Büyük balığın küçük balığı mecazen yutmasıyla ilgili bir Afrika atasözü şöyle diyor;
Sular yükselince, balıklar karıncaları yer...
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer...
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir.
Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir.
Yazıya böyle bir alıntıdan başlamamın sebebi büyük bütçeli reklamlarla küçük bütçeli ama büyük fikirli reklamları karşılaştırma imkânı tanımasıydı.
Suların yükselmesini reklam sektörünün büyük bütçeli işlerle ilerlemesi olarak varsayarsak, suların çekilmesini de reklamcılıkta yaratıcılığın hüküm sürdüğü bir devir olarak ele alırsak, markalara bugünkü gücünü ve üstünlüğünü veren tüketicilerin değerini anlarsak; kimin neyi, nasıl yiyeceğine karar vermesine küçük reklamların belirleyeceği dönem gelecektir.
Büyük reklamverenler yüksek bütçeli reklam filmleriyle ekranlarda boy gösteriyor. Özellikle banka, gsm operatörü ve otomobil reklamlarındaki hayallerimizi süsleyen görüntüler için prodüksiyon maliyetleri oldukça yüksek oluyor. Medya harcamaları da bununla paralellik gösteriyor. Araştırma sonuçlarına bakıldığında bilinirlik oranı yüksek çıkan reklamları gören reklamverenler; ‘Reklama harcanan paranın yarısı boşa gidiyor ama hangi yarısı belli değil’ lafını doğrularcasına paralarını harcamaya devam ediyor.
Kobilere verilen kredi avantajları sayesinde yeni reklamverenler kendini göstermeye başladı. Bunu fırsat bilen butik ajanslar da yaratıcılıklarını en üst seviyeye çıkarıp reklam maliyetlerini düşürme peşindeler. Bakalım reklam sektöründeki bu gelişmeler yurtdışındaki prestijli yarışmalarda kendini nasıl gösterecek?
Büyük reklamlar şimdilik küçük reklamları yutuyor gibi görünse de suların çekildiği gün küçük reklamlara büyük iş düşecek gibi görünüyor.