Ben her zaman doğruyu söylerim, yalan söylerken bile...
Tony Montana
Scarface
Aralık 28, 2008
...
Sülfüre nefret duydum,
Cıvaya saygı.
Önemsemedim ametalleri
Simya dilini konuştum kendime
Altın mağrur güzeldi fakat;
Ben taşı sevdim.
Mehmet Kazım
Cıvaya saygı.
Önemsemedim ametalleri
Simya dilini konuştum kendime
Altın mağrur güzeldi fakat;
Ben taşı sevdim.
Mehmet Kazım
Aralık 27, 2008
girintiler ve çıkıntılar / 07
...
önce
'bi kere hiç keredir!'
dediler,
sonra
'hadi ikile burdan!'
dediler.
...
aramızdaki fark;
ben sana akıyorum
sen bana damlıyorsun.
...
önce
'bi kere hiç keredir!'
dediler,
sonra
'hadi ikile burdan!'
dediler.
...
aramızdaki fark;
ben sana akıyorum
sen bana damlıyorsun.
...
Serüven
Nasıl bittiyse bundan öncekiler
Bu da biter.
Bite bite
Sonunda ben de biterim
Olur biter.
Aziz Nesin
Bu da biter.
Bite bite
Sonunda ben de biterim
Olur biter.
Aziz Nesin
günün (s)özü 399
Bencillik, kişinin istediği gibi yaşaması değil, diğerlerinin de onun gibi yaşaması isteğidir.
Oscar Wilde
Oscar Wilde
2008 Yılının En Büyükleri
Araştırma şirketi Nielsen'in Aralık 2007-Ocak 2008 dönemi için yaptığı araştırmada televizyon, radyo, gazete, dergi, sinema olmak üzere beş mecrada yapılan reklam harcamalarının brüt tarife fiyatları üzerinden toplanmasıyla elde edilen en büyük reklam ajansları ve reklamverenleri sıralaması şöyle:
2008 Yılının En Büyük 10 Reklam Ajansı
1.Güzel Sanatlar / Saatchi & Saatchi
2.Medina Turgul DDB
3.Y&R Reklamevi
4.Pars Mc/Cann-Erickson
5.Alametifarika
6.Euro RSCG Istanbul
7.Grey Istanbul
8.Ogilvy&Mather
9.Alice&BBDO Istanbul
10.TBWA Istanbul
2008 Yılının En Büyük 10 Reklamvereni
1.P&G
2.Unilever
3.Reckitt Benckiser
4.Coca-Cola
5.Ülker
6.Eti
7.Turkcell
8.Frito-Lay
9.İş Bankası
10.Henkel
Kaynak: MediaCat
2008 Yılının En Büyük 10 Reklam Ajansı
1.Güzel Sanatlar / Saatchi & Saatchi
2.Medina Turgul DDB
3.Y&R Reklamevi
4.Pars Mc/Cann-Erickson
5.Alametifarika
6.Euro RSCG Istanbul
7.Grey Istanbul
8.Ogilvy&Mather
9.Alice&BBDO Istanbul
10.TBWA Istanbul
2008 Yılının En Büyük 10 Reklamvereni
1.P&G
2.Unilever
3.Reckitt Benckiser
4.Coca-Cola
5.Ülker
6.Eti
7.Turkcell
8.Frito-Lay
9.İş Bankası
10.Henkel
Kaynak: MediaCat
Aralık 26, 2008
günün (s)özü 398
Doğruyu yanlıştan ayırmanın tek çaresi mümkün olduğu kadar şüphe etmektir ve doğru da kendisinden şüphe edilmeyen şeydir.
Goblot
Goblot
girintiler ve çıkıntılar / 06
...
vatandaşın sadesi olmaz,
hakların olmadığı gibi...
...
nargile doğudur,
pipo batı.
...
bugünün işini yarına bırakmakla
yarının işini bugünden yapmak
arasında
gidip geliyoruz
her gün.
...
vatandaşın sadesi olmaz,
hakların olmadığı gibi...
...
nargile doğudur,
pipo batı.
...
bugünün işini yarına bırakmakla
yarının işini bugünden yapmak
arasında
gidip geliyoruz
her gün.
...
İstiklal Caddesi
Akşam saatleri. Yerler kar. Hava soğuk ama öyle böyle değil. Tükürsen yere düşene kadar donar. Elinde sıcak kahven. Ağır ağır yürüyorsun. Tramvay geçiyor çıngırdata çıngırdata. Kenara çekiliyorsun. Üstüne kar sıçratıyor diyeceğim de Allah bilir kaçıncı geçişi. Sinirini başka bir şeyden çıkartmak zorundasın.
Ama böyle bir akşamda niye sinirli olur ki insan?
Teşekkürler far dareis mai...
Kaynak: ekşisözlük
Aralık 25, 2008
Kimi arıyorsunuz?
İstanbul'dan gizli bir şirket, turizm sektöründe tam zamanlı çalıştırmak üzere bir Halkla İlişkiler Sorumlusu arıyor. İstenilen özelliklere bakılırsa öyle birisi aranıyor ki; bulunursa etinden, sütünden ve derisinden faydalanılacağa benziyor. Şirketler açısından kimi aradığını bilmek kadar kendini bilmek de önemli tabii. Bakınız aranan tüm özellikler burada, yorum sizin!
Temel özellikler
• Üniversitelerin Halkla İlişkiler Bölümünden mezun veya alanında en az 3 yıl deneyimli
• Tercihen konaklama sektörü tecrübesi olan
• Çok iyi düzeyde İngilizce bilgisine sahip, tercihen ikinci bir yabancı dile hakim
• MS Office uygulamalarını etkin kullanabilen, gerektiğinde grafik-tasarım çalışması yapabilecek
• Kalemi güçlü (Metin yazabilme yeteneği)
Kişilik Özellikleri
• Yüksek iş disiplini olan, planlı, prensipli çalışmayı ilke edinen
• Dinamik ve insan ilişkilerinde ‘şeytan tüyü’ olan
• Her türlü iletişim projelerinin (dergi, broşür) düzenlenmesi ile medya ilişkilerini yürütebilen
• Her türlü tanıtım etkinliklerini organize edebilen (fuar, özel sunum v.s.)
