video) Gaming Olympics
77. Virtual gifting
78. Wannabe young Internet entrepreneurs (a.k.a. Mark Zuckerberg copycats)
79. Weak dollar/strong euro
80. Women juggling men
Windows XP duvar kağıdı
Windows XP'de çıkan hazır masaüstü duvar kağıdı, yani yukarıdaki fotoğraf Amerikalı fotoğrafçı Charles o'Rear'a aitmiş ve burası da Napa Vadisi'ymiş. 1978 yılında çektiği bu fotoğraf, adı Bliss, aynı yıl National Geographic'de yayınlanmış. Akabinde Bill Gates bu fotoğrafı görmüş ve Charles'la yüksek bir fiyata anlaşmışlar.
Kaynak: elmaaltshift
günün (s)özü 288
Nerede olursanız olun, elinizdekilerle yapabileceklerinizi yapın.
Theodore Roosevelt
Theodore Roosevelt
Cannes Lions 2008
Google'a Logo Yapsana!
Google’ın renkli logosunu bilmeyen yoktur. Bu özel logoyu Google sadece bazı özel günlerde değiştirmektedir. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gibi günlerde logomuzu değiştirmemizin sebebi bu günleri sizlerle beraber kutlama isteğimizdir.
Google Türkiye olarak bir ilke imza atıp 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için hazırlanacak logoyu ülke çapında düzenlediğimiz bir yarışma ile sizlerin oluşturmasını istiyoruz. Düşünsenize, milyonlarca insanın ziyaret ettiği ve dünyanın en bilinen web sitesi sizin çiziminizle renklenecek.
Eğlenmeyi unutmayın. Bütün iş yaratıcılık ve eğlenceli şeyler tasarlamak üzerine.
Haydi! 23 Nisan için logo yapalım.
Ayrıntılı bilgi için başlığı tıklayın.
Google Türkiye olarak bir ilke imza atıp 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için hazırlanacak logoyu ülke çapında düzenlediğimiz bir yarışma ile sizlerin oluşturmasını istiyoruz. Düşünsenize, milyonlarca insanın ziyaret ettiği ve dünyanın en bilinen web sitesi sizin çiziminizle renklenecek.
Eğlenmeyi unutmayın. Bütün iş yaratıcılık ve eğlenceli şeyler tasarlamak üzerine.
Haydi! 23 Nisan için logo yapalım.
Ayrıntılı bilgi için başlığı tıklayın.
Mart 16, 2008
Reklamcılar Tahtaya ve Akılda Kalanlar
Sektör çalışanlarına ve üniversite öğrencilerine yönelik düzenlenen eğitim semineri ‘Reklamcılar Tahtaya’ 15 Mart Cumartesi günü Serdar Erener’in “Gerçek mi, değil mi etkisinden belli olur” başlıklı dersi ile başladı.
Soru-cevap şeklinde ilerleyen keyifli derste Serdar Erener’in anlattıklarından akılda kalanlar...
• Reklam ikna değil; tahriktir, gıdıklar. Baştan çıkarmanın zarif bir yoludur.
• Reklamcılık birikim ve sezgi işidir; nedensiz bir merak gerektirir.
• Reklamcılar etki yaratmak için kiralanır. Reklam ticari bir hizmettir.
• Başarının sırrı yetenek, iştah ve çalışkanlıkta gizlidir.
• Zihin okumak çok önemlidir, iyi satıcılar iyi zihin okur.
• Bizim işimizin mahalledeki falcı kızın yaptığından farkı yok.
• Reklam 4 soruya doğru cevap verebildiği ölçüde başarılı olabilir. Ne, nerede, nasıl ve kime yapıyoruz?
• Yazılı bulduğunuz her şeyi okuyun.
• Reklam işinde durumsal ahlâk söz konusudur. Yani; her şey, her zaman, aynı şekilde doğru değildir.
• İnsan tabiatıyla mücadele etmeyin, sınırlarınızı bilin.
• Reklam ajansları kobiden hallice organizasyonun yapıldığı yerlerdir.
• Müşteri size ölçülebilir bir sonuç hedefi vermelidir.
