Sadi, Gülistan adlı yapıtında şöyle demiş: Yeteneksizi terbiye etmek, kubbede ceviz durdurmak gibidir. Demekki once yetenek olacak. Euripides de şunu demiş ote yandan: “Yazar olmak istiyorsanız yazın”. Yarım heves üç kalasla bu iş olmaz. Okulda teknikler öğretilir. İş ise uygulamadır, pratiktir. Yeteneğin yoksa, ağzınla kuş tutsan, gözlerinden kıvılcımlar da çıksa nafiledir. Okumadan alim olunmayacağı da açık. Reklamcılık Vakfı’nın Step kurslarında baska fakültelerden mezun oğrencilerin, onca yılı sıfırlayıp kendilerine bir çıkış yolu aradığını gördüğümde hep içim sızlamıştır. Oysa işin A/B/C’sini bilerek, okulunda okuyarak gelselerdi, orada A/B/C’leri oğretmek icin nefes tüketilmez, satır aralarıyla konuşulurdu. Çarpık eğitim sistemi sonucunda aslında yeteneği olduğu halde başka mesleklere yonelmiş insanlara sen bunu olamazsın denemez. Herkes yaşamı boyunca istediğini oğrenmekte, yapmaya kalkışmakta özgürdür. Yeter ki bu becerisi olsun. Yoksa, korkacak bir şey de yok. Kendisini anlar, koşesine çekilir. Bazen girişim, işin yarısıdır. Cahil risk alir. Başarıp başaramayacağı onu ilgilendirir. Öte yandan, bence Türk eğitim sistemi insanlara bırakın yazmayı, yorumda bulunmayı, analiz yapmayı, oğretmeyi, ezbere alıştırıyor. Ezbere alışanın fikri olmaz. ?Yaratıcılık eğitimi diye bir şey vardır. Yapılması gereken de budur. Ama okulla, ama sonradan okuyarak, kurslarla, stajlarla, bizzat arabanın (tamirci-reklamcı misali) altına uzanarak vb.. Bence, reklam yaratıcılığı-yazarlığı, fikir adamlığı için de iletisim fakulteleri güzel sanatlar fakülteleri gibi ayrıca bir sınav yaparak oğrenci seçmeli. Öyle olmalı ki, gerçekten yazabilen/bulabilen/yeteneği olan gelsin. Birinci yıl eğitimi de hatta üç ay Türkiye/ üç ay yurt dışı gezisi ve uygulamalı çalışmalarıyla geçsin. Ben iletişim mezunuyum. Bunun yararını zamaninda 3000 kisilik TRT sınavlarını aşarken ve kurs donemi sonu sınavlarında diğerlerine üç tur bindirirken ve dereceyle kazanırken gördüm. TRT’ye girdiğimde yazmayı, işin nasıl yapılacağını biliyordum. Bilgi, görgü, kültürüm, ilgim, heyecanım zaten vardi. Yaratıcı kişi, ayrıca eğitim de alıyorsa demekki, buna kadayıf ama kaymaklı kadayif denir. İletişim mezunu olmayanlardan da kazanan oldu o sınavı ama dikiş tutturmakta çok zorlandılar. Yazı yazmayı ve kurgu yapmayı öğrenmeleri çok zaman aldı. Sonuçta eğitimi küçümsemeyelim. Hatta nasıl ileriye taşıyabiliriz diye bakalım. Baska okullardan gelecekler arasında yıldizlar varsa da öteye git demeyelim. Dersek de yıldız yıldızlığını gösterecektir zaten. Biz stajyer alırken reklamcılık okumuş olanları tercih ediyoruz. Çünkü işimiz yazım kuralları, sözcük dağarcığı, cümle yapısı, üslup öğretmek değil burada. Kuralları bilen geliyor. Fikir bulma eğitiminden geçen geliyor. Özetlersek: I) Reklam Yazarı olmak icin, reklamcılık eğitimi almış olursa iyi olur. O kişiye bu, avantaj sağlar. Yoksa bu eğitimi zaten her koşulda, sektore girdiğinde de almak durumundadır. 2) Yaratıcı ve yetenekli kişi, yıldızsa zaten parlar. Sektörde şu anda iletişim/reklam mezunu olmayan, baska disiplinlerden gelen ve cok başarılı olan arkadaşlarımız var. 3) Bir işe başvuran kişi, başvurduğu yerin o güne değin neler yaptığını, başvurduğu görevin ozelliklerini, niteliklerini ogrenmek durumundadir. Bize zaman zaman yazarlık/müşteri temsilciliği ya da prodüktörlük yapmak isteyen (hangisi olursa) kişiler başvuruyor. Geri çeviriyoruz. Aklı karışık kişilerle uğraşmaktansa ne istedigini bilenleri tercih ediyoruz. Aşağıda, bir Yaratıcı Yönetmen olarak, yaratıcı kişide bulunması / geliştirilmesi gereken özellikleri yazdım. Başka meslektaşlarım eminim bunlari çoğaltacaktır. Bütün bu yazılanlardan sonra hala ‘evet, ben bu işi yaparim’ diyorsanız, ‘bakarız’ derler İyi bir teknisyen olduğu için iyi bir yaratıcıdır. Çünkü o profesyoneldir. Düzensizlikten doğan yaratıcılığı yoktur. Mesleğini, işini aşkla sever. Çağdaştır. enerjiktir, esprilidir. Buluşları işe yarar. İlginç ve etkilidir. Hayal gücü yuksektir. Her şeye karşı sonsuz bir merak duyar. Her şeyi öğrenmeye can atar. Beyni olayları, olguları, insanları, insanların davranışlarını kaydeder ve istediği anlarda onlardan yararlanır. Beyninin kıvrımlarında cin büyütür. Nesneleri, kavramları, imajları gruplaştırma ve ayrıştırma yeteneği vardır (sentez/analiz). Çözüm üreticidir. Konsantrasyon, moral gücü yuksektir. Entelektüel alt yapıya sahiptir. Kültürel birikimden, deneyimlerinden yararlanmayı bilir. Akım başlatıcı ve kural yıkıcı/yaratıcıdır. Sezgileri güclüdür. İnsanının ihtiyaçlarını iyi bilir, onu iyi tanır. (Gezelim, görelim, tanıyalım.) Bir radar gibi ufku tarar. Bir ad-man’dir o.
Oğuzhan Akay