• Takım çalışmasına önem veren
• Yeni proje ve yaratıcı fikirler üretebilen
• İş takibi ve sonuçlandırılması konusunda başarılı ve yüksek sorumluluk sahibi olan
• Gerektiğinde, şehir dışı ya da yurtdışı seyahate manisi olmayan
• Esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilen
• Tercihen İstanbul/ Avrupa yakasında ikamet eden
• Bayan
İşin Tanımı
• Kurum içi ve kurum dışı iletişimin sağlıklı ve işletme hedeflerine uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi
• İşletmenin marka bilinirliliğinin en üst düzeye çıkarılması
• İşletmenin düzenleyeceği her türlü organizasyonun kurum kültürü paralelinde organize edilmesi
• Ulusal ve uluslararası medya ve ajanslarla olan ilişkilerin, hedef ve amaca uygun bir şekilde yürütülmesi
• Kamu, özel kuruluş ve işletmeler ile diğer kişi ve kurumlara karşı İşletmenin en iyi şekilde temsil edilmesi
Temel özellikler
• Üniversitelerin Halkla İlişkiler Bölümünden mezun veya alanında en az 3 yıl deneyimli
• Tercihen konaklama sektörü tecrübesi olan
• Çok iyi düzeyde İngilizce bilgisine sahip, tercihen ikinci bir yabancı dile hakim
• MS Office uygulamalarını etkin kullanabilen, gerektiğinde grafik-tasarım çalışması yapabilecek
• Kalemi güçlü (Metin yazabilme yeteneği)
Kişilik Özellikleri
• Yüksek iş disiplini olan, planlı, prensipli çalışmayı ilke edinen
• Dinamik ve insan ilişkilerinde ‘şeytan tüyü’ olan
• Her türlü iletişim projelerinin (dergi, broşür) düzenlenmesi ile medya ilişkilerini yürütebilen
• Her türlü tanıtım etkinliklerini organize edebilen (fuar, özel sunum v.s.)
• Takım çalışmasına önem veren
• Yeni proje ve yaratıcı fikirler üretebilen
• İş takibi ve sonuçlandırılması konusunda başarılı ve yüksek sorumluluk sahibi olan
• Gerektiğinde, şehir dışı ya da yurtdışı seyahate manisi olmayan
• Esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilen
• Tercihen İstanbul/ Avrupa yakasında ikamet eden
• Bayan
İşin Tanımı
• Kurum içi ve kurum dışı iletişimin sağlıklı ve işletme hedeflerine uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi
• İşletmenin marka bilinirliliğinin en üst düzeye çıkarılması
• İşletmenin düzenleyeceği her türlü organizasyonun kurum kültürü paralelinde organize edilmesi
• Ulusal ve uluslararası medya ve ajanslarla olan ilişkilerin, hedef ve amaca uygun bir şekilde yürütülmesi
• Kamu, özel kuruluş ve işletmeler ile diğer kişi ve kurumlara karşı İşletmenin en iyi şekilde temsil edilmesi
Aralık 24, 2008
eNSTaNTaNeLeR 57
* Çarşı Ekonomik Krize Karşı!
* Ağaç yaşken eğitilir.
* Kendime yeni bir reset atmam lazım!
* Köyceğiz, ne garip!
* Benim adım Salih Kırmızı
* Bush'u Bush'una ağlama, değmez!
* Tribine tribine tribine kandım...
* Şarkıcı bağırmaz, çığırır.
* Ağaç yaşken eğitilir.
* Kendime yeni bir reset atmam lazım!
* Köyceğiz, ne garip!
* Benim adım Salih Kırmızı
* Bush'u Bush'una ağlama, değmez!
* Tribine tribine tribine kandım...
* Şarkıcı bağırmaz, çığırır.
Özlediğin Gidip Göremediğindir
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin.
Özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen.
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin.
Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen.
Oruç Aruoba
ama, gidip görmek istediğin.
Özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen.
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin.
Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen.
Oruç Aruoba
günün (s)özü 396
Ayakkabılarım olmadığı için üzülürdüm, ta ki sokakta ayakları olmayan adamı görene kadar.
Balzac
Balzac
Aralık 18, 2008
girintiler ve çıkıntılar / 05
...
dürüm doğudur,
pizza batı.
...
acep
kötü insanların ağzına
yakışır mı
yakamoz?
...
dürüm doğudur,
pizza batı.
...
acep
kötü insanların ağzına
yakışır mı
yakamoz?
...
Derdim Başka
Sanma ki derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden?
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha aşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka...
Orhan Veli Kanık
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden?
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha aşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka...
Orhan Veli Kanık
Aralık 17, 2008
girintiler ve çıkıntılar / 04
...
nereden bileyim
benden nefret edecek kadar
beni sevdiğini...
...
pamuk iyimser olandır
jilet karamsar.
halbuki her ikisi de
hayat kurtarabilir
icabında.
...
nereden bileyim
benden nefret edecek kadar
beni sevdiğini...
...
pamuk iyimser olandır
jilet karamsar.
halbuki her ikisi de
hayat kurtarabilir
icabında.
...
günün (s)özü 394
İki şeye hakkım olduğuna karar verdim: Özgürlük ve ölüm. Birine sahip olamazsam ötekini isterim çünkü hiç kimse beni canlı tutsak edemez.