• Hayat gerçekimsi, gerçek ve gerçek gerçeklerden oluşuyor. Gerçekimsi durumlarda –mış gibi yaparız, kendimizi kandırırız. Gerçek içinde bulunduğumuz ve kabul ettiğimiz durumdur. Gerçek gerçek ise en az konuşulan ve cesaret edilemeyen hakikatlerdir. Gerçek gerçeklerin hayatımızdaki yerinin büyük olmasında fayda var.
• ‘There is an inherent drama in every product’
‘Her ürünün içinde barındırdığı gizli bir anlam vardır.’
Leo Burnett
Ayrıca Fransız düşünür ve yazar Michel Foucault, reklamcılıktan nefret eden reklamcı Howard Gossage, 'global köy' ve 'ortam mesajdır' sözlerinin sahibi iletişim kuramcısı Marshall McLuhan, Ipod mucidi Steve Jobs, bir Amerikan rüyası olan reklamcı Ed McCabe, WPP’nin CEO’su Sir Martin Sorrell, Virgin şirketler grubunun kurucusu ve CEO’su Richard Branson gibi başarılı insanların hayatlarından örnekler anlattı.
Son olarak; başarılı olmak isteyen herkesin 10 saniyelik bir reklamı olması gerektiğini ve kendisinin zamanında yapmış olduğu 10 saniyelik reklamını hatırlattı:
‘Beni en az % 70 özgür bırakırsanız markanızı meşhur, sizi de zengin ederim.’
Ardından Alametifarika Ajans Başkan yardımcısı Yasemin Sümer “Müşteri temsilcisiz ajans mı olur?” başlığıyla tahtaya çıktı.
Alametifarika’nın iş şeklinden ve görev dağılımdan bahseden Yasemin Sümer ajansı tıkır tıkır işleyen bir kaosa benzetti. Alametifarika’nın Turkcell ekibinden reklam yazarı Kerem Kanık ve sanat yönetmeni Özgür Atamer de bir ekibin müşteriyle uyum içinde nasıl çalıştığına dair örnekler verdiler. Yasemin Sümer, derste kulaktan kulağa oynatarak ajanslarda yaşanan bilgi kaybına dikkat çekti ve müşteri temsilcisinin önemli bir ara mekanizma olduğunu söyledi. Mignon Mc Laughin’in şu sözünün durumu çok iyi özetlediğini belirtti:
‘Bize söylenenin yalnızca yarısını duyarız. Bunun yalnızca yarısını anlarız. Bunun da yalnızca yarısına inanır ve onun da yalnızca yarısını hatırlarız.’
Diğer akılda kalanlar
* Dünün müşteri temsilcisi, yarının ajans yöneticisi olabilir.
* Müşteri temsilcisi fikre odaklanır ve kendini reklamcı görürse; organizasyonel görev alması ve reklam fikrinin ilham kaynağı olması kaçınılmazdır.
- Aynı gemide olduğunu hissetmelidir.
- Cevabını bilmediği sorular için 'bilmiyorum, öğrenirim' diyebilmelidir.
* Fikir bulunurken hedeflerin ve bütçenin iyi saptanması gerekir.
* Zaman açısından kısıtlanma, iyi bir sıçrama tahtasıdır.
* Brief, reklam fikrini bulmamızı sağlayacak bir kelime ya da bir görüntüden oluşabilir.
Verilen bir saatlik öğle teneffüsünün ardından bu kez katılımcılar; televizyon ve reklam dünyasının yakından tanıdığı oyuncu Sarp Apak ve Alametifarika prodüktörlerinden Yağız Bak’ın birlikte tahta başında oldukları “Show Business” başlıklı dersine girdiler.
Eğlenceli bir sunum gerçekleştiren ikili sık sık birbirine laf atarak salondakileri güldürdü. Prodüksiyonla ilgili terimleri açıklayan Yağız Bak reklamların pre-production ve post-production aşamalarından bahsetti. Sarp Apak’ın oynadığı İş Tcell reklam filmlerinin çekim aşamalarını; senaryo oluşumu, aksesuar, kostüm, oyuncu, mekan seçimleri, storyboard çizimi, görüntü yönetmeni vs. gibi aşamaların nasıl bir süreçten geçtiğini çeşitli örneklerle anlattı.
