Temmuz 02, 2008

Durumsal Zekâ

Milli Takım'da kimsenin çözemediği o 'şey' Türk'ün durumsal zekâsıdır

Biz bize benzeriz. Konuşmadan da anlaşırız. Sadece Türklerin anlayabileceği özel bir beden dilimiz var. Bir göz kırpma, bir küçük dudak kıvırma, bir küçük ünlem ya da hiçbiri. Biz yine de anlarız birbirimizi.

Euro 2008 boyunca Türk Milli Takımı'nın en çok sözü edilen yanı tüm yabancı uluslarca çözülemeyen bilinmezliğiydi. Ne oyun kuruşumuzdan, ne oyuncularımızın muhteşem ataklarından ne de Fatih Terim'in ustaca taktiklerinden uzun süre söz edildi. Sözü edilen en önemli şey, anlaşılamayan stratejimiz, kaynağı bilinmeyen enerjimiz ve son saniyelerde yenilgiyi başarıya dönüştüren inancımızdı.

Rakip takımların teknik direktörleri, oynadığımız maçları defalarca izlemelerine rağmen Türk takımının taktiklerini bir türlü anlayamamış, bir matematik formüle oturtamamışlardı. Bence haklıydılar; çünkü takımımızın her defasında aynı kurguyla oynadığı bir sistematiği zaten yoktu. Karşısındaki takımın oyuncuları, taktiği ve o maçtan alınması gereken skor ne ise Fatih Terim o duruma göre bir strateji belirlemişti. Ayrıca saha içinde de dışarıda belirlenen yaklaşımın dışında gelişen her durumda oyuncular durumsal zekâlarını kullanmışlardı.

'İş Dünyasına Yön Verenler' söyleşilerimizin konuklarından birisi Bosch Türkiye CEO'su Hermann Butz'du. Bosch, bilindiği üzere Alman kuruluşu ve Butz da Alman vatandaşı. Ona, "Türk ve Alman çalışanlarınız arasında nasıl bir yaklaşım farkı var?" diye sormuştum. Cevabı, bizim 'durumsal zekâmızı' açıklar niteliğindeydi, "Türkler her problemin çözümünü çok hızlı buluyor. Almanlar ise çözümü daha uzun sürede buluyor ama bu çözümler de kalıcı oluyor." demişti.

Türk Milli Futbol Takımı, bizi en çok onurlandıran oyunu Euro 2008'de sergiledi. Bu tür turnuvalar ticari amaçların yanı sıra toplumların kaynaşmasını da sağlamaya çalışır. Sanırım bizi farklı kılan unsurlardan birisi daha Türk seyircilerinin de Milli Takım oyuncularının da maçlara ne pahasına olursa olsun kazanılması gereken bir milli mücadele olarak bakıyor olmasıydı. Bunu diğer ülkelerin takımlarında bizim ciddiye aldığımız kadar ciddiye aldıklarını görmek mümkün değil. Bizim için Milli Takım karşılaşmaları hiçbir zaman bir 'show business/eğlence işi' olmadı, olamıyor.

Şu meşhur 'durumsal zekâmıza' gelince; pratik olmak, durumun gereklerini hızlıca algılamak ve aksiyona geçmek, her soruna çözüm getirme gayreti, koşullara uyum ve hızlı tepki verme, iş bitirme ve daha pek çok ayrıntıyı hızlıca görme olarak tanımlayabiliriz. Dünya literatürüne geçmiş pek çok hızlı çözümümüz fıkralaşırken, Eczacıbaşı CEO'su Erdal Karamercan'ın Türk insanının iş yapabilme becerisine inancını anlatan şu cümlelerini tekrar hatırlayalım: "-50 ila +50 derece arasındaki iklimlerde yaşayan, eline bavulunu alıp dünyanın en ücra köşelerine bile yüksünmeden gidip iş yapabilen tek millet var; Türkler." Hermann Butz'un her duruma hızlı çözüm bulan, Erdal Karamercan'ın her durum ve koşulda iş yapabilen Türkler tanımına bir ekleme de benden, genetik kodumuz içinde Allah vergisi bulunan 'durumsal zekâmızı' kalıcı çözümler bulmak için de kullanmalıyız.

Günseli Özen Ocakoğlu
 
Clicky Web Analytics