Harriet Tubman
Harriet Tubman
Pierre Loti
Eyüp Sultan Camii'nin yanındaki mezarlıkların arasından upuzun merdivenleri tırmanmaya başlarken, bir yandan Haliç'i seyrediyor, bir yandan da ortamın yaydığı mistik huzuru soluyorsunuz. Yolun sonunda karşınıza tarihi Pierre Loti Kahvesi çıkıyor. Birkaç yüz yıllık geçmişe sahip kahve eşsiz manzarasıyla sizi alıp eski zamanlara, Cenevizlilere, Osmanlılara götürüyor.. 19. yüzyılın sonlarına kadar Rabia Kadın Kahvehanesi olarak bilinen, Fransız yazar Pierre Loti kahveyi mekan tutmaya başladıktan sonra Pierre Loti Kahvesi olarak anılan kahve, yıllardır aşıkların, kendisiyle buluşmak ve şehirden kaçarak spritüel bir huzur solumak isteyenlerin durağı. Pierre Loti, 1850-1923 yılları arasında yaşamış ünlü Fransız yazar ve oryantalist. Deniz subayı olan Loti, Türkiye'ye ilk kez 1876 yılında gelmiş ve bir yıl kalmış. Eyüp sırtlarındaki tarihi kahveyi de o yıllarda keşfetmiş. Haliç'in büyüsü mü bilinmez ama, Pierre Loti'yi oraya çeken bir diğer unsur da Aziyade ismindeki evli bir Osmanlı hanımıymış.
Fransa'da evli olduğu söylenen Pierre Loti ile Aziyade arasında büyük bir aşk olduğu yıllarca efsane gibi dilden dile aktarılmış. Pierre Loti aynı isimli romanında Aziyade'ye olan aşkını gizlememiş. İşte o gün bugündür kahvenin adı Pierre Loti olarak anılmış. Kahvenin bulunduğu tepeye de Loti'nin anısı Pierre Loti Tepesi adı verilmiş.. Bu tarihi kahvenin hemen bitişiğindeki eski merdivenlerden çıkınca sağ tarafta, istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 1997 yılında Pierre Loti Tepesi'ndeki yapıları istimlak ederek bölgeyi turizme kazandırmak amacıyla başlattığı projenin ürünleri karşımıza çıkıyor; metruk evlerin yerine Osmanlı-Türk mimarisine uygun yapılan ahşap konaklar. Mevcut yapıları muhafaza edilen turistik kompleksin yapımı 2000 yılında tamamlandı. Otel olarak hizmet veren altı konağa, Pierre Loti'ye yakın semtlerin isimleri verilmiş; Ayvansaray, Sütlüce, Eyüp, Balat, Hasköy ve Fener konakları. Turquhause Butik Otel olarak turizme açılan konaklar 68 odalı ve130 yatak kapasitesine sahip. Tarihi konaklarda bir gece konaklamanın bedeli 60-100 dolar arasında değişiyor.İç mekanlar tesislerin içinde bulunduğu tarihi atmosfere uygun objelerle dekore edilmiş. Restoran ve kafenin tavanları kalemkarlar ve nakkaşlar tarafından özenle süslenmiş.
Tesisin bulunduğu bahçe zevkli bir peyzaj çalışmasıyla ziyaretçilerin rahatça gezebilecekleri bir alana dönüştürülmüş. Pierre Loti'de konakların yanı sıra tarihi eserlerde restore edilmiş. Örneğin, 250 yıl önce idris-i Bitlisi tarafından yaptırılan Sıbyan Mektebinin restorasyonu tarihi mimari'nin korunmasına katkı açısından önemli. Bahçedeki Niyet Kuyusu'na iki rekat namaz kılıp, niyet duasını okuduktan sonra gelenler kuyunun içine baktıklarında kaybettikleri değerli bir şeyin nerede olduğunu gördüklerine inananlar, bu umutla hâlâ kuyunun içini gözleyenler var. Tesisin girişinde Attan Düşen Ali Paşa'nın kabri de bulunuyor. Rivayete göre, rahmetli Paşa'nın padişahla arası açılmış, görevinden azledilmiş. Bir süre sonra padişah tarafından iade-i itibara mazhar olmuş ancak bu kez attan düşüp vefat etmiş. Pierre Loti Turistik Tesisleri'ne gelenler Halic'in muhteşem siluetini izlemenin yanı sıra Miniatürk'ü yukarıdan görme şansına da sahipler.
Fransa'da evli olduğu söylenen Pierre Loti ile Aziyade arasında büyük bir aşk olduğu yıllarca efsane gibi dilden dile aktarılmış. Pierre Loti aynı isimli romanında Aziyade'ye olan aşkını gizlememiş. İşte o gün bugündür kahvenin adı Pierre Loti olarak anılmış. Kahvenin bulunduğu tepeye de Loti'nin anısı Pierre Loti Tepesi adı verilmiş.. Bu tarihi kahvenin hemen bitişiğindeki eski merdivenlerden çıkınca sağ tarafta, istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 1997 yılında Pierre Loti Tepesi'ndeki yapıları istimlak ederek bölgeyi turizme kazandırmak amacıyla başlattığı projenin ürünleri karşımıza çıkıyor; metruk evlerin yerine Osmanlı-Türk mimarisine uygun yapılan ahşap konaklar. Mevcut yapıları muhafaza edilen turistik kompleksin yapımı 2000 yılında tamamlandı. Otel olarak hizmet veren altı konağa, Pierre Loti'ye yakın semtlerin isimleri verilmiş; Ayvansaray, Sütlüce, Eyüp, Balat, Hasköy ve Fener konakları. Turquhause Butik Otel olarak turizme açılan konaklar 68 odalı ve130 yatak kapasitesine sahip. Tarihi konaklarda bir gece konaklamanın bedeli 60-100 dolar arasında değişiyor.İç mekanlar tesislerin içinde bulunduğu tarihi atmosfere uygun objelerle dekore edilmiş. Restoran ve kafenin tavanları kalemkarlar ve nakkaşlar tarafından özenle süslenmiş.