Sarp Apak ise reklam oyunculuğunda nelere dikkat edilmesi gerektiğini, reklam serüvenini ve setlerde yaşadığı hikayeleri paylaştı. Soru-cevap şeklinde devam eden derste özellikle reklam dünyasında ünlü olmanın zorluklarından ve setlerdeki çekim şartlarından bahsedildi.
Öğleden sonraki son derste ise televizyon ve reklam dünyasının profesyonellerinden Okan Bayülgen tahtadaydı. 'İletişim dünyasında disiplinlerarası bir adam' başlığına atıfta bulunarak sözlerine başlayan Okan Bayülgen soru-cevap şeklinde samimi bir sohbeti tercih etti. Uzun süredir ekranlardan uzak kalan başarılı televizyoncu yeni programı ile tekrar televizyon ekranlarına döneceğinin müjdesini verdi. Programının adı: Disko Kralı
Diğer akılda kalanlar
* Televizyonda şov yapmak, izleyene karşı bir sorumluluk gerektirmiyor. Tıpkı doktorun apandist ameliyatı yaparken halka karşı sorumlu olmaması gibi.
* İnsanlar National Geographic kanalında defalarca Brooklyn köprüsünün yapılışını izliyorlar. Soru sorduğunuzda aldığınız tek cevap, bu köprüyü yaparken de baya zorlanmışlar oluyor. Halbuki iki leoparın çiftleşmesi ya da kuru fasulyenin tarifi çok daha akılda kalıcı.
* Radyo zekidir, televizyon aptaldır. Radyo açıkken her şeyi yapabilirsiniz; ama TV açıkken araba kullanamazsınız, ders çalışamazsınız mesela.
* Virtüel bir dünyada yaşıyoruz. Sanal ve hızlı değişen bir ortama ayak uyduruyoruz.
Okan Bayülgen özellikle İspanyol yönetmen Luis Bunuel’in Discreet Charm of the Bourgeoisie/Burjuvazinin Gizemli Çekiciliği filmine değindi. Ayrıca televizyon dünyasında olan bitenlerden ve yıllar öncesine giderek geçmişinden bahsetti.
.....
Dört ayrı bölümden oluşan 'IAA Reklamcılar Tahtaya Eğitim Semineri'nin ardından katılımcılara katılım belgesi verildi. Bir eğitim yılında dört kez yapılan bu seminerlerin tümüne katılanlaraysa 'Katılım Sertifikası' sunuluyor. Bilginize.
Extramücadele
Extramücadele 1997'de başlamış büyük bir projedir. Hayali siparişler üzerine çalışır. Aynen bir grafikerin müşterisi için bir işaret tasarlaması gibi toplumsal baskı altındaki bütün topluluklar için işaretler tasarlar. Onların hayali isteklerine uygun resimler yapar. Üniversiteye alınmayan türbanlı kız da, kürtçe konuşması hoş karşılanmayan adam da, Avrupalılaşma hareketine karşı çıkan islamcı da, islamcının karşıdevrim arzusundan rahatsız olan ordu ve sol aydın da Extramücadele'nin hayali müşterileridir. Extramücadele'nin hiç bir politik düşüncesi yoktur. Taraf değildir. Olamaz.
Extramücadele sürekli ödünç alarak, rüyayurdunu arar. Bu arayış kavramsal bir temel oluşturmak isteğinden çok, düşüncenin rüyasıdır. Aynen bir elma resmi ile bir elma yazısının ancak rüyada aynı şey oldukları gibi. Ya da İstanbul'a gelen bir yabancının karşılaştığı İstanbul tabelası ile gerçek İstanbul'un birbirlerinden çok farklı şeyler olmalarına rağmen, aynı şey de oldukları gibi.
Extramücadele, birbiri ile ilgisi olmayan şeylerin ilişkisidir. "Düşünüyorum" durumundan, "düşünülüyor" durumuna geçme isteğidir. Extramücadele, fotoğraf, şekil, işaret ve yazının bitmeyen kavgasıdır. Farklı dünyalardan koparılmış bu dörtlü arasında sürekli bir geçiş, birbirlerine kaçış vardır. Her biri, diğerinin hayaletidir. Dünya ve öbür dünya ve öbür öbür dünya gibi... Extramücadele, farklılardan bir vücut yapar. Birbirlerinin hayaleti olan parçalardan bir bütün, bir Frankenştayn yapar.
