Mayıs 25, 2008

İşinizde yaratıcı olmak

Son zamanlarda, kişinin yaratıcılığını ve hayal gücünü kullanabileceği meslekler pek bir moda; reklamcılık, moda ve endüstriyel tasarım, grafik tasarım gibi... Görüyorsunuz işte, tasarlayan tasarlayana! Yeter ki yeterince parlak fikirler yerini bulsun!

Anlaşılan, gençler kendilerinden önceki kuşakların sıkıcı hayatını devam ettirmek, işe sadece para kazanmak yerine gitmek ve her akşam eve bıkkın bir suratla dönmek istemiyorlar. Çok da haklılar. Ancak bütün bir sistemin moda tasarımıyla yürümesi mümkün değil; keşke olsaydı! İşte bu sebeple, ilk bakışta hiç bir yaratıcılık içermeyen başka meslekler de varlığını sürdürüyor. Fakat son yıllarda, bankacılık, şirket yöneticiliği, avukatlık gibi birçok farklı meslekte de bir yaratıcılık furyası hüküm sürüyor.

Yaptığımız iş ne olursa olsun, o işle ilgili sıra dışı fikirlerimiz, tıkanılan noktada yardıma koşacak önerilerimiz, sorunlara farklı bir açıdan bakma ve gerektiğinde akıllıca manevra yapma yeteneğimiz varsa, yaratıcıyız demektir. Ama bu, ilk bakışta göründüğü kadar kolay bir iş de değil. Doğru, bazı insanlar soyut düşünmeye doğuştan daha yatkındırlar ama bir bütün olarak yaratıcılık, farklı kaynaklardan beslendiği ve geliştirildiği sürece varlığını sürdürür, hatta artar. Uzmanlar nedense bu artma oranını 100 değil de yüzde 99 olarak belirlemişler. Şımarmayalım diye mi acaba? Neyse, bakalım yaratıcılıkta yüzde 99’a kadar çıkmak için ne gibi bir ön hazırlık yapmalıyız...

Magazini takip edin

"Eeee, bu da iş mi, ben zaten her gün gazete okuyorum" demek için acele etmeyin. Önemli olan, her gün farklı bir gazete okumak... Çoğumuz bir gazeteye bağlanır ve her gün aynı gazeteyi okuruz; ama bu bizim farklı bakış açılarından, farklı dünya görüşlerinden hatta bizimkine hiç uymayan fikirlerden mahrum kalmamıza neden olur. Bu bilgisizlik, zeka jimnastiği yapamamamıza ve iş hayatında da yaratıcılığımızın körleşmesine yol açar. Oysa çeşitli dergi ve gazeteleri okumak hem gündemi takip etmemizi, hem de değişik bakış açılarının varlığından haberdar olmamızı, dahası bunlar karşısında esnekleşmemizi sağlar.


Gözlemci olun

İnsanlar, ilişkiler, reklamlar, televizyon ve sanatın her dalı; bütün bunlar, bizim gözlem gücümüzü ve kendimizi beyinsel olarak geliştirme imkanımızı artıran kaynaklardır. Gözlem gücüne sahip olmak, bu gücü ofiste de kullanmak demektir. Böylece bazı olayları ya da krizleri öngörebilir, ayrıca iş arkadaşlarımızı da daha iyi tanıyabiliriz. Bu da bizim takım çalışmalarında aktif olmamızı, hatta kimi zaman Radikal önerilerle ortaya çıkmamızı, daha cesur davranmamızı kolaylaştırır.

Tartışın!

Çoğumuz saklaya saklaya sonunda fikir bulamaz hale gelir, gitgide pasifleşiriz. Unutmayalım ki, yaratıcılık gelişmedikçe yerinde saymaz, olduğu gibi kalmaz; geriler. Sonra bir gün kendimizi “Ya, ben eskiden ne kadar orjinal buluşları olan bir insandım, şimdi bu şirketteki yüzlerce sıradan elemandan biri oldum çıktım” derken bulmamız işten bile değil!

Herhangi bir konuda sizinkine tamamen zıt fikirleri olduğunu bildiğiniz insanlarla; hatta yaşı, sosyal konumu, eğitimi, dünya görüşü sizinkinden çok farklı olanlarla tartışmaktan çekinmeyin; bu sizi ilk etapta ürkütse bile! Çoğu yaratıcı fikir, kıyasıya tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Tabii meselenin kişiselleşip tatsız bir hal almaması şartıyla...

Kaynak : Elele
 
Clicky Web Analytics