Tesisin bulunduğu bahçe zevkli bir peyzaj çalışmasıyla ziyaretçilerin rahatça gezebilecekleri bir alana dönüştürülmüş. Pierre Loti'de konakların yanı sıra tarihi eserlerde restore edilmiş. Örneğin, 250 yıl önce idris-i Bitlisi tarafından yaptırılan Sıbyan Mektebinin restorasyonu tarihi mimari'nin korunmasına katkı açısından önemli. Bahçedeki Niyet Kuyusu'na iki rekat namaz kılıp, niyet duasını okuduktan sonra gelenler kuyunun içine baktıklarında kaybettikleri değerli bir şeyin nerede olduğunu gördüklerine inananlar, bu umutla hâlâ kuyunun içini gözleyenler var. Tesisin girişinde Attan Düşen Ali Paşa'nın kabri de bulunuyor. Rivayete göre, rahmetli Paşa'nın padişahla arası açılmış, görevinden azledilmiş. Bir süre sonra padişah tarafından iade-i itibara mazhar olmuş ancak bu kez attan düşüp vefat etmiş. Pierre Loti Turistik Tesisleri'ne gelenler Halic'in muhteşem siluetini izlemenin yanı sıra Miniatürk'ü yukarıdan görme şansına da sahipler.
Senin Markan Hangisi?
Bakkaldan hep “selpak” isteriz. Bir kafede otururken ne içeceğimizi soran garsondan bir fincan “nescafe” isteriz. “Kot” günlük hayatımızın rahatlığı için vazgeçilmez bir kıyafettir. Çocukluğumuzda hepimiz bir “walkman”imiz olsun istemişizdir. Peki aslında “selpak”, “nescafe”, “kot”, “walkman”, vs. bunlar aslında dilimize sakız olmuş piyasaya ilk giren markalar değil midir? Ve bunlar aslında markalaşma sürecini başarıyla uygulamış, tüketicinin zihninde yer eden bir kelimeye sahip olabilenlerdir.
Marka Nedir?
Pazarlama anlayışının 4P’den(Product-Price-Place-Promotion) 4C’ye(Consumer-Cost-Convenience-Communication), yani, üretici odaklı satış yerine tüketici odaklı satın almaya kaydığı günümüzde, doğal olarak da tüketiciler markalardan daha fazla şey bekliyorlar.
Her şeyden önce markayı tanımlamakla başlarsak; marka bir farklılaştırma aracı, bir firma, bir kimlik, tüketicinin zihnindeki bir imaj, bir kişilik özelliğidir.
Müşterinin Zihninde Yer Edecek Herhangi Bir Kelime: MARKA
“Sıcacık “nescafe”nizi yudumladığınız bir anda anneniz mutfaktan sesleniyor ve sizden, markete gidip “sana”, “camsil”, “vim” almanızı istiyor. Siz de hemen “kot”unuzu giyip “i-pod”unuzu kulağınıza takarak marketin yolunu tutuyorsunuz. Üşütmüşsünüz de biraz, her zaman cebinizdeki “selpak” hemen yardımınıza koşuyor.”
Günlük hayatımızda, bir ürünü tarif etmektense, muhtemelen pazara ilk kez girmiş olduğu için önceden yerleşmiş ürünün markasını söylemek, o kadar kolayımıza geliyor ki o ürünün gizliden gizliye reklamını yaptığımızın farkında bile olmuyoruz:
Hiçbir zaman hazır granüllü kahvemizi içiyoruz demiyoruz. Pazara ilk giren “nescafe”yi kullanıyoruz.
Anneniz aslında sizden margarin, cam temizleyicisi ve lavabo deterjanı istememiş miydi?
Peki jean pantalon yerine kullandığımız “kot”un aslında bundan kırk elli yıl kadar önce blue jeani ülkemizde ilk defa üreten firmanın adı olan “Muhteşem Kot”tan geldiğini biliyor muydunuz?
“i-pod”lar veya çocukluğumuzun “walkman”leri de müzik çalarda ayrı ayrı devrim yapan, sektöre ilk giren markalar değil midir?
Piyasada pek çok rakibi olmasına rağmen bakkaldan hep kağıt mendil değil de “selpak” istemez miyiz? Türkiye’nin en güçlü marka yaratıcılarından olan Eczacıbaşı ürünlerinden “selpak”ın da Türkiye’de üretilen ilk kağıt mendil olması bunun açıklaması değil midir?
İşte markalama müşterinin zihninde yer edebilecek bir kelimeyi bulabilmektir...
Pazarlama Marka Yaratmaktır.
Pazarlama, bir şirketin iş dünyasıyla ilişkisidir. Pazarlama, bir şirket için bütün yaptıklarının bir sunumudur.Pazarlama sürecinin tek ve en önemli amacı ise marka yaratmaktır. Pazarlama muhtemel tüketicinin zihninde marka inşa edebilmektir. Güçlü bir marka yaratılabilmişse bu, güçlü bir pazarlama programına işaret eder.
Marka Yaratabilmek...
* Marka yaratabilmenin ön koşulu, karmaşık yöntemlere başvurmadan, basit düşünebilmektir. Marka sonuçta müşterilere hitap edeceği için müşteri gibi düşünebilmeyi başarmaktır.
* Tanımlamalarından birine göre marka, ürününüzü diğer ürünlerden farklılaştırmanın bir aracıdır. Bu nedenle markanın konsepti benzersizlik olmalıdır. Başarılı bir marka, tüketicinin zihninde ürününüzün benzersiz olduğu algılaması yaratmalıdır.
* Bir markanın gücü yayılma alanıyla ters orantılıdır. Eğer tüketicinin zihninde güçlü bir marka imajı yaratmaksa hedef, kısa vadede ek satışlar elde edebileceğiniz politikalardan uzak durarak markanızı daraltmalısınız.
* Markanın doğuşu için reklam değil, tanıtım gereklidir. Öncelikle işe yeni bir kategori yaratmakla başlanmalıdır. Marka; ilk, lider, öncü, orijinal kelimelerinden biri kullanılarak lanse edilmelidir. Bunlar, haber medyasının sizi tanıtmasını sağlayacak sıfatlardır. Domino’s Pizza’dan önce evlere servis pazarı hemen hemen hiç yoktu. Bunu farkeden Domino’s Pizza kendine yeni bir kategori yaratmış oldu. İlk olmanın yolunu bulduktan sonra tanıtım arkanızdan gelecektir.