Memed Erdener'in tüm işlerini görmek için başlığa tıklayın
Sevdiğim Sloganlar - 15
Carlsberg
Probably the best beer in the world
Doğadan
Çay artık doğadan
Slazenger
Kışkırtır!
Olips
Annenizin onayladığı şeker
Scotch Brite
Temizlik ne rahat
Probably the best beer in the world
Doğadan
Çay artık doğadan
Slazenger
Kışkırtır!
Olips
Annenizin onayladığı şeker
Scotch Brite
Temizlik ne rahat
Mart 14, 2008
günün (s)özü 286
Yaşamda en önemli şey kazançlarımızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur.
William Bolith
William Bolith
En 2007 Ödül Töreni
12 Mart 2008 gecesi Galatasaray Üniversitesi Aydın Doğan Salonunda gerçekleştirilen En 2007 Ödül Töreni tam bir ünlüler geçidine sahne oldu. Üniversitemiz öğrencilerinin oylarıyla 30 kategoride ödül dağıtılan gecede üniversitemiz mezunlarından Hale Caneroğlu sahne alarak, söylediği şarkılarla ve sahne şovuyla tüm davetlilere keyifli dakikalar yaşattı.
Alp Kırşan'ın sunumuyla renklenen En 2007 Ödül Töreni'ne, ödüllerini almak üzere katılan ünlü isimler arasında Ahmet Ümit, Bekir Çoşkun, Beyazıt Öztürk, Binnur Kaya , Fikret Kuşkan, Hıncal Uluç, Sumru Yavrucuk, Pinhani grubu üyeleri, Demir Demirkan, Levent Yüksel, Uğur Dündar vardı. Ödül Törenimize ATV, NTV, Kanal D, Hürriyet Gazetesi, Milliyet Gazetesi basın mensupları da katıldı.
Ödül Töreni hakkında yorumlarınız için : en@gsuik.org
En 2007'de kazananların listesini görmek için başlığı tıklayın.
Mart 12, 2008
Mart 09, 2008
eNSTaNTaNeLeR 40
* Devingenetik : Doğuştan hareketli
* Kadınbudu : Müstehcen köfte
* Lunapark : Ay parkı
* Yaratıcı Yönetmen : Creative Detector
* Bu sana ilk ve son yardımım!
* Milattan sonra, milenyumdan önce...
* Vaz geçer, vız gelir.
* Trendine trendine trendine baktım
Bedava mı sandın, para verip aldım.
* Kadınbudu : Müstehcen köfte
* Lunapark : Ay parkı
* Yaratıcı Yönetmen : Creative Detector
* Bu sana ilk ve son yardımım!
* Milattan sonra, milenyumdan önce...
* Vaz geçer, vız gelir.
* Trendine trendine trendine baktım
Bedava mı sandın, para verip aldım.
Graffiti
Graffiti temel anlamıyla mağara duvarlarına yazılan yazılara verilen addır. Graffiti graffito kelimesinin çoğuludur. Günümüzde mağara duvarlarında bulunan hayvan figürleri çeşitli semboller graffitiye örnektir.
1980'li yıllarda aktif olarak New York şehrinde ortaya çıkar ve dünyaya yayılır. Ama geçmişi Taki183 denen bir postacının her gittiği yere işaretini yazmasına dayanır ve zaman içinde graffiti gelişir. New York'ta trenler duvarlar rengârenk değişik karakterli yazılarla süslenir. İllegal oalrak yapılan bu sanattan New Yorklular hiç memnun olmasalar da graffiti sanatçıları yaptıkları işin keyfini çıkarır; fakat daha sonra graffiti sanatçılarının vandal olarak nitelendirlmeye başlamasına neden olur. Graffiti zaman içinde önce Avrupa'ya daha sonra Asya ülkelerine kadar yayılır.
Fotoğraf: Burak Kargın
1980'li yıllarda aktif olarak New York şehrinde ortaya çıkar ve dünyaya yayılır. Ama geçmişi Taki183 denen bir postacının her gittiği yere işaretini yazmasına dayanır ve zaman içinde graffiti gelişir. New York'ta trenler duvarlar rengârenk değişik karakterli yazılarla süslenir. İllegal oalrak yapılan bu sanattan New Yorklular hiç memnun olmasalar da graffiti sanatçıları yaptıkları işin keyfini çıkarır; fakat daha sonra graffiti sanatçılarının vandal olarak nitelendirlmeye başlamasına neden olur. Graffiti zaman içinde önce Avrupa'ya daha sonra Asya ülkelerine kadar yayılır.