* Marka ancak doğduktan sonra sağlıklı yaşayabilmesi için reklama ihtiyaç duyar. Eğer liderliğin reklamı yapılırsa, bu, markaya tüketicinin zihninde “lider marka, iyi markadır” yerini edindirir.
* Rolex, Casio’dan zamanı daha hassas ölçtüğü için mi dünyanın en çok bilinen ve pahalı saat markasıdır? Kalite marka için önemli bir unsurdur ancak tek başına yeterli değildir. Ürün olabildiğince kaliteli yapılmalıdır ancak markayı başarıya ulaştıran şey hedefin daraltılması ve iyi bir isme sahip olunmasıdır.
* Kısa ve benzersiz bir isme sahip olmak, verilmesi gereken en önemli markalama kararıdır. Çünkü uzun vadede marka bir isimden başka hiçbir şey değildir. Bir marka tüketicinin zihninde bir kelimeye sahip olabilmelidir eğer bunu başaramazsa yok olmaya mahkumdur.
Yaratıcılıktan Doğan Başarılı Türk Markaları
Erkek giyimi üretimine başlayan bir firma için düşünülen isim “bey” ve bu isme uluslararası bir kimlik kazandırmak için erkek kelimesinin İngilizce karşılığı olan.”men” kelimesinin eklenmesi: İşte “Beymen”in benzersiz bir isme sahip olmasını hikayesi. Doğru fiyatlandırma yapabilmesi ve ismi markanın sırrını oluşturuyor.
“Efes Pilsen”, pazara “Tuborg”dan sonra girmesine rağmen ilginç bir şekilde bira denilince aklımıza ilk gelen marka.
Türk marka serüveninde Eczacıbaşı, Yaşar ve Koç Gruplarından söz etmemek olmaz:
Eczacıbaşı, Türkiye’nin en güçlü markalarından en az dörtte birinin yaratıcısı: “İpana”, “Selpak”, “Prima”, “Orkid”...
Eczacıbaşı’nda olduğu gibi Yaşar Grubu’nda da marka iletişimine geçilmesinde bir yaratıcılık ve girişimcilik ruhu söz konusudur: Durmuş Yaşar’ın en büyük hayali, bir boya fabrikası kurmaktı. “DYO” yani Durmuş Yaşar ve Oğulları bu hayalden ortaya çıkmış ve Türkiye’nin ilk boya markası olmuştur. Yaşar Grubu’nun ilk önce süt markası olarak çıkan “Pınar”, şu anda ürün yelpazesini etten yoğurda, soslara, suya kadar genişletmiştir. Ancak sadece suya konsantre olmuş “Hayat” karşısında “Pınar Su” olarak veya sadece süt ürünlerine konsantre olmuş “Danone” karşısında “Pınar Süt” oalrak ayrı ayrı segmentlerde yarışması “Pınar”ın marka gücünü zayflatmaktadır.
Türk markası denilince akla ilk gelen isimlerden, Koç Grubunu başarılı marka girişimlerinden “Arçelik”, son yıllarda yaptığı imaj yenileme çalışmalarıyla başarılarına yeni başarılar eklemektedir.
Emel Enderin
eenderin@gsuik.org/Perspective
Marka Nedir?
Pazarlama anlayışının 4P’den(Product-Price-Place-Promotion) 4C’ye(Consumer-Cost-Convenience-Communication), yani, üretici odaklı satış yerine tüketici odaklı satın almaya kaydığı günümüzde, doğal olarak da tüketiciler markalardan daha fazla şey bekliyorlar.
Her şeyden önce markayı tanımlamakla başlarsak; marka bir farklılaştırma aracı, bir firma, bir kimlik, tüketicinin zihnindeki bir imaj, bir kişilik özelliğidir.
Müşterinin Zihninde Yer Edecek Herhangi Bir Kelime: MARKA
“Sıcacık “nescafe”nizi yudumladığınız bir anda anneniz mutfaktan sesleniyor ve sizden, markete gidip “sana”, “camsil”, “vim” almanızı istiyor. Siz de hemen “kot”unuzu giyip “i-pod”unuzu kulağınıza takarak marketin yolunu tutuyorsunuz. Üşütmüşsünüz de biraz, her zaman cebinizdeki “selpak” hemen yardımınıza koşuyor.”
Günlük hayatımızda, bir ürünü tarif etmektense, muhtemelen pazara ilk kez girmiş olduğu için önceden yerleşmiş ürünün markasını söylemek, o kadar kolayımıza geliyor ki o ürünün gizliden gizliye reklamını yaptığımızın farkında bile olmuyoruz:
Hiçbir zaman hazır granüllü kahvemizi içiyoruz demiyoruz. Pazara ilk giren “nescafe”yi kullanıyoruz.
Anneniz aslında sizden margarin, cam temizleyicisi ve lavabo deterjanı istememiş miydi?
Peki jean pantalon yerine kullandığımız “kot”un aslında bundan kırk elli yıl kadar önce blue jeani ülkemizde ilk defa üreten firmanın adı olan “Muhteşem Kot”tan geldiğini biliyor muydunuz?
“i-pod”lar veya çocukluğumuzun “walkman”leri de müzik çalarda ayrı ayrı devrim yapan, sektöre ilk giren markalar değil midir?
Piyasada pek çok rakibi olmasına rağmen bakkaldan hep kağıt mendil değil de “selpak” istemez miyiz? Türkiye’nin en güçlü marka yaratıcılarından olan Eczacıbaşı ürünlerinden “selpak”ın da Türkiye’de üretilen ilk kağıt mendil olması bunun açıklaması değil midir?
İşte markalama müşterinin zihninde yer edebilecek bir kelimeyi bulabilmektir...
Pazarlama Marka Yaratmaktır.
Pazarlama, bir şirketin iş dünyasıyla ilişkisidir. Pazarlama, bir şirket için bütün yaptıklarının bir sunumudur.Pazarlama sürecinin tek ve en önemli amacı ise marka yaratmaktır. Pazarlama muhtemel tüketicinin zihninde marka inşa edebilmektir. Güçlü bir marka yaratılabilmişse bu, güçlü bir pazarlama programına işaret eder.
Marka Yaratabilmek...
* Marka yaratabilmenin ön koşulu, karmaşık yöntemlere başvurmadan, basit düşünebilmektir. Marka sonuçta müşterilere hitap edeceği için müşteri gibi düşünebilmeyi başarmaktır.
* Tanımlamalarından birine göre marka, ürününüzü diğer ürünlerden farklılaştırmanın bir aracıdır. Bu nedenle markanın konsepti benzersizlik olmalıdır. Başarılı bir marka, tüketicinin zihninde ürününüzün benzersiz olduğu algılaması yaratmalıdır.
* Bir markanın gücü yayılma alanıyla ters orantılıdır. Eğer tüketicinin zihninde güçlü bir marka imajı yaratmaksa hedef, kısa vadede ek satışlar elde edebileceğiniz politikalardan uzak durarak markanızı daraltmalısınız.
* Markanın doğuşu için reklam değil, tanıtım gereklidir. Öncelikle işe yeni bir kategori yaratmakla başlanmalıdır. Marka; ilk, lider, öncü, orijinal kelimelerinden biri kullanılarak lanse edilmelidir. Bunlar, haber medyasının sizi tanıtmasını sağlayacak sıfatlardır. Domino’s Pizza’dan önce evlere servis pazarı hemen hemen hiç yoktu. Bunu farkeden Domino’s Pizza kendine yeni bir kategori yaratmış oldu. İlk olmanın yolunu bulduktan sonra tanıtım arkanızdan gelecektir.
* Marka ancak doğduktan sonra sağlıklı yaşayabilmesi için reklama ihtiyaç duyar. Eğer liderliğin reklamı yapılırsa, bu, markaya tüketicinin zihninde “lider marka, iyi markadır” yerini edindirir.
* Rolex, Casio’dan zamanı daha hassas ölçtüğü için mi dünyanın en çok bilinen ve pahalı saat markasıdır? Kalite marka için önemli bir unsurdur ancak tek başına yeterli değildir. Ürün olabildiğince kaliteli yapılmalıdır ancak markayı başarıya ulaştıran şey hedefin daraltılması ve iyi bir isme sahip olunmasıdır.
* Kısa ve benzersiz bir isme sahip olmak, verilmesi gereken en önemli markalama kararıdır. Çünkü uzun vadede marka bir isimden başka hiçbir şey değildir. Bir marka tüketicinin zihninde bir kelimeye sahip olabilmelidir eğer bunu başaramazsa yok olmaya mahkumdur.
Yaratıcılıktan Doğan Başarılı Türk Markaları
Erkek giyimi üretimine başlayan bir firma için düşünülen isim “bey” ve bu isme uluslararası bir kimlik kazandırmak için erkek kelimesinin İngilizce karşılığı olan.”men” kelimesinin eklenmesi: İşte “Beymen”in benzersiz bir isme sahip olmasını hikayesi. Doğru fiyatlandırma yapabilmesi ve ismi markanın sırrını oluşturuyor.
“Efes Pilsen”, pazara “Tuborg”dan sonra girmesine rağmen ilginç bir şekilde bira denilince aklımıza ilk gelen marka.
Türk marka serüveninde Eczacıbaşı, Yaşar ve Koç Gruplarından söz etmemek olmaz:
Eczacıbaşı, Türkiye’nin en güçlü markalarından en az dörtte birinin yaratıcısı: “İpana”, “Selpak”, “Prima”, “Orkid”...
Eczacıbaşı’nda olduğu gibi Yaşar Grubu’nda da marka iletişimine geçilmesinde bir yaratıcılık ve girişimcilik ruhu söz konusudur: Durmuş Yaşar’ın en büyük hayali, bir boya fabrikası kurmaktı. “DYO” yani Durmuş Yaşar ve Oğulları bu hayalden ortaya çıkmış ve Türkiye’nin ilk boya markası olmuştur. Yaşar Grubu’nun ilk önce süt markası olarak çıkan “Pınar”, şu anda ürün yelpazesini etten yoğurda, soslara, suya kadar genişletmiştir. Ancak sadece suya konsantre olmuş “Hayat” karşısında “Pınar Su” olarak veya sadece süt ürünlerine konsantre olmuş “Danone” karşısında “Pınar Süt” oalrak ayrı ayrı segmentlerde yarışması “Pınar”ın marka gücünü zayflatmaktadır.
Türk markası denilince akla ilk gelen isimlerden, Koç Grubunu başarılı marka girişimlerinden “Arçelik”, son yıllarda yaptığı imaj yenileme çalışmalarıyla başarılarına yeni başarılar eklemektedir.
Emel Enderin
eenderin@gsuik.org/Perspective
Aralık 14, 2008
girintiler ve çıkıntılar / 03
...
kadının kalçalısı,
yemeğin salçalısı
dediler.
kolesterolün üzerine
domates sosunu
verdiler.
...
elin oğlu cin gibi,
bizimki de susuz rakı.
aslanım be!
babasının oğlu olmak
kolay mı?
...
kadının kalçalısı,
yemeğin salçalısı
dediler.
kolesterolün üzerine
domates sosunu
verdiler.
...
elin oğlu cin gibi,
bizimki de susuz rakı.
aslanım be!
babasının oğlu olmak
kolay mı?
...
Do
Dün sabaha karşı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokuşun başında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum
Özdemir Asaf
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokuşun başında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum
Özdemir Asaf
günün (s)özü 393
Her medya patronu ancak, gazetesindeki ya da kanalındaki en terbiyesiz medya mensubu kadar terbiyelidir.
Emre Kongar
Emre Kongar
Totally Looks Like
Totally Looks Like sitesi ünlü yüzleri birbirine benzeten, oylamaya sunan ve yorumlarla katılımı sağlayan çok başarılı bir site.