Fotoğraf: Burak Kargın
günün (s)özü 284
Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür.
Albert Camus
Albert Camus
Müdür
Kadının bir bebeği 1 ayda doğurabilecegini söyleyen kişiye proje müdürü,
Bir bebeğin 18 ayda ancak doğacağını söyleyen kişiye üretim müdürü,
Tek bir kadının bir ayda 9 bebek doğurabileceğini söyleyen kişiye planlama müdürü,
Bebeğin üretim şeklinin ille de yanlış olduğunu söyleyen kişiye kalite müdürü,
Dünyada hiç kadın ve erkek kalmasa o bebeği kendinin doğuracağını söyleyen kişiye pazarlama müdürü,
Bir kadının bir bebeği 1 ayda doğurmasını bekleyen kişiye genel müdür,
Bebek falan istemediğini söyleyen kişiye ise müşteri denir.
Kaynak: ekşisözlük
Bir bebeğin 18 ayda ancak doğacağını söyleyen kişiye üretim müdürü,
Tek bir kadının bir ayda 9 bebek doğurabileceğini söyleyen kişiye planlama müdürü,
Bebeğin üretim şeklinin ille de yanlış olduğunu söyleyen kişiye kalite müdürü,
Dünyada hiç kadın ve erkek kalmasa o bebeği kendinin doğuracağını söyleyen kişiye pazarlama müdürü,
Bir kadının bir bebeği 1 ayda doğurmasını bekleyen kişiye genel müdür,
Bebek falan istemediğini söyleyen kişiye ise müşteri denir.
Kaynak: ekşisözlük
Blog Ödülleri 2008
Blog reklamcılığı alanında faaliyet gösteren Bloglama, Blog Ödülleri yarışmasını düzenliyor. Teknoloji, kültür-sanat, pazarlama-reklam, kişisel ve daha birçok farklı kategorideki bloğun değerlendirileceği yarışmanın sonuçları, internet kullanıcılarının oylarıyla belirlenecek. Mayıs ayında gerçekleşecek tören ile ödüller sahiplerini bulacak.
Türk Blog Dünyası’nın gelişimine katkıda bulunmak amacıyla organize edilen “Blog Ödülleri", sürekli ve özgün blog içeriğini artırmayı ve böylece Türkiye'de internet sektörünün de ilerlemesine yardımcı olmayı hedefliyor. Türkiye'de sayısı 1,5 milyonu bulan ve sosyal medyanın en önemli parçalarından birisi haline gelen blogların ödüllendirilmesi, hem kaliteli blog içeriğinin teşvik edilmesi, hem de ülkemizdeki internet kullanıcılarının kendi beğenilerine uygun blogları tanımaları için fırsat sağlayacak.
Gelişmeleri başlığa tıklayarak organizasyonun web sitesi olan www.blogodulleri.com adresinden takip edebilirsiniz.
Türk Blog Dünyası’nın gelişimine katkıda bulunmak amacıyla organize edilen “Blog Ödülleri", sürekli ve özgün blog içeriğini artırmayı ve böylece Türkiye'de internet sektörünün de ilerlemesine yardımcı olmayı hedefliyor. Türkiye'de sayısı 1,5 milyonu bulan ve sosyal medyanın en önemli parçalarından birisi haline gelen blogların ödüllendirilmesi, hem kaliteli blog içeriğinin teşvik edilmesi, hem de ülkemizdeki internet kullanıcılarının kendi beğenilerine uygun blogları tanımaları için fırsat sağlayacak.
Gelişmeleri başlığa tıklayarak organizasyonun web sitesi olan www.blogodulleri.com adresinden takip edebilirsiniz.
Mart 07, 2008
Mucize
Mucizenin Uzun Yolu;
Bugün bir şey “imkansız” görünür.
İmkansız görünene bir gün birisi “neden olmasın?” der.
İmkansız görünen şey “Neden olmasın?” diyene “mümkün” görünmeye başlar.
Ancak mümkün görünen şey “çok düşük olasılıklı”dır.
“İhtimal olmaz” denilen şey “muhtemel” görünmeye başlar.
Muhtemel görünen şey “kuvvetle muhtemel görünmeye” başlar.
Kuvvetle muhtemel görünen şey “kesin” gibi görünür.
Kesinlikle gerçekleştirilebilir görünen şey “gerçek” gibi durur.
Gerçek gibi duran artık gerçek sayılır.
Gerçek sayılan gerçeğe döner.
Bugün biri için gerçek olan kimilerince mucizevidir.
“Bugün olmayan her şey kendisinden daha büyük bir şeylerin olması için bir basamaktır.”
Mucizenin Kestirme Yolu;
“Nasıl olacağını bilmiyorum; ama olacağını biliyorum.”
Ali Karakuş
Bugün bir şey “imkansız” görünür.
İmkansız görünene bir gün birisi “neden olmasın?” der.
İmkansız görünen şey “Neden olmasın?” diyene “mümkün” görünmeye başlar.
Ancak mümkün görünen şey “çok düşük olasılıklı”dır.
“İhtimal olmaz” denilen şey “muhtemel” görünmeye başlar.
Muhtemel görünen şey “kuvvetle muhtemel görünmeye” başlar.
Kuvvetle muhtemel görünen şey “kesin” gibi görünür.
Kesinlikle gerçekleştirilebilir görünen şey “gerçek” gibi durur.
Gerçek gibi duran artık gerçek sayılır.
Gerçek sayılan gerçeğe döner.
Bugün biri için gerçek olan kimilerince mucizevidir.
“Bugün olmayan her şey kendisinden daha büyük bir şeylerin olması için bir basamaktır.”
Mucizenin Kestirme Yolu;
“Nasıl olacağını bilmiyorum; ama olacağını biliyorum.”
Ali Karakuş
Carlsberg: Bottles
Probably the best new bottle in the world.
Advertising Agency: Duval Guillaume, Antwerp, Belgium
Creative Director: Geoffrey Hantson, Dirk Domen
Art Director: Dirk Domen
Copywriter: Geoffrey Hantson
Other additional credits: Erika Kongs, Niki Desiron, Sofie Hennen, Carole Michels
Üniversitenin ilk yıllarında arkadaşların Carlsberg şişeleri ile yapmış olduğu birkaç fotoğraf çalışması vardı, yukarıdaki kadar olmasa da tüketicilerinin imza atması açısından dikkate değer.
Fotoğraflar: Mustafa Caferoğlu
Advertising Agency: Duval Guillaume, Antwerp, Belgium
Creative Director: Geoffrey Hantson, Dirk Domen
Art Director: Dirk Domen
Copywriter: Geoffrey Hantson
Other additional credits: Erika Kongs, Niki Desiron, Sofie Hennen, Carole Michels
Üniversitenin ilk yıllarında arkadaşların Carlsberg şişeleri ile yapmış olduğu birkaç fotoğraf çalışması vardı, yukarıdaki kadar olmasa da tüketicilerinin imza atması açısından dikkate değer.
Fotoğraflar: Mustafa Caferoğlu
Telefon
“Telefona baktım, ne bakıyorsun ters ters dedi telefon, bugün ben yokken hiç aradı mı dedim, aramadı dedi. İyi dedim, hem senin cep telefonun var, arasa oradan arar dedi. Haklısın ama dedim, nedense beni evden de arasın, evde olmadığımı bile bile arasın, sonra cep telefonumdan arasın, evden aradım bulamadım desin, evden aradım bulamadım derken, o ev lafını evimiz gibi bir vurguyla söylesin, benim içim ısınsın, sanki o benim kadınımmış sanayım, aldanmış olmama boşvereyim, hayal ettiğimi gerçek sanayım, mesela bana kaçta geliyorsun desin, mesela falanca saatte diyeyim, o saate kadar saniyeleri sayayım, saniyeler benim sabırsızlığımı saysın, mesela ona; saatimi sattığım parayla bir demet sarı gül alayım, o bana saatini neden sattın demesin, eylül rengi gözleriyle baksın, gülün sarısı gözlerinde yankılansın, gözleri öpüşlerimde kapansın, mesela kahverengi kahverengi sevişelim, eflatun eflatun kanayalım, mavi mavi konuşalım, mesela gelirken rakı getir desin, buz var mı acaba diye de mırıldanarak düşünsün, üşüsün, acıksın, ağlasın; ısıtayım, doyurayım, güldüreyim, mesela ellerine bir çaresizlik gibi döküleyim, onun için ekmek parası kazanayım, çaresizliklerimdeki bütün şimdiki zamanları öldürsün, mesela alnımı öpsün, dudaklarımdaki bütün aşk cümlelerini çürütsün, ben yeni cümleler kurayım, kuramazsam da götürüp beni dar-ül aceze'ye bağışlasın...”