Tespit Yap grubumuzda yararlandığımız bu yaratıcıyı siteyi takip etmenizde yarar var. Her zaman dediğimiz gibi;
Tespit yapın, hayatınıza ohannesburger katın!
Slovenya & Koşan Tavuk
Tespit Yap grubumuzda yararlandığımız bu yaratıcıyı siteyi takip etmenizde yarar var. Her zaman dediğimiz gibi;
Tespit yapın, hayatınıza ohannesburger katın!
Slovenya & Koşan Tavuk
Sıkıcı Reklamlar
Medya araçlarını tüketicinin ilgisini çekecek şekilde kullanmak reklamın yaratıcılığından daha önde gelmeye başladı. Çünkü seçtiğiniz mecrayı atlayan bir kitle var karşınızda. Yaratıcılığınızı gösterebildiğiniz, okutabildiğiniz ya da dinletebildiğiniz oranda varsınız. Bu gerçek, reklamcıları daha fazla araştırmaya, yeni yollar keşfetmeye ve pazarlama kanallarını genişletmeye zorluyor. Sosyal networkler için ise durum daha cazip. Gençlerin zamanlarının büyük bir bölümünü ayırdığı sosyal medyada ilgiyi çekebilmek yaratıcılığı daha kullanılır hale getiriyor. Bunu farkeden markalar yatırımlarından pay ayırmaya başladılar bile. Darısı diğer markaların başına!
Birçok reklam tüketiciyi rahatsız ediyor
Geçtiğimiz günlerde 2000 yetişkin Amerikalı üzerinde GfK tarafından yapılan araştırma, bizlere bir yandan ekonomik krizden dolayı tedirginliğin bir miktar azalmış olmasına rağmen, e-mail ve televizyon reklamlarına karşı duyulan tepkinin devam ettiğine işaret ediyor.
Amerika'da siyasetçilerin ekonomi üzerine panik düğmelerine basmalarının hemen ardından, yani 11 Eylül- 10 Kasım arasında yapılan araştırma, tüketicilerin krize karşı beklenenden daha soğukkanlı bir cevap verdiğini ileri sürüyor. GfK Roper raporlarına göre krizin atağa kalktığı sırada tüketicilerin yüzde 14'ü yaşadıkları dönemi "satın alma" için iyi bir zaman olarak tanımlarken yüzde 53'ü bunun için beklemeyi düşündüklerini dile getiriyor. Yüzde 33'lük bir oran ise "arada bir yerde" olduklarını ifade ediyor. Ancak tüketiciler ne kadar sakinleşirse sakinleşsin bu dönemde reklamlara tepkili yaklaşıyor. Gazete ve dergi reklamları da en az sıkıcı reklamlar arasında yer alırken tüketiciler bu reklamları bilgi verici ve kullanışlı olarak değerlendiriyor.
GfK Roper'a cevap veren katılımcıların yüzde 52'si kendilerine yöneltilen "medya araçları arasında en sinir bozucu kelime"ye doğrudan postalama diye cevap verirken sıkıcı reklam formatları arasında ikinci sırada ise televizyon geliyor. Dijital dünyada ise e-mailler katılımcıların yüzde 54'ünü kızdırırken yüzde 22'sini sıkıyor.
Araştırmanın sosyal network'ler bölümünde ise ortaya çıkan sonuç sosyal network'lerin hâlâ yetişkinlerden ziyade gençlere yönelik daha uygun bir platform olmasına yönelik. Araştırmaya katılan yaşlı müşterilerin yarısından fazlası sosyal network'lerin tehlikeli olabileceğini düşünüyor ve bu fikre 18-29 yaş arasındakilerin sadece yüzde 7'si katılıyor. Genç yetişkinlerin büyük bir çoğunluğu ise sosyal network'leri arkadaşlara ve aileye dokunur kalmanın en etkili yolu olarak tanımlıyor.
Kaynak: Marketing Türkiye
Birçok reklam tüketiciyi rahatsız ediyor
Geçtiğimiz günlerde 2000 yetişkin Amerikalı üzerinde GfK tarafından yapılan araştırma, bizlere bir yandan ekonomik krizden dolayı tedirginliğin bir miktar azalmış olmasına rağmen, e-mail ve televizyon reklamlarına karşı duyulan tepkinin devam ettiğine işaret ediyor.
Amerika'da siyasetçilerin ekonomi üzerine panik düğmelerine basmalarının hemen ardından, yani 11 Eylül- 10 Kasım arasında yapılan araştırma, tüketicilerin krize karşı beklenenden daha soğukkanlı bir cevap verdiğini ileri sürüyor. GfK Roper raporlarına göre krizin atağa kalktığı sırada tüketicilerin yüzde 14'ü yaşadıkları dönemi "satın alma" için iyi bir zaman olarak tanımlarken yüzde 53'ü bunun için beklemeyi düşündüklerini dile getiriyor. Yüzde 33'lük bir oran ise "arada bir yerde" olduklarını ifade ediyor. Ancak tüketiciler ne kadar sakinleşirse sakinleşsin bu dönemde reklamlara tepkili yaklaşıyor. Gazete ve dergi reklamları da en az sıkıcı reklamlar arasında yer alırken tüketiciler bu reklamları bilgi verici ve kullanışlı olarak değerlendiriyor.
GfK Roper'a cevap veren katılımcıların yüzde 52'si kendilerine yöneltilen "medya araçları arasında en sinir bozucu kelime"ye doğrudan postalama diye cevap verirken sıkıcı reklam formatları arasında ikinci sırada ise televizyon geliyor. Dijital dünyada ise e-mailler katılımcıların yüzde 54'ünü kızdırırken yüzde 22'sini sıkıyor.