Ugur Özakıncı
Ugur Özakıncı
günün (s)özü 283
Seni ayyaşlığa ve düzenbazlığa iten ve çalışma iradesi senden daha zayıf kişilerle görüşme.
Platon
Platon
Üç Gencin Kalbi
Bir gemici tanırım
Kalbini bir limanda bırakmış
Ya kaybolursa?
Ağlar çocukluğundaki gibi
Kalbini almaya gidecek hâlâ
Bir oğlan tanırım
Derin yeşil gözlü
Gönlü güney denizlerinin dibi
Kalbi ise yerinde
Birine vermeye gidecek
Bir gemi arar durur
Bulutlardan.
Bir şair tanırım
Onunki içler acısı
Kalbini asla vermemiş
Çalmışlar
Kalbi eski bir efsanede saklı.
Ece Ayhan
Kalbini bir limanda bırakmış
Ya kaybolursa?
Ağlar çocukluğundaki gibi
Kalbini almaya gidecek hâlâ
Bir oğlan tanırım
Derin yeşil gözlü
Gönlü güney denizlerinin dibi
Kalbi ise yerinde
Birine vermeye gidecek
Bir gemi arar durur
Bulutlardan.
Bir şair tanırım
Onunki içler acısı
Kalbini asla vermemiş
Çalmışlar
Kalbi eski bir efsanede saklı.
Ece Ayhan
Çok saçma diyebilmek
Bilimdeki en heyecan verici, yeni buluşları haber veren en uygun cümle "Evet buldum" değil, "Çok acayip" cümlesidir.
Isaac Asimov
İnsan ancak bildiğini veya aradığını mı bulur? Asıl odaklanmamız gereken, bize garip, tanımadık gelenler mi acaba?
Kaynak: farketing
Isaac Asimov
İnsan ancak bildiğini veya aradığını mı bulur? Asıl odaklanmamız gereken, bize garip, tanımadık gelenler mi acaba?
Kaynak: farketing
Mart 06, 2008
günün (s)özü 282
Harikulade şeyler ancak içlerindeki bir şeyin koşulların üzerinde olduğuna inanma cesareti gösterenler tarafından yapılmıştır.
Bruce Barton
Bruce Barton
Pazarlama Stratejisi
Pazarlama stratejisini kim belirlemelidir?
Bir malın veya hizmetin stratejisini belirleme görevi, o malı veya hizmeti üreten firmanın başındaki kişiye aittir ve onun sorumluluğundadır. Eskiden stratejiyi reklam ajansları oluştururdu ama pazarlama stratejisini oluşturmak reklam ajanslarının işi değildir. Çünkü çoğu kez anlaşıldığı gibi pazarlama; reklamdan ibaret değildir. Bu nedenle reklam ajanslarının dediği “reklam uzun vadede bilinirliği artırır” lafı çok anlamlı değildir. Reklam şimdi sattırmalıdır, satın alınmayan bir malın bilinirliği de olmaz.
Sergio Zyman
Bir malın veya hizmetin stratejisini belirleme görevi, o malı veya hizmeti üreten firmanın başındaki kişiye aittir ve onun sorumluluğundadır. Eskiden stratejiyi reklam ajansları oluştururdu ama pazarlama stratejisini oluşturmak reklam ajanslarının işi değildir. Çünkü çoğu kez anlaşıldığı gibi pazarlama; reklamdan ibaret değildir. Bu nedenle reklam ajanslarının dediği “reklam uzun vadede bilinirliği artırır” lafı çok anlamlı değildir. Reklam şimdi sattırmalıdır, satın alınmayan bir malın bilinirliği de olmaz.
Sergio Zyman
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)