Araştırmanın sosyal network'ler bölümünde ise ortaya çıkan sonuç sosyal network'lerin hâlâ yetişkinlerden ziyade gençlere yönelik daha uygun bir platform olmasına yönelik. Araştırmaya katılan yaşlı müşterilerin yarısından fazlası sosyal network'lerin tehlikeli olabileceğini düşünüyor ve bu fikre 18-29 yaş arasındakilerin sadece yüzde 7'si katılıyor. Genç yetişkinlerin büyük bir çoğunluğu ise sosyal network'leri arkadaşlara ve aileye dokunur kalmanın en etkili yolu olarak tanımlıyor.
Kaynak: Marketing Türkiye
Aralık 13, 2008
günün (s)özü 392
İnsan geçmişin hatalarından pişmanlık duyarak gelişmez. Geleceğin olanaklarından heyecanlanıp, olanaklara kendini adayarak gelişir.
Doğan Cüceloğlu
Doğan Cüceloğlu
Sevmeyi Bilmek
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
William Shakespeare
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
William Shakespeare
Aralık 11, 2008
girintiler ve çıkıntılar / 02
...
aşkla meşkin ilişkisi
falanla filanın ilişkisine
benzemez.
...
senin beni anlayacağın yok!
güzelim,
hadi ezberle beni.
...
aşkla meşkin ilişkisi
falanla filanın ilişkisine
benzemez.
...
senin beni anlayacağın yok!
güzelim,
hadi ezberle beni.
...
günün (s)özü 391
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
Jean Paul Sartre
Jean Paul Sartre
Yaratıcılık
Kışkırtıcı olun fakat bu kışkırtıcılığınız ürününüzden kaynaklanmalı, reklamınızda bir adamı, sadece dikkati çeksin diye başaşağı dikiyorsanız, hiç de haklı sayılmazsınız. Ama bu ürününüzün, nesnelerin ceplerden düşmelerini nasıl engellediğini göstermek için yapılmışsa; işte o zaman haklısınızdır.
Hayal gücünüzün başıboş hareket etmesine, ilgisiz rüyalar görmesine, grafik akrobasisine kapılmasına izin vermek; yaratıcılık değildir. Yaratıcı kişiler hayal güçlerini kullanırlar ürünü daha canlı, daha inandırıcı, daha ikna edici hale getirmek için düşüncelerini, fikirlerini yazdıkları her sözcüğü ve çizdikleri her satırı kontrol altında tutarlar.
Bill Bernbach
Pisuvar
Umut Sarıkaya Tipi Mutluluk Tanımları
Pisuvara işerken buruna buram buram naftalin kokusunun gelmesi.
Teşekkürler turuncu siyah...
Kaynak: ekşisözlük
Aralık 10, 2008
günün (s)özü 390
Bir kadın ne kadar uzun zaman kızından on yaş kadar genç görünüyorsa, o kadar mutludur.
Oscar Wilde
Oscar Wilde
girintiler ve çıkıntılar / 01
...
beyoğlu'nun arka sokakları da
diğer sokaklarından korkar
fakat bilinmez.
...
anladım ki;
metroyu kaçırmak
vapuru kaçırmak kadar
keyifli değil!
...
beyoğlu'nun arka sokakları da
diğer sokaklarından korkar
fakat bilinmez.
...
anladım ki;
metroyu kaçırmak
vapuru kaçırmak kadar
keyifli değil!
...
Aralık 07, 2008
Aralık 03, 2008
Çelişki
Hayatın içinden geliyorum
Yolculuk yukarı doğru
Beklentilerim yersiz
Yerim belli değil
Tutkularım nedensiz
Nedeni bir yerlerde gizli
Kaçamak bakışlar var yalnız
Bir de tuhaf dokunuşlar
Seni yudumlayan benim
İçimde ağlayan sensin
Ben sen önemli değiliz
Önemli olan insanlığımız
Güzelliğimiz baştan sona
Akıp gidiyor hayatımız
Yukarı doğru
Yolculuk yukarı doğru
Beklentilerim yersiz
Yerim belli değil
Tutkularım nedensiz
Nedeni bir yerlerde gizli
Kaçamak bakışlar var yalnız
Bir de tuhaf dokunuşlar
Seni yudumlayan benim
İçimde ağlayan sensin
Ben sen önemli değiliz
Önemli olan insanlığımız
Güzelliğimiz baştan sona
Akıp gidiyor hayatımız
Yukarı doğru
Tavşan
Eğer bir kafesleri varsa odada kimse yokken yatıp birisi girdiği anda sincap gibi ayağa kalkıp türlü şebeklikler yapan, bıyıklarının köklerinin okşanmasından ve gıdılarının kaşınmasından çok zevk alan hayvanlar. Eğer güvenlerini kazanırsanız onu okşayarak saatlerce yatırabilirsiniz. Size çekinmeden boyunlarını uzatırlar, bıçağı ensesine dayadığınızda bile korkmaz, hatta pozisyonunu bile değiştirmez. Çiş eğitimi alabilen hayvanlardır ayrıca.
Teşekkürler pis poke...
Kaynak: ekşisözlük
The 100 Best Films of 2008
The Times ve The Sunday Times gazeteleri, Yılın En İyi 100 Filmi'ni seçti. , Bir süre önce ölen aktör Heath Ledger'in “olağanüstü” bir performansı gösterdiği “The Dark Night”ın birinci olduğu listede Reha Erdem'in yönettiği “Beş Vakit” filmi beşinci sırada yer aldı. Bu arada, Fatin Akın'ın “Yaşamın Kıyısında” filmi de 28. oldu.
Listedeki diğer filmleri ve yorumları görmek için tıklayın!
Listedeki diğer filmleri ve yorumları görmek için tıklayın!
Aralık 01, 2008
Başlangıç
Doğanın bana verdiği bu ödülden
Çıldırıp yitmemek için
İki insan gibi kaldım
Birbiriyle konuşan iki insan.
Edip Cansever
Çıldırıp yitmemek için
İki insan gibi kaldım
Birbiriyle konuşan iki insan.
Edip Cansever
günün (s)özü 387
Bu dünya gerçekler dünyası değil, algılamalar dünyasıdır. Yani tüketici ne biliyorsa doğrudur ve haklıdır.
David A. Aaker
David A. Aaker
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)